Uluslararası ticaret, günümüz koşullarında hemen her ülke için zorunlu bir ticari etkinlik. Global malların satın alınabilmesi için yabancı para cinsinden ulusal rezerv gerekiyor ki, bunun için elimizde ihracat ve turizm dışında seçenek bulunmuyor. Bu noktada en büyük avantaj, ülkemizin kendi ürettiği ve sevkiyatına aracılık ettiği ciddi miktarda ürünün ve turizm potansiyelinin var olması. Pekiyi biz bu potansiyeli yeterince kullanıyor muyuz?

Açıkçası, kantitatif olarak hacim fena sayılmaz. Ancak kabul etmek gerekir ki, birçok ürün ve hizmeti çok ucuz satıyoruz. Bunu turizm hacmi ve gelir düzeyini inceleyerek kolayca doğrulayabilir. Benzer şekilde içeride ürettiğimiz ürünlerin de Avrupalı örneklerden daha ucuz olduğu kolayca söylenebilir. Pekiyi buna sebep olan zafiyet nedir? Uluslararası ticaret hacminin ve birim başına parasal büyüklüğünün artırılabilmesi mümkün müdür? Bunun için neler gerekir?

Tabii bütün bunlardan önce, uluslararası ticaretin neden geliştirilmesi gerektiğine bakmak gerek. Bu, özellikle Türkiye için neden önemli?

Sattığınız kadar alabilirsiniz…

Türkiye, tarım ürünleri ve bazı sanayi ürünlerinde kendine yeterli olması mümkün olarak kabul edilebilecek bir ülke. Her ne kadar günümüzde ithal ürünlerin miktarı çok fazla olsa da teorik olarak; en azından hayatımızı sürdürebilecek zirai üretimi ve sanayi üretimini yapabiliriz. Fakat kabul etmek gerekir ki, kullandığımız ve kullanmak durumunda olduğumuz her ürünü üretemeyiz. Kaldı ki bu dünyanın hiçbir ülkesi için mümkün değildir. Her ülke belli ürün ve hizmetleri yurtdışından almak durumundadır. Örneğin; Google reklamı veriyorsanız, Amerika Birleşik Devletleri merkezli bir şirkete ödeme yapıyorsunuz demektir. Bu bütün dünya ülkeleri için geçerlidir. Pekiyi Google Türk lirası kabul ediyor mu?

Cebimizdeki IOS ve Android telefonlar ve bunlar için kullandığımız yazılımlar, kullandığımız diğer bilgi teknolojisi araçları ve Google gibi dijital hizmet sağlayıcılar, global para birimleri ile çalışırlar. Amerikan Doları, dünyanın ortak ticari para birimidir ki, bizim Türk Lirası olarak herhangi bir iç işletmeye ödediğimiz para, ürünün ithal edilebilmesi için Amerikan Doları, Euro veya üretici ülkenin para birimine dönüştürülmek durumundadır.

Bankalar, ithalatçının üretici veya temin ediciye göndermek istediği dövizi, ithalatçının talebi doğrultusunda, ondan aldığı Türk Lirasını dönüştürerek transfer eder. Yani sizin Google reklamları için ödediğiniz Türki Lirası reklam bedelleri, Google’a Dolar olarak ödenir. Bu ödemeyi gerçekleştirebilmek için Merkez Bankasının, transferi yapmak isteyen bankaya onay vermesi gerekir ki, bunun için de Merkez Bankasının rezerve sahip olması gerekir.

Merkez Bankasının rezerv sahibi olabilmesi için ise ihracatçı ve turizm gibi hizmet sağlayıcıların döviz cinsinden gelir elde etmeleri gerekir. Aksi halde, Merkez Bankası rezervi oluşmaz ve bu rezerv dış borçlanma ile elde edilmeye çalışılır. Elbette hiç döviz girdisi olmadan, sadece borçlanma ile bir ülkenin finansman ihtiyacını karşılayabilmesi mümkün değildir. Bu durumda orta vadeye dahi kalmadan, borçlanma faizleri astronomik düzeye çıkar, buna bağlı olarak döviz fiyatları ve dolayısıyla enflasyon yükselir.

