On dokuzuncu yüzyılın sonlarıydı. Neredeyse elli bin sene teknoloji anlamında teknoloji adına devrimsel bir gelişim yapamayan insanoğlu, buhar gücünün keşfi ile devasa bir teknoloji devrimi yaptı. Buhar gücünün hemen ardından gelen kömür ve petrol kaynaklarının üretim için kullanılması ve üretim hatlarındaki seri üretime geçiş dönemleri ile insanların teknoloji ve bilime inançları neredeyse bir din seviyesine gelmeye başladı. Çünkü elli bin senelik insanlık tarihinde icat edilememiş binlerce keşif, icat sadece bir yüzyılda keşfedilmişti. Hele ki Einstein görecelik teorisi gibi evrenin işleyişine yaptığı ve daha sonrasında nükleer gücün keşfi ile sonuçlanacak çalışmaları ile insanların bilim ve teknolojiden hayal olarak bahsedilen beklentilerini “yakında mutlaka icat edilir” beklentilerine taşıdı.

Gelişmeler insanların barınma imkanlarını, iş imkanlarını ve kaçınılmaz olarak ta nüfus artışını büyüttü. Maalesef insanoğlu bu ani atılımlara mental olarak hazır olmadığı için bilim ve teknolojideki gelişmeler I. ve II. Dünya Savaşı’nın altyapısı olarak ta kullanıldı. Bu savaşlardaki hızlı üretim ve gelişimlerde domino etkisi ile teknoloji gelişmelerin bir çığ büyümesini sağladı. Özellikle savunma, silah, ulaşım, uçak sanayi ve elbette bilgisayarın da icadını da sağlayan iletişimdeki şifre kırma araştırmaları insanlığın 1950’lerden sonra bilime ve teknolojiye neredeyse tapmaya başlamasına neden oldu. O kadar ki belki birazcık daha sağlam kafa ile işin başında düşünülse bu kadar saçma işlere niye kalkışıldı denecek fikirler dahi bilime ve teknolojiye olan bu yüksek inançla hayata geçirilmeye çalışıldı. Sonuçta insanların beklentilerini ve paralarını, teknoloji firmalarına aktarmaya olan hevesleri yüzünden pek çok iyi icadın yanında balon işler dediğimiz işler yapılmaya başlandı. Bir güzel fikir hayata geçiriliyorsa on kötü iş yapılır oldu. Fakat insanlar bu durumu dahi işin doğası olarak görmeye devam etti ve etmeye de devam ediyor.

İnternetin icadı ile bu balon işler de seviye değiştirdi. Başta ABD’olmak üzere başarılı olan Microsoft, Google ve Apple gibi firmaları takip etmek isteyen pek çok yeni start-up firma akıllarındaki olur olmaz tüm fikirler için devletten ve halktan para istemeye başladılar. Henüz icat edilmemiş garip, uçuk ve hatta saçma fikir için devasa bütçeler ayrıldı. Bu para bulma yöntemi, şirketlerin bir kısım hisselerinin halka satışları ile gerçekleşti. O kadar ki daha yeni kurulan daha hiçbir kar ortaya koyamayan bazı şirketlerin hisse senetleri birkaç ayda 5, 10, 1000 hatta 5000 kat değerli hale geldi. Fakat birkaç senede aslında vaat edilen ve yeni teknoloji devrimi olacağı düşünülen fikirlerin içinin boş olduğu, sadece insanların teknolojiye olan sarsılmaz dogma inançlarını sömürmeye yönelik olduğu ortaya çıktı. 2000’li yılların başında büyük teknoloji balonu denen bu sömürü patladı. Ve birçok insan ellerinde artık hiçbir değeri olmayan garip isimli şirketlerin hisseleri ile kala kaldı. Olan şirket çalışanlarına ve hissedarlarına oldu. Çoğu beş borç içinde bir yaşama adım attı.

Bu teknoloji inancı sömürüsü burada biter diye düşünenler ise tamamen yanıldı. Teknoloji balon firmaları bir facia dahi olsa bazı cin fikirli aklı hızlı çalışan kişiler için büyük ilham kaynağı oldu. Sonuç; insanların teknolojiye olan aşırı tutkusu ile ceplerindeki her doları, hiç sorgulamadan, içi boş fikirler üzerine dahi kurulmuş olsa da bu tür şirketlere akıtmaya çok istekli olduklarını ortaya koymuştu.

