Sabahları kumrular dem çekiyorsa, geceleri puhu kuşları uzaktan uzağa haberleşiyorsa ve hala sizi horozlar uyandırıyorsa Yelki'desiniz.

Yıllar önceydi. Gazeteciliğe yeni başlamıştım. Yaz bitmiş, sonbaharın ilk ayları geride kalmıştı ama ne gökyüzünde bir tek bulut, ne de toprağa karışan tek damla yağmur vardı. O günlerde düşmüştü yolum Güzelbahçe'nin Yelki Köyü'ne. Muhtar köylüyü yağmur duası için toplamış, köyü yukarıdan gören en kurak yamaçta kasketlerini ters çevirip dua etmiş, birlikte Tanrı'dan yağmur dilemişlerdi. Her zamanki gibi yağmurun damlası düşmemişti ama ben o sahneleri fotoğraflamış, ertesi günkü gazetenin birinci sayfasında yerimi almıştım.
Yelki o günlerde, ağaçsız tarlaları, taş kaplı sokakları, köhne eski evleriyle, rüzgarın savurduğu tozların arasında hayal gibi görünen kimsesiz bir köy olarak belleğimde yer etti. O günlerde Yelki, tıpkı Alaçatı gibi bir daha görmek istemediğim yerlerden biri olarak aklıma kazındı.
Sonra zaman geçti. Her yıl 150 bin kişinin eklendiği İzmir'de trafikten, gürültüden, koşuşturmadan bıkıp, kente hem uzak hem de yakın olabilecek sakin bir yer arayanlar önce Güzelbahçe'yi, sonra Yelki'yi keşfetti.


YELKİLİ OLUVERDİM


Hiç aklımın ucunda bile yokken bir an geldi, ben de Yelkili oluverdim. Biraz köye, biraz şehire benzeyen, ama her geleni huzuruyla kucaklayıp kendisine benzeten Yelki'de yaşıyorum şimdi.
32 bin nüfuslu Güzelbahçe'nin yanıbaşında, üçer katlı blokların, pahalı, modern konakların giderek, hızla, arsızca kuşattığı 4 bin nüfuslu eski köy, yeni mahalle Yelki, İzmir'e hem yakın, hem uzak, sakin, trafiksiz ve huzurlu...
Burası Yelki...
Burada bir gün önce kaybettikleri annelerini köyü örten yıldızlar arasında arayıp gözyaşı dökenlerle, az ötedeki parkta neşeli çığlıklarla koşuşturan çocuklar aynı zamanı yaşıyor...
Burası Yelki...
Sekiz silindirli jeepleriyle, üç katlı lüks vilların önüne gürültüyle parkeden ensesi kalın sonradan görmüşlerle, eski evlerinin önünde boyası solmuş bankın üzerinde gece vakti sohbet eden köyün ahretlikleri de öyle...
Burası Yelki...


KIZARTMA KOKULARI


Hala avlularından kızartma kokuları gelen, yorgunluktan birbirine yaslanmış beyaz badanalı yapıların yanyana sıralandığı,her sokak başında kediler ve köpekler için konulmuş bir kap su ya da bir kase mamaya rastlayabildiğiniz, hala yıllar öncesinin izlerini taşıyan kahvehanelerinde sabah çaylarını yudumlayanların gelip geçene, gelip geçenlerin gününü kahvehanede geçiren köyün yaşlılarına laf attığı bir yer Yelki...
Herkesin herkesle selamlaştığı, dışarıdan gelip yerleşmiş olsa bile kimsenin kendini yabancı hissetmediği modern mahalle...
Yaz aylarında öğleden sonraları denizden gelip dağlara doğru esen kuzey rüzgarlarıyla ferahlayabildiğiniz, o yüzden yaz sıcaklarını çoğu zaman hissetmediğiniz serin köy...

HEP RÜZGARLAR ESER


Bir gün Yelki'ye gelirseniz köyün kalbinin attığı üst sokaklarda, caminin de bulunduğu küçücük meydanın çevresine sıralanmış mütevazı kafelerde kahvenizi yudumlarken, fincanın yanıbaşına iliştirilmiş lezzetli lokumlardan da tatmanız mümkün...
Yaşlı bir dut ağacının gölgesinde yüzünüzü denize, rüzgara doğru verip serinlerken, bir yandan tavla oynayıp, masada oturanlara laf yetiştirmeye çalışan köy sakinlerinin sohbetine de katılabilirsiniz. Size kendinizi yabancı gibi hissettirmezler...
Yelki'de her hafta sonu iki pazar kurulur. Biri geleneksel pazardır. Cumartesi günleri kurulur. Çevredeki tarlalarda yetiştirdiği ne varsa getirir köylü, en tazesini en ucuzundan alır yersiniz.
Diğeri yöresel pazardır; haftanın son günü kurulur. Dilerseniz bir köşesinde köy kadınlarının hazırladıkları keşkek, cıratma, börek, gözleme, peynirli pideden yersiniz. Yöresel pazarda reçel, tarhana, bulgur gibi ev ürünleri de satılır, sebze ve meyve de bulabilirsiniz.
Burası Yelki...

DALLARDA KARADUTLAR


Onca inşaata rağmen sokaklarında hala yaşlı erikler, dutlar, palamutlar varsa, hala caddelerde traktörler ve at üzerinde poşulu çiftçiler dolaşıyorsa, karatavuklar saksağanlar, bülbüller, baştankaralar, kuyruksallayanlar ötüşüyorsa, sabahları kumrular dem çekiyorsa, geceleri puhu kuşları uzaktan uzağa haberleşiyorsa ve hala sizi horozlar uyandırıyorsa Yelki'desiniz...
"Bir semtin sokak hayvanları sizden kaçmıyorsa orada yaşayın; çünkü komşularınız güzel insanlardır" der bir atasözü...
İşten dönerken köpek dostlarınız karşılıyorsa, işe giderken kedi arkadaşlarınız otobüs durağına kadar uğurluyorsa, küçük arazilerini yapsatçılara sattıktan sonra eline geçen parayla otomobil alıp köy sokaklarında keyifle dolaşan köy sakinleri varsa, yorucu bir günün ardından evinizin balkonunda kahvenizi yudumlarken, denizde kavuşan güneşi uğurlayıp, karşı tepelerin ardından usulca görünen ayı seyredebiliyorsanız burada yaşayın, çünkü burası Yelki...
Bir zamanlar hiç önemsemediğim ama şimdi ölene dek yaşamak istediğim yer...