Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden çeşitli sebeplerle İzmir’e göç edenler, şimdi kentsel dönüşüm alanına giren evlerinden dolayı başka bir mağduriyet daha yaşıyorlar.  ‘Kentsel Dönüşüm Yasası’ olarak da bilinen 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında kentsel dönüşüm alanına giren evlerini tamir edemeyen, altyapı hizmetlerinden yoksun kalan insanlar, yılların emeği olan evlerinin akıbetinin belirsizliğinden dert yanıyor. 

Sürdürülebilir kentler teknolojisi doğadan ilham alacak Sürdürülebilir kentler teknolojisi doğadan ilham alacak


Değişmeyen şey mağduriyetimiz

Narlıdere’nin 2.İnönü mahallesinde yaklaşık 45 yıldır yaşayan Celal Göztepe mağduriyetini şöyle anlatıyor:

“İzmir çeperlerinde şu an halihazırda yüzde 55 - 60 civarında gecekondu semtleri mevcut. Buradaki yerleşim alanlarında yaşayanların büyük bölümü Anadolu’dan özellikle de Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’ndeki köylerinden kopup gelen insanlardan oluşuyor. 

Bizim bu mahallenin yani 2.İnönü mahallesinin yaklaşık 45 yıllık bir mazisi var. Ben 1975 yılından beri Narlıdere'de yaşıyorum. İlk geldiğimiz zamanlar o dönemin koşullarında ruhsatsız evler yaptık. Tabii zaman içerisinde kendi arsasının tapusunu alarak tapulu mülk sahibi olanlar oldu fakat binalar ruhsatsız hala. Bundan dolayı da gecekondular resmiyette yasadışı veya kaçak yapı olarak geçiyor.

Narlıdere, 2013 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kentsel dönüşüm alanı ilan edildi. Yani riskli bölge. Buna göre bu bölgede bulunan yapı stokunun depreme dayanıksız olduğu belirtildi. O günden sonra zaten yetersiz olan hizmetler ile bir de evlerimiz ne zaman yıkılır korkusu aldı bizi. 

Riskli bölge ilanından sonra buradaki yerel idareye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından bir yetki verildi. Yerel idare değişen siyasi süreçte baskılar nedeniyle hareket edemedi. Zaten çoğu zaman siyasi çekişmelere kurban oluyoruz. Örneğin her seçim vakti geldiğinde tüm adaylar bu sorunu çözeceklerini söylerler fakat seçimden sonra kazanan da unutuyor bizi kaybeden de. Birçok belediye, birçok yönetim değişti ama değişmeyen tek şey mağduriyetimiz oldu.
 

Örneğin; burası kentsel dönüşüm alanı ve gecekondu semti olduğu için, bir planlama ve projelendirme hazırlığı olduğu için belediye altyapı ve üstyapı hizmetlerini doğru dürüst sunmuyor. Nasıl olsa buralar kentsel dönüşüm alanı ve yıkılacak denilerek altyapı ve üstyapı hizmetlerinden mahrum bırakılıyoruz. ‘’

Evlerimiz kaçak ama sorumluyuz

Narlıdere’de yaşayan Celal Göztepe, binalarının kaçak muamelesi görmesine karşın vatandaş olarak tüm sorumlulukların beklendiğini şöyle dile getiriyor: 

“İlginç olan binalarımızın kaçak yapı veya yasadışı kabul edilmesine rağmen vatandaşlık sorumlukları söz konusu olunca bizden tam sorumluluk beklemeleri. Binaları yasadışı kabul edilen bizler, oy kullanıp vergi veriyoruz, vatandaşlık sorumlukları gerektiren her şeyi yerine getiriyoruz. Bu da ayrı bir çelişki.


En son bir proje çıkardılar. O proje de gecekondu sahiplerini yaklaşık olarak bir milyona yakın para ile borçlandırma kaydı şartı bulunuyor. Burada oturan insanların çoğu günlük yaşayan insanlar. Bu insanların ayda 15-16 bin lira taksit ödeme imkanı yok. Bu para ile borçlandırmak aslında kibarca burayı terk edin demektir. Çünkü onlar da bu parayı veremeyeceğimizi çok iyi biliyorlar.

Tabii bizim de haklarımız var. Eğer bir anayasa varsa ve bu anayasada “insanların barınma hakkı korunmalıdır” diye bir madde varsa hükümet ve devlet bizim bu sorunumuzu çözüp, mağduriyetimizi gidermek mecburiyetindeler”.