Enflasyonun yükselmesinde spekülatif nedenlerden daha çok, yerli para birimi cinsinden menkul kıymetin fazla, tedarik yollarının az olması sebep olur. Yani mal yok ama para varsa, doğal olarak enflasyon oluşur. Bunun çok önemli ikinci nedeni ise yabancı paraların değer kazanması olacaktır ki, burada bir sarmaldan söz edilebilir. İç piyasadaki yerli paranın miktarının artması da, döviz fiyatının yükselmesine sebep olan etkenlerdendir.

Sonuç olarak, bir IPhone satın alabilmemiz için, karşılığında onun değeri kadar ihracat yapmamız gerekir. Milyonlarca IPhone satın aldığımızı kabul edecek olursak, bir hayli yoğun ihracata ihtiyacımız olduğunu söylemek gerekir. Pekiyi buna imkân var mı?

Dış Ticareti Nasıl Geliştireceğiz?

Öncelikle, yerel potansiyeli doğru ölçüp hangi mal ve hizmetlerde güçlü olduğumuzu belirlememiz gerekiyor. Pazarlamanın temel prensiplerinden birisi, satılacak ürün veya hizmetin, gerçekten satılabilir olup olmadığına karar vermektir. Elbette nadir ürünlerin de çeşitli pazarlama yöntemleri ile satışının yapılabilmesi mümkündür ancak bunun yerine, kolayca satılabilecek ürün ve hizmetlere yönelmek daha doğru olur. Pekiyi bunlar nelerdir?

·       Turizm

·       Sağlık Turizmi

·       Zirai Ürünler

·       Tekstil Sanayi Ürünleri

·       Otomotiv ve Yan Sanayi Ürünleri

·       Yüksel Teknoloji Ürün ve Hizmetleri (Yazılım vb.)

Ülkemiz, sanayi devriminin ilk dönemlerindeki trendi kaçırmış ve maalesef bir sanayi ülkesi olma fırsatını yakalayamamıştır. Ancak 4.Sanayi Devrimi olarak tanımlanan ileri teknoloji ve yazılım çağını yakalamak için elimizde hala güçlü imkanlar bulunuyor. Ülkemizdeki yazılım üslerinde geliştirilen yazılımların ve hatta donanımların tüm dünyaya pazarlanması mümkün. Bu ürün ve hizmetlerin üretim maliyetleri de dikkate alınınca, bu alanda bir atılımın kısa zamanda ciddi döviz girdileri sağlayabileceğinden söz edebiliyoruz.

Turizm Önceliğimiz

Ülkemiz, dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmış, tarihin en eski izlerini taşıyan topraklar üzerinde yer alıyor. Kültür Turizmi söz konusu olduğunda, dünyanın en önemli birkaç lokasyonu içerisinde yer alana Anadolu’nun, bu özellikleri ile yeterince tanıtılması gerekiyor. Elbette benzersiz sahillerimiz ve üç tarafımızı kaplayan denizlerimiz sayesinde seyahat turizmi veya diğer ismi ile tatil turizmi de en az o kadar önem arz ediyor.

Turizm sektörünün en önemli zafiyeti ise maalesef hak ettiği parasal karşılığı elde edemiyor olması olarak kabul edilebilir. Örneğin; yanı başımızdaki Yunanistan’ın turist başına birim kazancı ile bizim çok daha gelişmiş turizm tesislerimizin birim kazancı arasında önemli bir fark söz konusudur. Bu fark, ülkemizin yeterince tanıtılması ile azaltılabilir ki, bu durumda döviz cinsinden birim kazanç misli ile artırılabilir.

Turizm gelirlerinin birim fiyatının artırılabilmesi için elbette doğru pazarlama yapılması gerekiyor. Yeterince tanıtım ve halkla ilişkiler faaliyetleri ile sektörün daha yüksek gelir elde eden kitlelere erişmesi mümkündür. Doğru pazarlama beraberinde nitelikli halkla ilişkiler zeminini oluşturacağından, sektör temsilcilerinin örneğin; Avrupalı turistlerin beklentilerini karşılama noktasında kendilerini geliştirmeleri de mümkün olabilecektir. Sonuç olarak; turist sayısı artmasa dahi, birim gelir artacağından, ulusal döviz girdimiz de önemli ölçüde artabilecektir. Bununla birlikte, bu bahsettiğim koşullar sağlanacak olursa zaten doğal olarak turist sayısı da artar.

Sağlık Turizmi Neyi İfade Ediyor?

