Hangi yıllardı hatırlamıyorum. Uzak bir geçmiş ama...

Annemin Mezarlıkbaşı Havra Sokağı'nda bir kürkçüsü vardı.

Gayrimüslim Avram, çok konuşan, ille de pazarlık yapılması gereken, komik, karikatür tipli bir adamdı.

Siyahtan başka elbise giymeyen, duyma engelli yaşlı annesi hep yanındaydı.

Gün ışığının girmediği, büyük ama izbe atölye, tıka basa manto ve ceketlere doluydu.

Mekana sinen rutubetli, tuhaf koku hala burnumda.

Müşterisi bol bir dükkandı.

O yıllarda tavşan ve tilki kürkleri çok modaydı. Askılar envai çeşit renk ve modellerle doluydu.

Kürk giyenin yadırganmadığı, farkındalığımızın henüz olmadığı zamanlardı.

İlerleyen yıllarda kürklerin asıl sahiplerinden nasıl işkence ile sıyrılıp alındığı ortaya çıktı.

İnanmayıp da giymekte inat edenlere videolu kanıtlar gösterildi- ki şimdiye kadar hiçbirini izlemedim, izlemem, yüreğim kaldırmaz...

Önceki gün kürklerde yüzde 20 olan ÖTV'nin sıfırlandığı açıklandı. Sanki zorunlu bir ihtiyaçmış gibi...

“Çok üşüyorum, giymezsem zatürre oluyorum” diyen Bülent Ersoy, gerçek kürkleriyle sarmaş dolaş pozlarını sosyal medya hesabından paylaşan Hadise gibilerinin içine su serpilmiştir mutlaka...

Ama sokak hayvanlarını 'mal' değil de “can” sayacak yasanın çıkmasını dört gözle bekleyen bizler, bu kez de kürkü kıymetlilerin derdine düştük. Tokat yemişe döndük.

Eski oryantal, şimdinin şarkıcısı Pınar Eliçe, 300 bin TL değerindeki Bizon kürkünü kameralar karşısında ateşe verdi.

Sözde hayvan kürkünü giyenleri protesto ediyormuş.

Sahneye çıkmadan önce gerçekleştirilmiş sokak tiyatrosu hiç inandırıcı değildi. Hayvanların telef edilmesi sanki yetmezmiş gibi, bir de üzerlerinden reklam yapma çabası bu.

Kürkü olanın vicdanı olacağına kimse inandıramaz beni. Korkarım öylelerinden.

Bu arada Kasım ayı sonunda cennete uğurladığımız annem yanlışından döneli yıllar oldu. Kürkleri sırtında değil, gardırobunda asılı kaldı.