 

Açtığımız birçok davayı kaybettik

Başka bir kentsel dönüşüm mağduru olan Atatürk mahallesi sakini Ali Haydar Sevin. Sevin’in hikayesi 1979 yılından itibaren başlıyor:

“Biz, buraya 1979 yılında Bingöl’ün köylerinden geldik. Ev yapacağımız zamanlar yolumuz Meydanlık dediğimiz alandaki Recep Bakkal’ın oraya kadardı. Bu da ev yapacağımız malzemeleri yukarıya doğru sırtımızda taşımak demekti. Kumdan tutun çimentoya kadar, kadar bir ev yapmak için gereken tüm malzemeleri sırtımızda taşıdık. Ev yaparken su yoktu buralarda. Kovalar ile su taşıyorduk. Numaratajlarımız ‘Zeytinlik Küme Evleri’ olarak verildi, dozerle açılan yoldan sonra ‘Bağımsız Sokak’ oldu. 

İçme suyu olmadığından benim öncülüğümde imza topladık. Sonra sularımız bağlandı. Altyapımız yoktu. Pis sularımız sokağa akardı. Altyapıyı da birçok kez büyükşehir belediyesine başvurduktan sonra elde ettik. Bunları anlatmamın sebebi bu evleri yaparken ne zorluklar yaşadığımızı dile getirmek içindir.


Her gelen bir şeyler söyledi ama kimse elle tutulur bir şey yapmadı. Şimdi bizi piyasa inşaat birim fiyatlarıyla borçlandırmak istiyorlar. Burada yaşayan küçük azınlık ancak ev sahibi olabilir. Geriye kalanlar haklarını zengin olanlara satıp, gidecek. Kentsel dönüşümle hak sahibi olmak siyasi değildir. Yurttaş olmanın verdiği yasal bir haktır.


Atatürk ve 2.İnönü mahallesi sakinleri olarak var olan mağduriyetlerimize yeni mağduriyetler eklendi. Açtığımız birçok davayı kaybettik. En son kaybettiğimiz davadan dolayı mahkeme biz davacılara 5640 liralık bir harç çıkardı. Şimdi onu tedarik etmekle uğraşıyoruz”

16 bin kişi mağdur

Kemalpaşa ilçesinin Soğukpınar ve Atatürk mahalleleri için on yıla yakındır mücadele eden Yavuz Artuğ ise yaşadığı ekonomik kayıptan şikayetçi:

“İki mahallemiz, 2015 yılının Mart ayında 6306 sayılı yasa ve Bakanlar Kurulu oybirliği ile riskli alan ilan edilip sonrasında da kentsel dönüşüm alanı ilan edildi. 80 hektarlık alanda 16 bin nüfusun yaşadığı 5 bine yakın yapının olduğu iki mahallede, 9 yıldır mağduriyet yaşıyoruz. 2015 yılından beri bizler, imar hakkı bizden alındığından bu yana herhangi bir yapıyı izin alarak veya izinsiz yapamıyoruz. Dönüşüm alanı olduğu için hizmetler dışında evlerimizi yenileme, yapma gibi bir hakkımız olmadığı gibi yenilesek bile dönüşüm olacağı için herhangi bir tadilat durumuna giremiyoruz. Buradaki vatandaşlar bundan dolayı evlerini harap şeklinde bırakıp kiraya veriyorlar. Bununla birlikte zararları katlanarak büyüyor.’’

Satsan satılmıyor, yapsan yapılmıyor

Kemalpaşa’da yaşayan Yavuz Artuğ, yaşadığı ekonomik mağduriyeti şöyle anlatıyor:

“Burada benim 500 metrekare bir yerim var. Bunu kendim yapsaydım yani imar hakkı bende olsaydı 2015 yılında var olan imarla 4 kat gibi bir ev yapabilirdim.  O evleri kiraya verseydim kazanacağım meblağı siz hesaplayın. an oturduğum evim çatılı ve bu evde tadilat bile yapamıyorum.  Kötü koşullarda yaşamak zorunda kalıyorum. Bundan daha kötüsü olabilir mi satsan satamıyorsun yapsan yapamıyorsun.

Bizler kentsel dönüşümün en büyük mağdurları olarak, birçok çözüm yolu denedik. Kısmi olarak bazı şeyleri çözmemize rağmen, yapılarımızı gerekli şekilde yapamamanın ve şehrin sunduğu hizmetlerin hiçbirinden yararlanamamak gibi sorunları yıllardır yaşıyoruz”.

Kaynak: 9 Eylül Haber Merkezi