Sağlık turizmi, seyahat turizmini de içine alan ve bununla birlikte konaklama gibi maliyetlerin çok üzerinde maliyetleri içeriyor olduğundan çok önemlidir. Türkiye’ye tedavi veya terapi için gelen hastaların, ülkemize bırakacakları döviz miktarı, mevcut seyahat turizmi hacmimizin toplamı ile kıyaslanamayacak kadar büyüktür. Sağlık harcamaları, konaklama harcamaları, transfer harcamaları, yeme-içme harcamaları ve sair harcamalar bir araya geldiğinde, sağlık turizmi için ülkemize gelen bir turistin, tatil için gelenden birkaç kat daha fazla harcama yapacağı kolayca anlaşılabilir.

Ülkemizdeki nitelikli sağlık hizmetlerinin yabancılara tanıtımı ise sağlık turizmi pazarlaması ile mümkün olabilir. Dijital medyanın bize sunduğu muazzam imkanlar sayesinde, artık küçük bir kliniğin dahi sağlık turizmi yapabilmesi mümkün. Uluslararası dijital pazarlama yapan ajanslar, bu alanda sağlık kuruluşları ve hekimlere hizmet verebiliyor. Üstelik, bu pazarlama etkinliklerinin maliyetleri de sanıldığı kadar yüksek değil. Ülkemizin büyük potansiyelini bu alanda pazarlama yaparak dışa açmamız halinde, birçok sektörün sağlayabileceğinden çok daha fazla döviz girdisi elde edebilmemiz ise son derece olağan. Bunun için sadece harekete geçmek ve bunu hemen yapmak gerekiyor.

Ziraat İhracatı ve Türkiye

Türkiye, geçmişte zirai bakımdan kendi kendine yeten birkaç ülkeden birisi olarak kabul ediliyordur. Esasen durum halen böyle. Ancak bazı bölgelerde, 2000’lerin başında sanayi hamlesi olarak başlatılan süreçlerin, ziraate zarar verdiği de kabul edilmeli. Günümüz koşullarında, dünya çapında artan gıda gereksiniminin ülkemiz toprakları ile karşılanması ise mümkün.

Tarımın doğduğu Anadolu topraklarında, en azından yakın çevremizdeki ülkelerin gıda ihtiyacını karşılayacak zirai üretimi pekâlâ yapabiliriz. Ziraat üreticilerinin en büyük şikâyeti olan ürünlerin pazar bulamaması sorunu ise uluslararası pazarlama ile giderilebilir.

Avrupa Birliği standartlarında üretim yapan tarım üreticilerinin ürünlerini, doğrudan yurtdışına gönderebilmeleri dahi mümkündür. Her ne kadar tarım ihracatında belli kotalar olsa da nitelikli ziraat faaliyetlerinin üretim maliyetlerine de yansıyacak olması ve hacmin artması dolayısıyla iç Pazar gereksinimi karşılanabilecek, fiyatlar azalırken ihracat için de bir hacim ortaya çıkabilecektir.

Doğru tarım ihracatı pazarlaması yaparak, yurtdışına satılacak tarım ürünlerinin yüksek fiyatlarla ihraç edilebilmesi mümkündür. Bunun sonucu olarak, çiftçi; üretim maliyet bileşenlerinin de kolaylıkla üstesinden gelebilecek ve sektör önemli ölçüde güç kazanacaktır.

Tarım ürünleri ihracatının da ülkemiz için çok büyük avantajlardan birisi olduğu, buradan kolaylıkla anlaşılabilir. Günümüz pazarlama araçlarını doğru kullanarak, dünyanın her yerine, herhangi bir tarım ürününü ihraç edebilmemiz mümkündür.

Tekstilde Dünya Lideri miyiz?

Tekstil sektörü uzun yıllar Türkiye’nin lokomotif üretim sektörü olarak tanımlandı. Esasen günümüzde de tekstil, toplam ihracatımız içerisinde payı oldukça büyüktür. Dünyanın giyim ihtiyaçlarının önemli bir kısmının uzak doğu ve güney Asya’dan sağlandığı günümüzde, Türkiye’nin tekstil endüstrisinde Pazar payı elde etmesi de zorlu bir mücadele gibi görünüyor. Elbette bu imkânsız değil.

