Türkiye’de son 119 yılda meydana gelen ve resmi kayıtlara göre 86 bin 456 kişinin hayatını kaybettiği depremler yıkıcı etkiyi gözler önüne seriyor.
24 Ocak 2020 günü Elazığ’da meydana gelen 6.8 şiddetindeki depremde 41 yurttaşımız canını kaybetti.

1466 vatandaşımız da orta ve hafif olmak üzere yaralandı.
Sevgili okurlarım,
Türkiye’nin iki önemli gerçeği var:

Biri terör belası, diğeri ise deprem gerçeği.
Terör ve deprem yüzünden yıllardır binlerce yurttaşımızı kaybettik.
Allah korusun 7 şiddetinin üzerinde olası bir depremin sonuçlarını düşünmek bile istemiyorum.
Taş üstünde taş kalmaz derler ya…
Gerek terör gerekse deprem konusunda uzun vadeli planlarımız ve stratejilerimiz yok.
Devlet, depremle ilgili ciddi önlemler ve adımlar atmıyor.
Atmadığı gibi ikide bir imar afları çıkararak kaçak yapıları ve çürük binaları tescilli hale getiriyor.
Gecekondularda oturan vatandaşlarımızın sağlıklı yapılarda oturmaları için gerekli imar değişikliği planları yapılmıyor.

Bu tür yerlerde kentsel dönüşüm sistemlerine geçilmiyor.
Gecekondu bölgelerimiz bir türlü şehirleştirilemiyor, sosyalleştirilemiyor.
Yani devlet, vatandaşına “Sen bu çarpık ve çürük yapılarla birlikte yaşamaya devam et.” diyor.
Hani ölüme koşmak derler ya, öyle.
Şimdi soruyorum devleti yönetenlere:
Deprem riski altında olan ülkemizde, deprem fonunda toplanan milyarlarca lira nerede?
Bu soru çok soruldu, çok konuşuldu.

Peki, bu sorunun cevabını çıkıp veren bir yetkili oldu mu?
Erzincan, Varto, Lâdik, Erbaa, Gölcük, Marmara, Van depremlerini yaşadık.
Bu depremlerde şehirler yıkıldı, binlerce yurttaşımız canını ve malını kaybetti.
Şimdi soru şu:

Bütün bunlardan bir ders alabildik mi?
Japonya, dünyada deprem riski yüksek olan ülkelerden birisi.
Japonya, depremlerde çok sayıda yurttaşını kaybetti ama bundan bir ders aldı.
Şimdi Japonya’da 7 ve 8 şiddetinde deprem olsa vatandaşının burnu bile kanamıyor.
Japonlar, yapı teknolojilerinde büyük ilerlemeler yaptılar.

Binalarda çelik ve yüksek teknolojiye uygun dayanıklı betonarme yanında, hafif ve sağlam yeni yapılar üreterek depreme dayanıklı sağlam binalar inşa etmeyi çoktan başardılar.
Japonya gerçeğini bildiğimiz halde inşaat sektöründe hala bu teknolojiye uygun yapılar üretmiyoruz.

İnşaat sektöründe gerekli denetim mekanizmalarını yeterince çalıştırmıyoruz.
Belediyeler, binaların depreme dayanıklılığı yönünde gerekli titiz çalışmaları göz ardı ediyor.
Devlet, kentsel dönüşüm konusunda vatandaşına gerekli maddi desteği sağlamıyor.
Öncelikli olarak yapılması gereken,
Türkiye haritası üzerinde deprem kuşağı olan bölgelerde
acil lojistik birimler oluşturulmalı.

Yardım filoları o bölgelere kalıcı olarak yerleştirilmeli.
Deprem arama ve kurtarma ekipleri nitelikli hale getirilip sayıları bölgelere göre çoğaltılmalı.
Biz öyle bir milletiz ki, deprem olunca kıpırdanıyoruz, deprem geçince sanki hiçbir şey olmamış gibi yine yaşamımıza devam ediyoruz.

Acıları, çok çabuk unutuyoruz.
Ey devletimiz, depremden, Japonya gibi ders al; ders al ki yeni acılar yaşanmasın.