Her gün çarşaf çarşaf ülkede ekonomik kriz olmadığını manşetlerine taşıyan gazeteler 'ekonomik kriz var küçülmemiz lazım kusura bakmayın' diyerek üçer beşer eleman çıkarmaya devam ediyor.
Gazetecilikten başka bir iş yapmamış, bu işin yalamak ve nemalanmak kısmına hiç bulaşmamış arkadaşlarıma çok geçmiş olsun diyorum.
Bu ülkede, bu iklimde artık işimizi yapmak neredeyse imkansız.
Ne muhabirlik diye bir meslek kaldı ne de araştırmacı gazetecilik.
Seri röportajlar, günlerce süren gezi yazıları, özel haberler... Hepsi tarih oldu.
Şimdi tek kişinin özel yayın organı gibi bir şeyler basılıp yayınlanıyor. Ona da medya demeye insanın dili varmıyor.
Bağımsız ve özgür yayın yapan gazetelerin sayısı bir elin parmakları... Ki şu anda elinizde tuttuğunuz gazete de onlardan biri ve ben bu konuda kendimi çok şanslı hissediyorum.
Eğilip bükülmeden, kimseden emir almadan, fırça yemeden, direktif duymadan, sansüre uğramadan, 'bunu yazarsan kovulursun bak' tehditleri yemeden özgürce yazdığım bir gazetedenin yazarıyım.

***

Diyeceksiniz ki bu yukarıda saydıklarına katlanıp hala kendine gazeteciyim diyen var mı? Var tabii...
Bazıları yapacak başka bir mesleği olmadığı, maddi sorumlulukları bulunduğu için bu duruma zorunlu olarak katlananlar... Her gün işe yürürken ayakları geri geri gidenler...
Bir de rüzgar nereden eserse orayı yalama konusunda usta olanlar... İşte şu anda medyanın büyük kısmını bu ikinci gruba dahil olanlar oluşturuyor.
Üçüncü bir grup daha var : Baskıya boyun eğmeyip karşı çıkanlar ve kapının önüne konulanlar. Yani kovulanlar.

***

Mesela ben üçüncü grubun kadrolu elemanıyım.
20 küsur yıllık meslek hayatımda hiç istifa etmedim. Daha doğrusu kovulmaktan fırsat olmadı ki şöyle ağız tadıyla bir istifa mektubu döşeneyim...
Ama bunu da her zaman gururla söyledim. Hatta 16 yıl haftanın 7 günü yazı yazdığım gazeteden kovulduğumda haber sitelerini arayıp özelikle 'Öncel Öziçer kovuldu' diye yazar mısınız diye ısrar eden bendim. O site sahibi aradaşlarım çok iyi bilir.
Çünkü bazı kovulmalar bazı istifalardan çok daha şereflidir.

***

Şimdi şu üzücü günlere bakıyorum. İşten çıkarılan gazeteci arkadaşlarım sosyal medya hesaplarında bunun duyurusunu yaparken anlaşmış gibi söze şöyle başlıyorlar " Çalışanı olduğum ... gazetesinden 'kendi isteğimle' ayrılmış bulunuyorum."Yahu arkadaş eskiden severek, gururla çalışılan o gazetelerden artık eser mi kalmış?
Çoğu olmuş yalan dolan yazan soytarıların okurla alay ettiği birer paçavra.
Sen o kağıt parçasından istifa etsen ne olur, 'kovuldum' desen ne olur?
Çık de ki "Ben bir gazeteciyim ve bu adamların gazete çıkarmakla, gazeteci olmakla bir alakaları olmadığı için beni KOVDULAR!"
Bu kadar!
Yok kendi isteğimle, yok istifa... Sanki biz bilmiyoruz, duymuyoruz olan biteni...
Kimi kandırıyorsunuz? Kendinizi mi? Ne gerek var?
Neyse haydi aramıza hoşgeldiniz. Ama sakın mesleğe küsmek yok.
Artık dijital çağdayız. Sosyal medya hesaplarını kedi videosu paylaşmak dışında kullanırsak kendi gazetemiz, kendi dergimizi çıkarabiliriz.
Tam emekli olacak yaşta şimdi bunlarla mı uğraşacağız diyeceksiniz biliyorum ama ne yapalım?
Bu ülkede namusuyla, şerefiyle, mesleğinin hakkını vererek çalışanlar için ekmek ne zaman aslanın ağzından altın tepsiye düşmüş ki?
Ayrıca unutmayın: 'Bunların' kovması bizim için şereftir şeref...
Siz de o şeref nişanını göğsünüzde madalya olarak taşıyın . (Vatan'dan kovulduğumda pek sevgili Bekir Coşkun arayıp söylemişti bunu bana. Hayat boyu hatırlayacağım.)
Gazetecinin işsizi, emeklisi olmaz.
Mücadele yeni başlıyor. Enseyi karartmayın.