Yeni bir yıl umuttur, yeni başlangıçtır, iyi dileklerin yarattığı enerji en azından bizi bir iki hafta idare eder demiştik ama olmadı. Zaten çok inanarak da söylememiştik.

Bu ülkede umutlanmak, herhangi bir şeyin iyiye doğru gitmesi artık zaten mümkün değil gibi.

Yılın ilk üç gününü özet geçeyim diyorum ama hangi birinden başlayacağımı da bilemiyorum.

Çünkü galiba en acısı şu anda tüm yüreğimi kor gibi kaplıyor, ondan olabilir:

Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde 25 yaşındaki öğretim görevlisi Ceren Damar, bir öğrencisi tarafından öldürüldü.

Ceren Hoca 1994 doğumlu, iki aylık evliydi.

Sınavda kopya çekerken yakaladığı öğrencisi tarafından önce dövüldü. Sonra 8 yerinden bıçaklandı. Daha sonra da vurularak öldürüldü.

Bu gözü dönmüş cani o kopyayla yakalanmayıp sınavı geçseydi ve mezun olsaydı, avukat, savcı veya hakim olacaktı.

Diyelim hakim oldu, önüne gelen bir kadın cinayetinde eminiz ki indirim üzerine indirim verecekti. Şimdi ona ne ceza verileceğini ise bizler merakla takip edeceğiz.

Bakalım savunmasında hangi kozları oynayacak.

Mesela;

Ağır tahrik?

İlişkimiz vardı, bana sen de erkek misin dedi??

Dinime imanıma sövdü??

***

Tabii katilin ailesinin yakın ilişkileri de çok önemli.

Mafya özentisinin bu cesareti kimlerden veya içinde bulunduğu hangi kesimden aldığı da...

Babasının emekli bir polis olması ve cinayetin baba silahıyla işlenmiş olması ise ayrı bir mevzu.

Peki ya bir öğrencinin üniversite binası içinde böylesine vahşi bir cinayeti işleyecek ortamı rahatça bulması...

Belinde silahı, bıçağıyla, fakülteye elini kolunu sallayarak rahatça girebilmesi...

***

Bu caninin zaten okumaya falan niyeti olmadığı baştan beri belliymiş aslında.

Bu ara kime sorsanız hukuk fakültesinde okuyor ya, işte o paralı okullardan birinde her zaman belinde bıçağı, silahı, kabadayı pozlarında dolaşan biri imiş.

Defalarca da şikayet edilmiş ama üniversite bir önlem almamış.

Bunlar okul öğrencilerinin anlattıkları.

Peki öğrencilerin gördüğünü evde anne babası görmüyor muydu?

Babası nerede benim tabancam demiyor muydu?

Çocuklarının mafyatik tavırları onları hiç mi rahatsız etmiyordu?

***

Kafamızda bin tane soru.

Sonuçta 25 yaşında gencecik bir kadın gitti mi, gitti.

Çok üzgünüm çok.

Devlet büyükleri mafya bozuntularını cezaevinde ziyarete ederse...

Bir başka mafyatik manyak çıkıp mitingler düzenleyerek öğretim üyelerini kesip biçmekle tehdit eder ve adalet sistemi buna hiçbir tepki göstermezse...

Mafyanın yüceltildiği, sevimli hale getirildiği, her karesinde uzun namlulu silahların baş rolü oynadığı diziler oturup ailecek izlenirse...

Yolda öpüşen çiftlere tepki gösterilip, sokak ortasında karısını doğrayana ceza indirimi üzerine indirim uygulanırsa...

Kısaca balık baştan kokmuşsa...

Biz daha çok Ceren hoca kaybederiz.

EL SANA SEFA!

Şu Büyükada'daki fayton ilkelliğine bir türlü son verilmedi.

Bakımsız, aç, susuz hayvanlar üç beş tane görgüsüz turisti dolaştıracak ve acımasız faytoncular para kazanacak diye zavallı hayvanlar işkence çekmeye devam ediyor.

Bu atların tutulduğu korkunç şartlar içindeki derme çatma ahırlarda sonunda bir yangın çıktı ve dokuz at yaşamını yitirdi.

Bu tür haberlerde genelde hayvanların "telef olduğunu" bildirir. Haydi oradan! Asıl sensin telef! Candı onlar can. Öldüler. Hem de yanarak!

Onlarcası da ağır yanık yaralarıyla hayatta kalma mücadelesi veriyor.

İnsanına değer verilmeyen ülkenin hayvanına niye değer verilsin demeyin.

Hepsi için mücadele edeceğiz.

İnsanı, hayvanı, tek bir ağacı için...

Bu ülke için.