Farkında mısınız? Toplumlar organize oldukça, işler daha bir çetin hal alıyor. Bilmeden, çaba harcamadan, el yordamı ile yapılan işler, artık zor...
Eğitimli, donanımlı, bilgili ve azimli kişiler tarafından yapılan işler başarı ile buluşabiliyor. Alanlar artık parsellenmiş. Bilen bilmeyen daha bir ayrışmış durumda. Zaten bilgilenen tüketiciyi de, bilmeden yapılan işle kandırmak mümkün değil.
Biraz geç olsa da bu durum turizmimize de yansımaya başladı. Turizmciler artık oturdukları yerden başarılı olamayacaklarını, iş yapamayacaklarını anlamaya başladılar. Yaratıcı fikirler tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de öne çıkmaya başladı.
“Turist umduğunu değil, bulduğunu yer” devri geçti. Artık katma değeri yüksek turizm yapmak için, her turistin milliyetine, sosyal ve kültürel durumuna göre ürün sunma zamanı. Sunacaksın ki talep oluşsun. Sadece bakıcı değil, alıcı olsun.
Gastronomi konusunda da güzel çalışmalar oluyor. Büyük otel mutfaklarında başlayan çeşitlendirme, yöresel mutfak günleri, yavaş yavaş tabana da yayılıyor. Yeni yetişen şefler bu konuda daha da özenli.
Örneğin Kemeraltı’nın gastronomi değerleri konusunda da çok güzel çalışmalar oluyor. İzmir’in gastronomi haritası, envanter çıkartma çalışmaları, belgeseller kolyedeki inciler gibi art arda diziliyor.
Beş değişik mutfağın temelini oluşturduğu İzmir mutfağı hem bizim, tem de turizmimiz için çok değerli. Her kente nasip olmaz bu kadar zengin bir mutfak. Bizim mevcut olanı koruyup, kayıt altına almamız şart. Bir de Büyükşehir Belediyemiz konuya el atar tarihi, restore edilmiş bir binada “Mutfak Müzesi” için çalışma başlatırsa, tadından yenmez.
Henüz hurdacıların eline geçmemiş, ailelerde bulunan mutfak malzemeleri, yemek kitapları, yemek tariflerinin bu müzede toplandığını düşünsenize. Bağışçıların bu konuda sıraya geçeceğine eminim.
Kentin ileri gelenleri, haydi bir sinerji oluşturalım ve bu müzenin ilk adımını atalım.
El ele verince neler başarılmaz ki...