Yeni eğitim dönemi başladı. Pandemi nedeniyle evde olan öğretmenler ve öğrencilerin, uzak eğitim için giriş yapmak istediği sistem “EBA çok kalabalık” uyarısı verdi. Eğitimde 1 gün boşa gitti. Sonraki gün yine aynısı... Milli Eğitim Bakanlığı, kaç öğretmen ve öğrencinin olduğu bilmiyor mu? Altyapının bu rakamı kaldırmayacağı düşünemedi mi? Hepsi biliniyor, sistem çöküyor ama Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk diyor ki: "Öğrencilerin yoğun katılımından mutluyuz. Arkadaşlar altyapı için çalışıyor."

Facebook'u 2.6 milyar, Instagram'ı 1 milyar insan kullanıyor. Ne garip ki bu uygulamalarda bir bağlantı sorunu yaşanmıyor. Türkiye, bu uygulamaları dünyanın kullanıma açan Mark Zuckerberg kadar bile olamıyor. Üstelik bu başarısızlıktan mutluluk çıkarabiliyor. Arkadaşlar altyapı için çalışıyormuş, çalışsın bakalım... Bilgisayarların büyük bölümünü Acun, kalanları belediyeler ve çeşitli şirketler alıyor...

Yine kimi belediyeler öğrencilere internet paketleri veriyor... Yine de Türkiye'de büyük bir internet altyapısı sorunu var. Edirne'den Kars'a, Sinop'tan Antalya'ya kadar bu ülkenin geleceği olacak çocuklara eşit bir eğitim sistemi sunamıyorsanız neden bizden vergi topluyorsunuz?

***

Çanakkale’de merkeze bağlı Kirazlı Köyü Balaban mevkisinde 26 Temmuz 2019 tarihinden itibaren tam 425 gündür devam eden Kazdağları direnişine birkaç gün önce sabah 07:00’de jandarma ekipleri müdahale etti. Alanda bulunan ve gözaltına alınana dört yaşam savunucusu daha sonra serbest bırakılırken direniş alanının tahliye edilmeye başlandı. Yaşam savunucuları, başta Kirazlı’da Ekim 2019’dan bu yana ruhsatsız olarak faaliyet yürüten uluslararası altın tekeli Alamos Gold ve onun yerli taşeronu Doğu Biga Madencilik olmak üzere, Kazdağları ekolojik silsilesi içinde bulunan tüm metalik madencilik faaliyetlerinin sonlandırılması talebi ile direnişlerini sürdürüyordu.

Böylece korona virüs salgını ile mücadele gerekçesiyle bugüne kadar 500 bin liranın üzerinde ceza kesilen yaşam savunucuları, bu kez yine pandemi gerekçesiyle jandarmanın operasyonu ile uyanmış oldu. Yaşam savunucuları, ruhsatsız şirketi tahliye etmeyen devletin kendilerine yönelik baskısının uluslararası şirketin talanına ortak olmak anlamı taşıdığını vurguluyorlar. Acaba bu doğru olabilir mi? Bu halk doğaya her sahip çıktığında, enerji şirketlerine karşı durduğunda neden karşısında jandarmayı buluyor? Jandarmaya verilen maaşların parası kimin cebinden çıkıyor?

Son 20 yılda yok olan orman alanlarının yerine yeniler oluşturuldu mu? Yeni orman alanları yananların kaçta kaçı? Türkiye'de orman alanı kaybı, 35 bin 700 hektarla 2001 yılından bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Küresel Orman İzleme Örgütü'nün verilerine göre, 2001-2018 arasında Türkiye, ormanlık alanlarının yüzde 4.1'ini kaybetti.

***

Türkiye sadece ormanlarını kaybetmiyor. Kadınlarını ve sağlık personelini de yitiriyor...

Ülke olarak birkaç gün önce Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yaşanan bir şiddet olayıyla sarsıldık. Hasta yakınları doktor ve hemşirelere saldırdı. Bu yaşanan onlarca olaydan sadece biriydi... Sağlık personelini korumak için çıkarılan kanun neden işlev kazanmadı? Neden yeni önlemler alınmıyor? Neden şiddet, bu ülkede yapanın yanına kar kalıyor?

Cevapsız bırakılan sorularla yaşıyoruz. Bugün bu soruları dalgaya alanlar, görmezden gelenler umarım yarın, kelimelerin ağırlığı altında ezilmezler...