Bu sebeple henüz icat olmasa dahi büyük reklam kampanyaları ile icatlar, daha fikir aşamasında satılmaya başlandı. “Bu uygulamayı indireceksiniz, size geleceği söyleyecek”, “bu gözlüğü takacaksınız kız arkadaşınızın geçmişi ortaya çıkacak” tarzı reklamlar ile bilim ve teknoloji para toplama aracı haline geldi. İş o kadar büyük ki önünü almak sadece birkaç yazı veya uyarı ile mümkün değil. Ve hatta bu tür balon iş pazarlamacılığını bizzat devletler finanse ediyor. Bunu en güzel de ABD yapıyor. Globalleşen dünyada sadece ortaya fikir atarak başka ülkelerde yaşayanların paralarını ülkeye taşıyabiliyorlar. Sık kullanılan bir yöntem de bir şirket işe yarar bir iş çıkarmışsa on işe yaramaz fikrinde pazarlamasında bu başarısını kullanmak. Böylece neyin işe yarar neyin işe yaramaz olduğunu anlayacağınız geçen zamanda çoktan hisse senetleri 5, 10, 1000 kat değerle satılmış oluyor. ABD zaten tamamen kapitalist sistem ile bu dolandırıcılığa kılıf hazırlamış durumda. Ve işine yarayan bir sistemi de kesmeye hiç mi hiç niyetli değiller.

Bunun en güzel son örneklerinden biri ise Tesla. Geçen haftalarda yapılan domuzlara çip takma gösterisinden hemen sonra şirket büyük bir hisse senedi satışı daha gerçekleşti. Vaat ile hisse satışı konusunda o kadar iyiler ki şirket sahibi Elon Musk yakın zamanda dünyanın 3. zengini olarak ilan edildi. Kişisel serveti 100 milyar doları aşmış durumda. Fakat ilginç olan, şirketin bilançoları incelendiğinde kuruluşundan bu yana hisse senedi artışı dışında hiçbir zaman kar bildirmedikleri ortaya çıkmış. Yani Tesla üretim ile bir sene dahi kar yapamamış. Ancak hisseleri sadece bu sene yüzde 500 (evet yazı ile de beşyüz) değer kazandı. Tesla hisselerini sene başında yatırım aracı olarak kullandıysanız sizde bu sene muhteşem bir kar yaptınız. Aklı başında ekonomistlerin çok basit bir sorusu var. Neden hiçbir sene kar etmemiş bir firmaya her sene daha fazla milyarca dolar para akıyor? Çünkü insanlar en çok hayallere para harcamayı seviyor. Tesla’da da hayal satma işi, temel şirket politikası. Domuzlara çip takmanın, uzaya roketler, uydular göndermek elbette yararlı kısımları vardır. Fakat verimli kısımlarının dışında tüm bu iş ve gösterilerin bir teknoloji balonu şişirmenin de harika bir yolu olduğunu anlamamak için çok iyiniyetli olmak gerekiyor. Yani daha icat edilmemiş buluşların şaşalı gösterilerinin hemen ardından hisse satışlarının gelmesi sadece kötü bir tesadüf değil.

Elbette hangi gelişmenin hisse senedi sattıran balon, hangi gelişmenin insanlığı etkileyecek büyük bir keşif olduğunun ayrımını yapmaya yarayacak birkaç püf nokta var. Birincisi büyük keşif yaptığını iddia edenler kesin sonuçlar paylaşır. İkincisi bilim dünyasında reklam yapmak hiç etik karşılanmaz. Çünkü bulunan her keşif aslında daha önce çalışma yapmış binlerce bilim adamının katkısı ile yapılmış işlerdir. Siz tüm insanlığın çabası sonucu yeni bir gelişme yapsanız dahi tüm bu çabayı sahiplenemezsiniz. Ve gelişmeleri kişisel menfaatler için kullanıyorsanız bu en hafif tabir ile etik değildir. O yüzden gerçekten işe yarayan ve insanlığı düşünen tüm keşifler bangır bangır reklam yapmadan gerçekleşmiştir. Özetle gerçek bilim reklam yapmadan kesin sonuçlar paylaşır. Sağlıklı günler dilerim.