Belediye başkanlarına 'Reis' derler. İzmir bir aile ise, başkanlarımız da ailenin reisidir. Doğal olarak aile ve ailenin yaşadığı ev, yani kentimiz hakkında söz sahibidirler. Ancak omuzlarında da o denli ağır sorumluluk taşırlar.

Kente dair her konuda olduğu gibi, turizm konusunda da durum farklı değildir. Şanslıyız, çünkü turizm geçmişi olan, yurt dışını iyi tanıyan, öngörüleri olan vizyon sahibi bir belediye başkanımız oldu.

Aziz Kocaoğlu, ilk dönemlerinde olmasa da, son döneminde belediye-turizm ilişkisini kurdu ve birkaç atılım yaptı. Yarımada İzmir, Fuarlar, İztav başkanlığı ve İzmir’in kültürel alt yapısına yönelik ciddi yatırımlar. Yeterli miydi? Hayır. Ancak iyi niyetli olduğu konusunda hiç şüphemiz yok.

Bir belediye başkanı her konuyu bilmek zorunda değildir. Bu nedenle ekibi önemlidir. Konuya hakim, gelişmeleri takip eden, bürokrasi karmaşası içinde kaybolmaya eğilimli ve statükocu olmayan, aktif bürokratlar başkanın başarılı olmasını sağlar.

Bürokratların da mükemmel olmalarını bekleyemeyiz. Onların bilemediklerini de danışman kadroları tamamlar. Tabi gerek kadroların, gerekse danışmanların seçimleri zor bir iş olmakla beraber, başarının belirleyicisidir.

Avantajımız çok

Turizm konusuna gelince; İzmir'in sahip olduğu değerlerin her birisi İzmir'i tek başına bir turizm destinasyonu yapmaya yeterlidir. Gastronomi, tarih, doğa, şarap, zeytinyağı, kültürel miras, su sporları, Musevi mirası, Atatürk ve yakın tarihi. Sağlıklı yaşamak ve yaşlanmak, uzun dönemli turizm hareketleri yapmak için buradan başka yer kalmadı. Sağlıklı mutfağı, spor olanakları, doğal zenginlikleri, tarih ve kültür gezileri, termal suları... Daha ne olsun?

Turizm çok dinamik bir sektördür. Anlık değişme gösterir. Hem uzun vadeli, hem de anlık gelişmelere karşılık gelecek kararlar alınmak zorundadır. Bu demek, Büyükşehir Belediyesi ve diğer belediyelerimizde turizmden anlayan kişilerden destek almalıdır. Çünkü bırakın turizmin tümünü bilmeyi, her dalı farklı, bir kişinin bilemeyeceği kadar zordur.

İzmir’de yeteri kadar sahadan, işin pratiğinden gelen turizmci var. Seyahat Acenteleri, rehberler, otelciler, taşımacılar İzmir’in iyi turizm yapmasına katkı vermeye hazırlar.

Bizim doktordan çok, duvardan düşene ihtiyacımız var.

Yıllardır belediye başkanlarımıza "turizm ve belediyeler" ilişkisini anlatmaya çalıştım.
Bundan yaklaşık altı yıl önce İzmir Turist Rehberleri Odası'nda başkan vekili görevini sürdürürken, her fırsat bulduğumda, her toplantıda Aziz Kocaoğlu'na belediyelerin turizm konusunda topa girmelerini ısrarla vurgulardım. Başkan da kibarca kendisinin görevinin yol, su, temizlik, düzen ve saire olduğunu, turizmin de bakanlığın görevi olduğu cevabını verirdi.

Rotayı çizelim

Dümeniniz olmazsa veya gideceğiniz rotayı bilemezseniz istediğiniz kadar çaba gösterin doğru sonuca ulaşamazsınız. Diğer tüm belediyelerde olduğu gibi, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin de turizmden anlayan, turizm politikaları üreten, güncel turizmi takip eden, bilen kişileri olmadığından İzmir bu çabalardan gerektiği kadar nasibini alamadı.

Bu nedenle çok değerli bir iş olduğunu her ortamda bahsettiğim "Yarımada Projesi" çok iyi bir altyapı olmasına karşın atıl kaldı ve yeterince faydalı olamadı. Oysa seyahat acentelerinin bu altyapıdan faydalanmaları gerekirdi. Onlar da beceremedi. Bu kadar güzel bir yatırımın atıl kalmasına belediyenin izin vermemesi gerekirdi. Hala da fırsat kaçmış değil.


İzmir'in sahip olduğu değerlerin her birisi İzmir'i tek başına bir turizm destinasyonu yapmaya yeterlidir. Gastronomi, tarih, doğa, şarap, zeytinyağı, kültürel miras, su sporları, Musevi mirası, Atatürk ve yakın tarihi. Sağlıklı yaşamak ve yaşlanmak için uzun dönemli turizm hareketleri yapmak için buradan başka yer kalmadı. Sağlıklı mutfağı, spor olanakları, doğal zenginlikleri, tarih ve kültür gezileri, termal suları...

Daha ne olsun?