"Gazetecilik iyi bir meslektir, hürriyet içinde çalışabilmek şartıyla.
Hürriyet olmayan geri kalmış memleketlerde gazetecilik zevkli ama tehlikelidir. Zevklidir, çünkü hayatınız bitmeyen bir savaş içinde geçer.
Tehlikelidir, çünkü her an başınızın üstünde Demokles’in Kılıcı sallanır.
Ölüm, hapis, hertürlü işkence sizi bekler. Ben böyle bir dönemde gazetecilik yaptım. Dört kez hapse girdim. Yüzlerce kez gazetem kapandı.
Sonsuz kayıplara katlandım. Tehdit gördüm, tahkir gördüm. Böyle şartlar altında, eğer karakteriniz zayıfsa çabucak mesleğinizi değiştirir,
kendinize başka bir geçim yolu ararsınız. (…)
Utanıyorum!
Çünkü otuz beş senedir hürriyet için çırpınan ve demokrasiye varmak için
mücadele eden bu memlekette hala bir fikrinden veya bir tenkidinden
dolayı bir vatandaşın mahkemeye sevk edilmesi, bu sahada 35 senede bir adım bile ileri gidemediğimizi gösteren hazin bir vakadır.
Hala fikre zincir vurma teşebbüsü, hala zulüm ve istibdat sevdası!
Bu memlekette hala sabah olmadığını görmek insanı yeise düşürüyor ve utandırıyor. Nihayet memleket namına utanıyorum!’’
***
Bu satırların yazarı; ülkemiz basın tarihinin en önemli isimlerinden biri olan Zekeriya Sertel’dir. Tüm yaşamını demokrasi ve ifade özgürlüğü uğruna geçiren, Türkiye’nin geçirdiği çalkantılı kuruluş yılları süresince pek çok ürün veren, omuzdaşı meslektaşlarının tanımıyla, "Nâzım Baba’nın gür ve güneşi zapt etmeye azimli sesiyle putlar yıkan",
onun için "Mavi Gözlü Dev"i yazan, Halikarnas Balıkçısı’yla yargılanan,
Eşi Sabiha Sertel’le beraber yılmadan/usanmadan/korkmadan dirençle
üreten, "gazetecilikten başka iş düşünmemiş" gazetecidir Zekeriya Sertel.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Türkiye’nin Nazi Almanya’sına yanaşmasına, Tan’daki yazılarıyla kafa tutmuş, 4 Aralık 1945’te gerçekleşen Tan Matbaası Baskını nedeniyle sürgünde yaşamak
zorunda kalmıştır Usta Gazeteci.
İlk baskısı 1968’de çıkan "Hatırladıklarım"da "bir ömür demokrasi kavgası", manifesto gibi yazıları derlenen simge gazetecidir Sertel.
***
Gökmen Ulu Sözcü İzmir Muhabiri…
Sevgili Kardeşimiz, Değerli Meslektaşımız!
Gazeteye yönelik algı operasyonunda 19 Mayıs’ta gözaltına alındı, 166 gündür Silivri Zindanı’nda!
Uğur Dündar Usta’nın, Serdar Öztürk’ün sürekli köşelerinde
yazdığı gibi; kentteki "inşaat rantına yönelik haberleri" yüzünden hapiste olduğu aşikar.
Ama Gökmen vicdanının saflığıyla/duruluğuyla dimdik ayaktaydı.
Yaşamının sonuna kadar duracağı gibi!
***
Bugün Çağlayan Adliyesi’nda ilk kez hakim önüne çıkacak Gökmen.
Tahliyesi; Burcu’suna, Ege Efe’sine, bizlere kavuşması dileğimiz.
"Salt gazetecilik yaptığı" için hapsedilen diğer meslektaşlarımız içindir de bu dilek!
***
60 yıl önce Zekeriya Sertel aydınlık ve güzel ülkemizin demokrasi, hukuk ve insan hakları alanında yaşadığı felaketlerini yazmıştı.
Aynı felaketi; 2017’nin İleri Demokrasili Din referanslı Ortadoğu rotalı
Yeni Türkiyesi’nde (!) beteriyle yaşıyoruz.
Artık faşizm, insanlara tuzak kurmasın, ruhlar törpülenmesin! "Utanıyoruz" demek istemiyoruz!..
Nazım’lar, Sertel’ler, Aziz Nesin’ler, Sabahattin Ali’ler, Uğur Mumcu’lar…
Balbay’lar, Tuncay Özkan’lar, Gökmen’ler, Ahmet Şık’lar, Kadri Gürsel’ler, Musa Kart’lar…
Ölümler, Ay-Yıldızlı tabutlar önündeki gözü yaşlı analar, babalar, eşler, çocuklar…
Zindanlar, haksızlıklar, hukuksuzluklar...
Bir ülkenin hayatını anlatmasın!
Ne olur anlatmasın!
Zulüm, korku iklimi egemen olmasın!
Bilgenin dediği gibi;
"Akasya kokan gecelerde türkülerle dolaşıp yüreklerimizle özgürlük sevdasını, sevgiyi yarıştıralım. Yaşasın sevdalılar, sevdalım hayat’’
diyelim hep beraber!
Karanlıktan güçlü değil midir hep aydınlık?
Gökmen’e özgürlük. Şimdi...