‘Hava kurşun gibi ağır’ demiş ya Nazım.

Şimdi daha iyi anlıyorum.

Havadaki yağmur bulutları dolu, kafanın bir karış üzerine kadar çökmüş.

Bir bunaltıcılık, bir karamsarlık üzerimizde.

Yağmıyor işin kötüsü.

Bolca güneşe alışmış insanlar için ne zor…

***

Zeytindalı harekatında 54.

Barış Pınarında 9.

Fırat kalkanında 71.

İdlib de 58.

Toplamda 190 civarında şehit saplanmış göğsümüze.

Biz bunları düşünür üzülürken; Kızılay skandalı, Fetö’nün siyasi ayağı, arkası arkasına gelen konkordatolar, iflaslar…

Nereye gittiği sorgulanamayan deprem vergileri, İş Bankası hisselerine çökme operasyonları, çığa kurban gidenler, doğa katliamları, santral bacaları, imar yolsuzlukları, çok uzun değil, iki aylık gündemde tartışmıştık bunları…

Ne yazık ki; “Hava kurşun gibi ağır” işte…

“Haydi düzel artık” derken, Meclis toplanıyor, yumruklar uçuşuyor. Sanki Tayvan meclisi...

***

‘Hava kurşun gibi ağır’ işte…

Bütün gündem çöpe atılıyor.

Filmimiz; Yunanistan sınırında mültecilerin feci hikayesi.

Küçücük bebeklerin, anne babasını kaybetmiş evlatların, ailesiyle yerini yurdunu kaybetmiş insanların  dramı sahnede…

***

“Basın özgürlüğü” askıya alınmış,

“Hukuka güven” Cumhuriyet tarihinin en alt düzeylerine inmiş.

Bakın habere şimdi; “Çorlu’daki tren kazasında oğlu Oğuz Arda Sel’i kaybeden Mısra Sel,

Anne ve babasını kaybeden İsmail kartal, çocuğunu kaybeden Hüseyin Şahin…

Ve bilumum avukatlar Gökmen Yeşil, Mürsel Ünder, Selvi Yüzbaşıoğlu Saltan ile Bülent Arı’nın

Yargılanmalarına Ankara adliyesinde başlandı…”

***

Bir yandan Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizi yaşanıyor.

Bir yandan da en büyük yönetim buhranı…

Çok mu karamsarım bilmiyorum da, bu yolun bu yükü kaldıramayacağından eminim…

Dökülüyor dilimden üç beş satır yiğit ozanın sözleri;

“Hava kurşun gibi ağır!

Bağır bağır bağırıyorum.

Koşun, kurşun eritmeye çağırıyorum.

O diyor ki bana

-Sen kendi sesinle kül olursun ey!

Kerem gibi yana yana…

Dert çok, hem dert yok.

Yüreklerin kulakları sağır…

Hava kurşun gibi ağır…”

Şöyle duydum;

Cumhuriyet Halk Partisi büyük kurultayına gün sayıyor.

Kulisler dedikodu dolu.

Şöyle bir beklenti duydum;

1-CHP’nin yenilenmeye ihtiyacı var.

2-Muharrem İnce genel sekreter olacak.

3-Tuncay Özkan ve ekibi tasfiye edilecek.

4-Oğuz Kaan Salıcı ve Seyit torun’da aynı akıbete uğrayacak.

Dedim ya;

Böyle duydum…

Hayaldir dimi?  

Hayal…

Telefona bir vergi daha

“Alo” dediğimiz cep telefonuna;

TRT Payı, ÖTV, bandrol ve KDV’den sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı için yüzde 1 oranında bir vergi daha bindirildi…

“Yeter artık” diyeceğiz de, yetmeyecek biliyoruz.

İşin kötüsü, gündem bu kadar ağırken, oldu bittiye getirip sessiz sedasız tarifeyi zamlandırmak, fırsatçılıktan başka ne olabilir ki?

Vurun abalıya hesabı…

Haydi pamuk eller cebe 

Her “Alo” da yüzde 1 turizm vergisi hayırlı olsun…

Mahmut Tuncer

Aklımı alan acayiplikleri araştırıp haber yapma kararı aldım.

Bunu fragman gibi düşünün…

41 yıl öncesi…

Mahmut Tuncer, Urfaspor’da top oynuyor.

Urfa’nın kurtuluş gecesine İbrahim Tatlıses davet ediliyor.

Gelmeyince bizim Mahmut Tuncer, antrenörü tarafından sahneye itiliyor.

Gece öyle nam salıyor ki; Mahmut Tuncer adlı şahsın hayatı değişiyor…

Tahminimce “Her işte bir hayır vardır” sözü de buradan çıkıyor(!)

GEREKSİZ BİLGİ 

Dinazor; Yunanca, korkunç ve kertenkele kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuş bir isimdir…

GEREKLİ BİLGİ 

Kara salyangozları hem erkek hem dişidir… Bununla birlikte genellikle kendi başlarına yavru yapamazlar. Çiftleşme sonucunda her iki salyangoz da yumurtlayabilir ve 100 ile 400 yumurta bırakabilirler. Çift cinsiyetli tüm canlılara “Hermafroid” denir.

DELİ ZİYA

“Ahirette göreceğiniz Antony Quinn’i Hz.Hamza zannedip, elini öperek bizi rezil etmeyin.”