DİSK kriz özel sayısı: “Aslında bugün temel mesele, bu büyük krizin faturasının kime ödetileceğidir. Üçte ikisi özel sektöre ve bankalara ait 467 milyar dolar dış borç ve bu devasa borcun ağır sonuçları 81 milyona ödetilmek istenmektedir.
Elde edilen yüksek kâr oranlarını paylaşmayanlar bugün zararlarını ve borçlarını halkın sırtına yıkmaktadır. Nimete kimseyi ortak etmeyen patronlar, külfeti nüfusun yüzde 99’unun üzerine yıkmaya çalışmaktadır. Oysa fatura bu düzen sayesinde küplerini dolduran patronlara kesilmelidir...”

***

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: “Kriz var kimse korkusundan konuşamıyor. Faturayı yoksulların ödememesi lazım, ülkeyi yönetenler ödemelidir. Eğer bir fatura çıkacaksa, gelir gruplarına göre fatura ödenmelidir. Yani geliri yüksek olanların daha ağır bir fatura ödemesi, orta gelirlilerin de daha az ödemesi lazım...” dedi.

***

CHP Parti Meclisi Üyesi ve İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke: “Toplumun yüzde 1'i, yüzde 99'u yok sayarak kendisini zengin etmeyi hedefleyen bir siyasi anlayışın sonucunu yaşıyoruz. O zaman krizin faturasını da bu siyasi iktidar ve o iktidarın yandaşı rantçı sermaye ödemek zorunda. Krizi kim çıkarttıysa faturasını da onların ödemesini sağlamak her birimizin yükümlülüğüdür...”

***

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu: “2018 yılında memleketimin sınırları içinde devlette, özel sektörde, KİT'lerde ve belediyelerde yüzde 22 oranında verilmiş bir zam var mı, yok mu? Ben merkezi hükümetin ekonomik politikası ve ücret zamlarına ilişkin politikasıyla bizim politikamızın paralel olması gerektiğini daha önce de belirttim. Refah payı diyorlar. Refah payı ekonomi büyürken alınır, ekonomi küçülürken herkes ceremesini çeker. Çiftçinin, esnafın hali ortadayken, konkordatolar mısır patlar gibi patlarken kimse kusura bakmasın. Ben belediyemi, devletimi, bağlı şirketleri korumak zorundayım. Benim için yüce değerler, millet, devlet, ülkedir. Belediye başkanlıkları geçici şeylerdir. Krizi atlatmak hepimizin borcudur, görevidir. Bunu başarmak durumundayız...”

***

İZBAN çalışanları haklarını arıyor.
Ülkenin bolluk zamanında yok sayıldıklarını, şimdi kriz var bahanesi ile haklarının gasp edilmeye çalışıldığını söylüyorlar.
İZBAN çalışanlarının örgütlendiği Demiryol-İş Sendikası işverenden ücretlerine yüzde 27 zam istiyor.
İşveren ise yüzde 20 veririm diyor.
Emekçi, Anayasa'dan kaynaklanan grev hakkını kullanıyor.

***

Demiryolu-İş Sendikası'nın rakamlarına göre İZBAN'da çalışan 366 üyesi için isteği yüzde 27'lik artış isteğinin şirkete bir yıllık maliyeti 2 milyon 648 bin 746 lira.
İZBAN çalışanlarının greve çıktığı günden bu güne kadar geçen 8 günlük süre içinde günlük 453 bin liralık zararın toplamı ise 3 milyon 624 bin lira.
Sekiz günlük zarar, emekçinin 1 yıllık ücret farkından fazla.

***

Acaba diyor insan;
Birileri el birliği içinde İZBAN'ı zarar ettirmek, tam da seçim üzeri İzmirliye kanseri gösterip sıtmaya mı razı etmek istiyor.
Bunu iktidarın yapıyor olması gayet normal, anlaşılabilir.
Peki muhalefetin?
Ekonomik kriz için kimin ne dediğini bir kez daha okuyun.
Kendinizi İZBAN emekçilerinin yerine koyun.
Kime inanırsınız?
CHP'nin genel başkanına mı, parti meclisi üyesine mi yoksa belediye başkanına mı?
İktidara mı, muhalefete mi, sendikaya mı?
Kim emekçinin yanındaysa çıksın ortaya.
Bilelim, kimden yana olacağız.
Krizin faturasını kim ödeyecek?