Ziraat sektörüne kamu tarafından sağlanacağı belirtilen desteklerle birlikte, pamuk ve yün gibi tekstilde temel hammadde olarak kullanılan ürünlerin üretiminde elde edilecek genişleme, bu yöndeki ihtiyacı karşılayacak gibi görünüyor. Doğal olarak kumaş üreticilerinin üretim potansiyellerini yeterince kullanmaları da söz konusudur. Tabii yeterince üretim, uluslararası pazarlardan gelir elde etmek için yeterli değildir. Ürettiğimiz ürünlerin, uluslararası ticaretini doğru yapmalıyız.

Geçmişte, uluslararası ticaret, neredeyse bütünüyle B2B, yani üreticiden satıcıya veya aracıdan satıcıya şeklinde gerçekleşirken, günümüzde perakende olarak ihracat yapabilmek de mümkün. Ülkemizde tekstil üretimi yapan firmaların önemli bir kısmının mikro ihracat yöntemi ile uluslararası tekstil satışını biliyoruz. Bunu sağlayan etkenin ise elektronik ticaret olduğu aşikardır. Yalnız burada altı çizilmesi gereken çok önemli bir husustan da bahsetmek gerekir. Elektronik platformlar, yani internette satış veya tanıtım yapmak, sadece perakendecileri ilgilendiren bir durum değildir. Eğer ürettiğini kaliteli tekstil ürünlerini dünyaya tanıtmak istiyorsanız, sadece toptan veya kurumsal satış yapıyor olsanız dahi, ürünlerinizin marka bilinirliğini online olarak sağlamanız gerekir. Uzak ülkedeki alıcı, kendi ülkesinde fiziksel veya elektronik ortamda satılan ürününüz hakkında bilgi edinmek isteyecek ve bu durumda, dijital imajınız son derece büyük önem taşıyor olacaktır.

Tekstil sektöründe dünyanın en geniş hacmini üretiyor olmasak da sahip olduğumuz üretim potansiyelini doğru pazarlamamız halinde, bu seviyeye ulaşmamız hiç de zor değildir.

Otomotiv ve Yan Sanayinde Durum Nedir?

Ülkemiz, kendi yerli otomobilini 2023 yılında piyasaya sürmüş olsa da aslında Türkiye’de otomotiv üretimi uzun yıllardır devam etmektedir. Birçok yabancı markanın üretimi, Kocaeli ve Bursa civarındaki fabrikalarda yapılıyor ki, burada üretilen markaların yerlilik oranı da hiç azımsanmayacak kadar fazla sayılabilir.

TOGG ile birlikte, elbette sektörde marjinal değişiklikler bekleniyor. Aracında üretiminin yanında, yedek parça sanayinin de gelişmesi ile ülkemizde otomotiv sanayinin beklenenin ötesinde gelişim kaydedeceği kolaylıkla söylenebilir. Yerli markanın piyasaya sürülmesi, aynı zamanda motorlu taşıtların motor teknolojilerinin değişmesine de isabet ettiğinden ayrı bir önem taşır. Fosil yakıtlarla çalışan araçların yavaş yavaş üretim batlarından çekilmesi, zaten sanayide değişikliği beraberinde getirirken, TOGG’un tamamen elektrikli olması, bu yönde sanayi atılımını da destekleyecektir.

Türkiye, sadece kara taşıtları değil, deniz ve hava taşıtlarının ve bileşenlerinin de üretildiği bir sanayi merkezi olarak tanımlanabilir. Özellikle deniz taşıtlarında, az bilinen ama dünyaca tanınan küçük ve orta boyutlu tekne üretimi uzun yıllardır devam eder. Yelkenli gulet üretiminde, çok önemli bir marka olan ülkemiz, son yıllarda savunma sanayi tarafından üretilen deniz araçları ile de dikkat çekiyor. Hava taşıtları için ise yine savunma sanayi firmaları ve kamu iştirakleri tarafından dünya standartlarında gelişmelere imza atılıyor. Kendi geleneksel ve insansız hava araçlarını üreten, yazılımlarını geliştiren ve hatta kendi uydusunu üretebilen bir ülke olarak ismini uluslararası sanayi sektörüne yazdıran ülkemizin, elbette bu alanda önemli pazarlama etkinliklerine ihtiyacı olduğunu kabul etmek gerekiyor.

