Bugün, size bizzat şahit olduğum bir hadiseyi, kısaca anlatarak başlıyorum; bir taziye evi…

Mevtanın toprağa verilişinin akşamı… Eş, dost, akraba bir aradalar ve ev sahibine taziyede bulunarak, acısını paylaşıyorlar. Bir nebze de olsa hafifletme çabasındalar, dünyalar arası yolculuğun, geride kalanlarda bıraktığı acıyı…

Kapitalizmin belki de, en insani olmayan taraflarından birine de şahit oluyorum; artık insanlar bu tarz cenaze ve düğün gibi ritüellerle bir araya gelir olmuşlar. Bu, sık olmayan bir araya gelişlerde, eş, dost ve akrabanın sohbetlerini koyulaştırıyor doğrusu…

Bir taraftan da, yolculuğunu henüz tamamlamış ya da belki daha gideceği yere varmamış mevtanın, ruhuna iyi geleceğine inanarak dualar ediyorlar ve bu maksatla da bir bilen var baş köşede…

İşte o bilene ara sıra, dünyevi ve uhrevi sorular yöneltiyor, cevapları ile belki de vakit dolduruyorlar. İşte o sorulardan biri; “hocam, ölümden sonra…” şeklinde başladı. Hoca, dinledi ve cevap verdi kendinden beklenilen bilgin kişilikle… Yanıttan tatmin olmayan sorgucu, tekrar sordu ama soru aynı kelimelerle başlıyordu; “hocam, ölümden sonra…”

Aynı soru başlığı ile başlayıp, yanıtlanma hadisesi ya dört ya beş olmuştu ki; bilgin kişi, “yahu, artık orasını bilemiyorum, gidince görürsün” diye paylayıverdi, sorgucuyu…

ISRARLA OYNATIYORLAR

Spora geri dönelim…
Israrla oynatıyorlar! Onlar oynatmaya ısrar ettikçe, biz de sanıyorum, kafayı oynatacağız!

Futbol liglerimizden yine dem vuruyorum…

Zaten diğerleri, yani diğer spor branşları, kendilerini askıya aldılar. Pardon, bu sezonu hepten kapattılar, ne askısı?

İyice ayyuka çıktı ki; futbol da dönen para da, dönen bu sermayeye kapılan, fırdöndü sayısı da sandığımızdan yüksek. Bakınız; Türkiye Hentbol Federasyonu misal…

12 Mayıs 2020 tarihinde, tüm hentbol liglerini bitirdiklerini resmen açıkladılar; şampiyon yok, mevcut sıralama tescil, ligden düşme yok… Sağlık var!

Türkiye Basketbol Federasyonu keza aynı kararı 11 Mayıs 2020 tarihinde aldı ve kamuoyu ile paylaştı; şampiyon yok, ligden düşme yok… Sağlık var!

Türkiye Voleybol Federasyonu da 11 Mayıs 2020’de, diğerleri ile sözleşmişçesine; şampiyon yok, ligden düşme yok ama ‘sağlık var’ açıklamasını yapıyordu.

Türkiye Futbol Federasyonu ise ısrarla oynatacağız da oynatacağız dedi ve dediğini de yaptı; dediğim dedik, çaldığım düdük misali!

Beraber kıyaslayalım; müsabakalarını salonda yapanlar, voleybol, basketbol, hentbol gibi branşlar kapalı alandan mı sakındılar acaba? Öyle ya, futbol açıkta oynanıyor. Virüs yayılma olasılığı daha mı düşük, açık alanda? Teknik bir detay; boyutunun hesabını size bırakıyorum… 

Peki, ülkemiz Haziran ve Temmuz aylarında muazzam sıcak oluyor. Salonda ve klimalı ortamlarda oynamayı reddeden federasyonlar varken; ısrarla oynayacağız diye tutturan futbolun federasyonuna soruyorum;

Madem oynatıyorsunuz, o halde neden sadece Süper Lig ve 1. Lig, 12 Haziran’da… 18 Temmuz’da başlayacağını duyurduğunuz, 2. ve 3. liglerin de aynı tarihlerde başlamamasındaki sakınca nedir?

Alt yaş gruplarının oynamasında sakınca buluyorsanız, A Takımlarda oynayan futbolcuları ne gözle görüyorsunuz? Onlar insan değil mi?

Amatörlerde de acayip uygulamalara imza atacaksınız, belli! Bölgesel Amatör Ligler (BAL) ile yerel amatörün en üst ligi yani süper amatör Ligleri (SAL) oynatacaksınız… Hem de Temmuz ayında… Ama nedense diğer yerel alt ligleri ve diğer yaş gruplarını oynatmıyorsunuz. Bu durumdan ne anlamalıyız? Sorun olacaksa hiçbir sporcu oynamamalı! Ya değilse, sorun yoksa, neden tüm takımları oynatmıyorsunuz?

Ayrıca, BAL ve SAL takımlarının neredeyse yarısından fazlası sentetik çim adını verdiğimiz sahalarda top koşturuyorlar. Siz hiç Temmuz ayının 35 derecesinde, o sahaya çıkıp 10 dakika koştunuz mu? 35 dereceyi, nemli bir coğrafyada, 10 dakika koşudan sonra, 50 derece hissedersiniz! Başınıza güneş geçmezse elbet ki!
Salgının bulaşı riski ile hastalığın diğer unsurlarını ve ısrarla alınamayacak bazı önlemlere hiç değinmeyeceğim.

Sağlık mı?

Yazımın baş kısmındaki hikaye gibi… Anladığım kadarıyla da, bizler sağlık olsun dedikçe, futbol federasyonu “gidince görürsün” diyor!
Dipnot; “Yeryüzünde hüküm süren kuvvet; hayat kuvveti değil ölüm kuvvetidir” Bernard Shaw.