Bakan Ayşenur Bahçekapılı Almanya’ya gitti…
Havalimanında alı konuldu…
Zorluk çıkarıldı...
Cumhurbaşkanı Erdoğan tepki verdi.
İşareti alan devam etti…
Gerginlik de hala sürüyor…
İşaret fişeği havalanınca sosyal medyada yıkıldı doğal olarak...
Faşist Almanya'dan başlayalım Hitler’in validesine kadar uzandı konu…
Gerçekten de yapılan “Ayıptı”...
Gazeteler televizyonlar ve diğer mecralar dalgalandı durdu…

hep-bana-rabbena-2-foto-1
….
Şimdi biraz geri gidelim…
Kasım 15…
Alman Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier Ankara’ya geldi.
Mevkiidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile bir araya gelecekti.
Normal protokol karşılamalarında bir düzen var.
Makam aracı, o ülkenin bayrağını aracın önündeki göndere takar.
Araç piste girer. Uçağın yanına kadar gider.
Hatta kırmızı halı serilir.
Bu tabi ki ülkeye saygı olarak gelenekselleşmiştir.
Steinmeier'in gelişinde bu geleneklerin hiç birisi yapılmadı.
Uygun parça olmadığı için makam arabasına bayrak da asılmadı.
Hatta makam arabası içeri sokulmadı.
Bakan sen ben gibi bindi otobüse doğru apron…
Bu bilgiyi ise hiçbir gazete yazmadı nedense…
Alman Bild Gazetesi bu ayrıntıları koyduktan sonra ;
“Türkler çok kızgın” diye yorum yaptı…
….

Filmi ileri sarınca, aynısını Bakan Bahçekapılı’ya, yani bize yaptılar.
İş bu kadar basit.
Şimdi konu kan davasına dönüşmüş durumda.
Alman diplomatlara bekletme yapılıyor, zorluk çıkarılıyor…
….

“Oh Almanlar çok iyi yapmış” diyecek halimiz yok da…
Kan davasının bile bir başlangıcı var.
Sen adama kıldan tüyden sebeplerle ayıp edersen,
Bayrağını arabasına taktırmayı bırak, piste bile almazsan.
Karşılamanı bürokratlarına yaptırırsan, ne bekliyordun ki?
….
Hep bana Rabbena
Yok öyle bir dünya…
“Barış ve nezaket”
İlişkilerin temeli olmazsa olacağı bu olur…
Hep atar, hep gider…
İyi güzel de mahalle tipi olmasa bari…

***

YA SON GÜNÜN İSE

Hep röportaj yapıyorum, sokakta, kafede orada burada…
Mutsuzluk sınır ötesi…
Ondan sinirli asabi, kavgacı insanlar…
Hapsoldukları makam odalarından, 20 metrekare dükkana kadar…
Fark yok…
Hapsoldukları ve mutsuz yaşadıkları bir hayat…
Uyandığında yaşlar 40'ları aşmış…
Ortalamasını söyleyeyim, korkaklık yemiş ruhları ve hayatları…
Ya da ayıp olmasın cesaretsizlik…
Bir şeyler demek istiyordum…
Steve Jobs söylemiş zaten bırakayım;
Belki bilmeyen vardır…;
17 yaşındayken şu tarz bir yazı okumuştum: “Eğer her günü son gününmüş gibi yaşarsan, günün birinde haklı çıkarsın”
Bu söz beni etkiledi ve o zamandan beri, 33 yıldır her sabah aynaya baktığımda kendime sorarım: "Eğer bu gün benim son günüm olsaydı bugün yapacağım şeyleri yapmak ister miydim?"
Cevap birkaç gün üst üste “Hayır” olduğu zaman;
"Bilirim ki bir şeyleri değiştirmem gerek"
….
Ne dersin?
Ya son günün ise…?

***

AVRASYA TÜNELİNİN İSMİ DEĞİŞİR Mİ?

Metroda iki genç tartışıyorlardı.
Aldım ahanda buraya komple koydum…
-Yahu bi kere niye değişsin ki?
-Adı belli işte Avrasya tüneli…
-Yok değişsin…
-Peki nolsun?
-Anket yapıyorlar katılalım…
-Tamam yapalım…
-Kendim kadar eminim…
-İnşallah da yanılırım.
-Atatürk ismi çıksa bile ko-nul-maz.
-Sebep ?
Yanıt yok…

***

ERKAN ABİM GÜLE GÜLE

erkan-babaGençliğimizin hayrını görmedik spor derken…
Spor muhabirliği, yazarlığı zor iş…
Cumartesin olmaz, Pazarın olmaz…
Bir bakarsın hayat bitmiş…
Sen tombaladan çıkan bir Pazar günü, mangalını yakmayı beceremez haldesin…
Öylede güzel yanı da var ki;
Dünya tatlısı insanlar ağabeyler; hocalar tanırsın…
Ders alırsın…
Hayatı tanırsın…
Çünkü spora dokunan insandan zarar gelmez…
İyi adamdır, iyi kadındır, iyi insandır sporcu…
İzmir’in efsanesi yazdırdı bu satırları…
Erkan Velioğlu… "Erkan Baba"sı çoğumuzun…
Gitti…
Efsaneleriyle, hikayeleriyle gitti.
Soyunma odasında idi takımı. İlk yarı 2-0 mağlup.
Kızdı, saydı döktü…
Devre arası zamanı bitti, sahaya çıkmak lazım.
Futbolcusu sordu;
“Hocam taktik vermeyecek misin?”
Hoca kızgın;
“ Al götür, sok getir kardeşim”
Güle güle Erkan Baba…

 

***

DELİ ZİYA; Kalbinin sesini dinle …Şansın döner belki…Albüm yaparsın…