Her ne kadar Türkiye’nin içinde bulunduğu ivme süreci genel olarak biliniyor olsa da marka bilinirliğinin, bilhassa internette sağlanması son derece önemli. Sadece iç pazara değil, dış pazara yönelik pazarlama faaliyetlerinin de devam etmesi ve hatta uluslararası pazarlamaya bu noktada daha fazla önem verilmesi büyük önem arz ediyor. Dünya nüfusunun neredeyse tamamının internete bağlı cihazları kullandığını hesaba katacak olursak, iyi bir dijital pazarlama etkinliğinin, Türkiye ve sanayi imajını mükemmel bir şekilde bir araya getirebileceğini söylemek mümkün olabilir.

a

Yüksek teknoloji çağının en büyük avantajı, artık bilginin bir fabrika olması durumudur. Geçmişte bilgi, fabrikalardaki ürünlerin üretimine katkı sağlıyorken, günümüzde donanımların daha az önem arz ettiği, bilgi ve bilgi teknolojilerinin daha fazla yoğun kullanıldığı araçların geliştirildiği hepimizin malumudur. Bu şartlar altında, bu devrimi henüz kaçırmış sayılmayız. Kaldı ki, bu alanda yapılmış çok önemli yatırımlar söz konusudur. Ben kendi sahibi olduğum şirkette dahi dünyanın en önemli teknoloji girişimleri ile boy ölçüşmekteyim ki, benzeri şekilde ve daha ileride işler üreten pek çok girişim de ülkemizde mevcut.

Yüksek teknolojinin desteklenmesi için oluşturulan teknokentlerin ihracat hacmi her geçen gün genişlerken, savunma sanayinde de bu alanda ciddi atılımlar yapılıyor. Yazılım geliştirme ve donanım entegrasyonları ile sektör her geçen gün büyüyor ve buna bağlı olarak bir ihracat potansiyeli ortaya çıkıyor.

Uluslararası arenada, batılı firmaların tekelinde gibi lanse edilen yüksek teknolojinin, ülkemizin de önemli çalışma alanlarından birisi olduğunu göstermenin yolu ise elbette daha yoğun pazarlama yapmaktan geçiyor. Türkiye markasını, yüksek teknoloji ürünleri ile birlikte uluslararası pazarlama süreçlerinde kullanarak, dünyanın kafasında yepyeni bir imaj oluşmasını pekala sağlayabiliriz.

Hedeflerimiz Çok mu Zor?

Açıkça belirtmem gerekirse, yolumuz zorlu bir hedefe gidiyor ancak buna imkansız demek doğru olmaz. Modern pazarlama tekniklerini, teknolojiyi de en iyi şekilde kullanarak öncelikle ülkemizin imajını geliştirebilir, bunun ardından markalarımızı dünyaya tanıtabiliriz.

Ancak burada çok önemli bir hususun altını çizmek gerekir. Ne büyüklükte pazarlama yaparsak yapalım, doğru ve nitelikli ürünü veya hizmeti sunmamız gerekiyor. Pazarlamasını yaptığınız ürün veya hizmet, eğer pazarlama yapılırken belirtilen imaja uygun değilse, başarılı sonuçlar elde etmek bir yana dursun, uzun vadede çok olumsuz bir imaj elde edilebilir.

Bu bakımdan, ülkemizin ISO ve CE standartların ürün ve hizmet geliştirmesinin teşvik edilmesi, Türk Standartlarının, uluslararası standartlardan geri kalmamasının sağlanması gerekir. Bunun kamusal denetimi bir yana, sektör temsilcilerinin bu noktada bilinçli davranmaları hayati öneme sahip.

Uluslararası pazarlama veya diğer ismi ile dış ticaret pazarlaması da en az üretim standartları kadar iyi yapılmalıdır. Bilinçli ve stratejik biçimde ihracat pazarlaması yaparak, çok da uzun olmayan bir zaman aralığında ülkemize ciddi döviz girişlerinin sağlanması mümkündür ki, bu da orta ve uzun vadede ulusal gelirimizi önemli ölçüde artıracak ve milli refah düzeyimiz buna bağlı olarak bugüne kadar olmadığı kadar iyileşebilecektir.

detail-photo-fancybox-0

 

İletişim:

Current Works Dijital Pazarlama ve Reklam Ajansı

+90 532 290 35 45

[email protected]

Çınarlı Mah, Ozan Abay Cd. NO: 10 D:222, 35170 Konak/İzmir