Bir padişah, iki köle satın almıştı.

Onların ruh hallerini anlayabilmek için ilk önce birinci köle ile sohbete başladı.

Padişahın sorularına köle öyle yanıtlar veriyordu ki başkaları bunu ancak uzun uzun düşündükten sonra yapabilirdi.

Padişah köleyi anlayışlı, zeki ve tatlı dilli görünce sevindi.

Diğer köleyi de yanına çağırdı.

İkinci köle padişahın huzuruna geldi.

Kölenin rahatsızlıktan ağzı kokuyordu ve dişleri de bakımsızlıktan kapkara idi.

Padişah, bu kölenin durumundan pek hoşlanmadı.

Yine de bilmediği özelliklerini öğrenmek için sohbete başladı.

***

Padişah, ilk köleye dönerek: “Hadi sen bir güzelce yıkan” dedi.

Arkadaşı gittikten sonra, ikinci köleyi denemek için, “Senden önce sohbet ettiğim arkadaşın, senin hakkında kötü şeyler söyledi. Sen onun hakkında ne dersin?” dedi.

***

İkinci köle bu sözler üzerine padişaha:

“O arkadaşa, eğri diyemem. Söyledikleri için ise kendimde böyle kusurların olabileceğini düşünüp hâlimi ıslâha çalışırım” diye yanıt verdi.

Padişah şaşırdı ama devam etti:

“O senin kusurlarını anlattı. Şimdi sen de onun kusurlarını anlat” deyince, köle, padişaha şunları söyledi:

“Padişahım o benim gerçekten hoş bir arkadaşım. Onun kusuru, bence fazilettir. O herkesle iyidir, fakat kendi nefsine karşı kötüdür.”

Padişah, bu cevap karşısında köleye, “Arkadaşını övmekte pek ileri gitme. Çünkü, ben onu sınava çekerim de, sonra sen utanırsın” dedi.

Köle bunun üzerine:

“Onu övmekte ileri gitmedim. Arkadaşımın özellikleri hakkında, bildiklerimi söyledim. Padişahım söylediklerime sen inanmıyorsun ben ne yapayım?” dedi.

***

Öbür köle hamamdan dönünce, padişah onu huzuruna çağırttı.

“Arkadaşının söylediği kötü huylar sende olmasaydı ne güzel olurdu?” dedi.

Köle şaşırdı. “Padişahım, o densizin benim hakkımda anlattıklarını lütfen söyle” dedi.

Padişah, “Senin ikiyüzlülüğünü anlattı. Senin görünüşte deve, hakikatte bela olduğundan sözetti” diye yanıtladı.

***

Arkadaşının kendi hakkındaki kötü sözlerini padişahtan dinleyen kölenin, öfke denizi kabardı, ağzı köpürdü. Köle arkadaşını çekiştirme dalgası sınırı aştı.

Dedi ki: “O önceden bana dost idi. Kıtlıkta kalmış köpek gibi, pek çok zaman pislik yerdi...”

Arkadaşını çekiştirmek için, köle öfkeyle konuşmaya ve iç alemindeki çirkinlikleri saklayamayıp ortaya dökmeye başladı.

Bunun üzerine padişah; “Artık yeter” diyerek, elini kölenin ağzına götürdü ve şöyle dedi:

“Bu sınav sayesinde, ikinizin arasındaki farkı görmüş oldum. Onun, sadece maddi bir rahatsızlıktan dolayı ağzı kokuyor. Fakat senin ruhun kokmuş. Arkadaşın senin amirin olacak, sen de onun emrinde bulunacaksın. Ondan insanlık ve konuşmayı öğren...”

***

Kıssadan hisse:

İnsanın asıl kimliği dilinin altında gizlidir.

Şu dil, insanın iç aleminin sergisidir...