15 Temmuz Türkiye için bir dönüm noktası olabilir. Bu olayı algılama şekline bağlı. Kişisel
yaklaşımlardan uzak, ülke çıkarlarının ön planda tutulduğu bir yaklaşım Türkiye'yi içte ve dışta “düzlüğe” çıkartabilir.
15 Temmuz bize ne öğretti, ne gösterdi?
Türkiye'nin iyi yönetilemediğini, her an herkes tarafından aldatılabilecek bir “belediye” kadrosu ve onların siyasi anlayışı ile tüm halkı kucaklamanın mümkün olmadığını ortaya koydu. “Uzlaşma” kültürünün “ötekileştirme” siyasetinden çok daha önemli olduğunu öğretti. Ülke çıkarlarının kişisel çıkarların üstünde olduğunu, bunu görmezlikten gelmenin demokrasi dışı ortamlara zemin hazırlanabileceğini, bunlara karşı ne yapılmasını belirledi.
Evet ne yapılmalı? UZLAŞMA. Bunun belirtilerini “kalkışma” sonrası gördük hissettik. Yeterli mi? Değil. Nerede uzlaşma arayacağız? Türkiye'nin kurucu ilkelerinde, daha çok demokrasi daha çok özgürlük, fırsat eşitliği, adalet, basın özgürlüğü, adil gelir dağılımı, onurlu bir dış politika gibi daha çok sol terminolojide kullanılan ancak gerçek demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarında. Muhalefet partilerinin, STK'ların, sendikaların, baroların söylem ve önerilerinin dikkate alınması, uzlaşma kültürünün yerleşme ve uygulanmasında etkili olacaktır.
“Kalkışmanın” Erdoğan'ın “sol kulağını” biraz açtığı gözlemleniyor. Ancak önemli olan uygulama. Bekleyip göreceğiz.