Fillerle kadınların ortak bir yönü olduğunu biliyor muydunuz?

Aslında son derece sosyal ve damarlarına basılmadığı sürece sevecen olan fillerin çok önemli bir özelliği var; fazla alınganlar!

Onları üzen bir sebep olduğunda, hemen arkalarını dönüp gitmiyorlar; çok sinirlenip saldırıya geçiyorlar.

İşte bu noktada kadınlarla buluşuyorlar.

Her kadın alınganlığın kitabını yazabilir, malum...

Alınmak için karşı tarafın gözünün üzerinde kaşı olmasına bile gerek yok.

Gayet yolunda ve mutlu giden bir ilişkiyi lüzumsuz alınganlıklar, abartılı triplerle rayından çıkarma konusunda üzerimize yoktur, kabul edelim.

Hele çocukluk yıllarında yeteri kadar sevildiğini hissetmeyen insanların geçmek bilmez travmasıdır güvensizlik.

Çocukken mutlu değilsen kazık kadar olduğunda da mutlu olman biraz zor yani.

Çünkü o güvensizlik kaybetme korkusunu, kaybetme korkusu da yersiz alınganlıkları doğurur.

Sonra o kadınlar hırçınlaşır, önüne geleni ezer geçer, kırar döker.

Tıpkı koca popolu, badem gözlü bir fil gibi.

***

Fillerle kadınların bir başka ortak özelliği de belli sürelerle girdikleri 'mast' dönemleri.

İşte o dönemde gerçek bir manyak oluyorlar. (A-a hiç yabancı değil!)

Kanlarındaki hormon seviyesi artıyor, şuurlarını yitirecek kadar öfkeli ve saldırgan oluyorlar.

Artık önlerine ne gelirse; ezmedik, parçalamadık ne insan bırakıyorlar, ne de taş üstünde taş...

Fillerdeki tüm bu 'çıldırma dönemi', tamamen bilinç dışı gelişiyor.

Ne yaptıklarını bilmiyorlar yani.

Kadınlarda her ay menstrüasyon dönemde görülen öfke nöbetleri anlayacağınız.

İnsanı kendinden bile soğutan, içinin huzursuzluğunun yüzüne vurduğu, yüzünün, gözünün değiştiği, saçlarının taraz taraz kabardığı ve tırnaklarını geçirecek insan arayışına girdiği; kısacası ciddi ciddi delirdiği o kabus günler.

Hormonların etkisinde; fillerin 'mast'ı, kadınların cana kastı...

Siz söyleyin şimdi; birbirlerine tıpatıp benzemiyorlar mı?

***

Hal böyleyken geçenlerde yine bir Twiter tartışmasında bir kullanıcı hayvanseverler için şöyle dedi: 'Neredeyse hayvanı insana tercih edeceksiniz.'

Neredeyse değil aslında, şahsen ben tamamen tercih ediyorum!

Şimdi mesela onu yazana insan deniyor, öbür garibim, kendi halinde 'öküzün' adı, hakaret olarak kullanılıyor ya, buna çok bozuluyorum.

Ya da markete gidip kredi kartıyla bir adet kuzu kol alamayacağından, hayatta kalmak için öldürmek zorunda olan aslana 'vahşi' derken, zevk için ceylan öldürenlere 'ama o av sporu yapıyor' deniliyor. Haydi oradan!

***

Bunu kabul edin artık: Birbirimizden farkımız yok! YOK!.

Duygularımız, iç güdülerimiz, davranış şekillerimiz neredeyse bire bir aynı. 

Bu yüzden diyoruz ki yaşam haklarımız da aynı olmalı.

Hatta arttırıyorum; onların hakkı biraz daha kayırılmalı!

İnsana eziyet, tecavüz eden ile hayvana aynı vahşeti uygulayanlar artık aynı ayarda cezalandırılmalı.

Hapis cezası istiyoruz hapis!

Sinirlendirmeyin bizi. İçimizdeki fili uyandırmayın.