Hindistan’ın aya gönderdiği ‘Vikram’ adlı uzay aracı, geçtiğimiz günlerde yüzeye inişine çok kısa bir süre kala başarısız oldu, merkezle irtibatı kesildi.

Ama Hindistan'ın 150 milyon dolar gibi küçük bir bütçe ayırarak tamamını kendi imkanlarıyla 11 yıllık bir çalışmanın ürünü olarak ortaya koyduğu proje, pek çok ülkeye örnek oldu.

Küçük bir bütçe diyorum çünkü İzmir'den örnek verecek olursak İstinye Park AVM Projesi'nin 250 milyon dolarlık yatırım bedeli ile yola çıktığını hatırlatmak isterim.

Hindistan'ın teknolojik gelişimini, süreçte kazandığı tecrübesini ve bilime yapılan yatırımını bir kenara koyduğumuzda, özellikle ülkenin insanlarına verdiği değeri göstermek açısından son derece önemli bir iş çıkardılar...
Biz, daha çok göz yaşlarına hakim olamayan projenin başındaki Dr. Sivan'ın kim olduğuyla ilgilenmeyi seçtik. Fakir bir çiftçinin oğlu olarak, Hindistan’ın en ücra köşelerinden birinde, bir köyde dünyaya gelen Dr. Sivan'ın nasıl mühendis olduğuna, sonra da çalıştığı kurumda aldığı başarılarla nasıl yükseldiğine dikkat kesildik.

Oysa bu bir ekip işi ve o ekibin içinde başka pek çok değerli insan var.

Onlardan üçü Hindistan Uzay ve Araştırma Örgütü Yönetim Kurulunda bulunan kadınlar: Ritu Karidhal, Anuradha TK ve Nandini Harinath...

Bu üç bilim kadını, hedeflerinin sadece Mars değil, Güneş Sistemi’nin dışına da uydu göndermek olduğunu açıkladı. Bu üç kadını unutmamalıyız.

***


Buna karşın İran'da, maç izlemek için stadyuma girmek istediği için hapse mahkum edilen ve karara tepki olarak kendini ateşe vererek ölümü seçen futbol taraftarı 29 yaşındaki Seher Hudayari'yi de unutmamalıyız...

Aynı yasağın yürürlükte olduğu Suudi Arabistan'da kadınların uzun süredir devam eden, "Kanunlarla köleleştiriliyoruz" isyanını da... Ve Türkiye'de sadece son üç ayda öldürülen 120 kadını da...
Güçsüz olanı ezmekte, yok saymakta, istismar etmekte sınır tanımıyoruz. Üstüne üstlük bu duruma; kurallar, kaideler, gelenekler ve adetler uydurmakta da üzerimize yok.
Aslına bakarsanız kadınlara yönelik şiddetin ve istismarın vatanı da yok. Vicdanın olmadığı ve cehaletin kol gezdiği yerlerde büyüyor ve yayılıyor.

Bencilliğinden gelen kabalığı ve engelleyemediği kimi ilkel duyguları yaşamayı kendine hak görüyor. Sadece gelişmiş ülkelerde yasalarla şiddetin önüne geçilmeye çalışılıyor.

Buna rağmen yapılan çalışmalar gösteriyor ki; dünyada kadınların yüzde 35'i fiziksel, bedensel ve/veya cinsel olarak istismara uğruyor. 15 -19 yaş arası yaklaşık 15 milyon genç kız hayatlarının bir döneminde tecavüze maruz kalmış.

***


Kadınlar artık görünmez olmaktan çıkmalı ve tepkileri farklı yollarla her platformda dile getirmeliler. Hangi alanda çalışıyorlarsa o alanın en iyisi olmak için mücadele etmeliler. Söz gelimi bir mimarsa en iyi ve en farklı projeleri yapmak için çalışmalı.

Film yönetmeniyse en iyi filmi çekmeli.

Bilim kadınıysa alanında en iyisi olduğunu ispatlamalı. Kadınların başka hayatlara dokunan başarı öykülerine, birlik olmalarına ve seslerini, yükseltmelerine ihtiyaçları var.

Ve erkeklerin de bu mücadelede yanlarında olmalarına.
Ne diyor Susamam'da Deniz Tekin:
Ben bilmem hiç kendimi korumak zorunda kalmadım
Bilmem ben bi' çocuğu düşünmek zorunda olmadım
Hiç evlendirilmedim
Evde dayak görmedim
Kendi evimde kendi odama zorla hapsedilmedim
Sözlerinizi kusmadım
Yurdumdan edilmedim
Nefretinizle yanmadım
Yakılarak can vermedim
Hiç kardeşim olmadı
Hiç abimden korkmadım
Okuldan alınmadım
Ben hiç öldürülmedim