Bütçe kelimesini hemen her birimiz kullanırız yaşantımızda… Evde, çarşıda, pazarda… Cebin delik olup, olmaması halinin ya da yorganın ayak boyuna göre mi, ayağın yorgan boyuna göre mi olmasını kısaca anlatan sözcüktür bütçe… Evlerimizde, genellikle, evin anaları bütçeyi kontrol ederler. Evin rahatına ve üç, beş birikime sebep olurlar, sağ olsunlar…
Özel sektörde de çok büyük şirketler aslında bütçe kararları alırlar. Ancak patronlar bütçeye uymak zorunda değillerdir. Para kendilerinin nasıl olsa…

Kamuda bütçe biraz daha farklıdır. Belediyelerde; belediyesine göre Ekim ya da Kasım aylarında, meclislerinden bir sonraki yılın bütçesi onaylanır ya da onaylanmaz ve konuşulur hakkında... Hatta son günlerde daha çok duyuyoruz bu kelimeyi... Türkiye Büyük Millet Meclisinde de bütçe görüşmeleri yapılıyor çünkü. Yerel idare meclislerinin aksine genel meclis, ilgili yönetmelik gereği Aralık ayında bütçeyi görüşür, tartışır ve onaylar.

Gelelim spordaki bütçeye… Genelden başlayalım; Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütçe görüşmelerinde Gençlik ve Spor Bakanlığının bütçesi kabul edildi. Yeni parayla 16 Milyar kusur… Bunun 6 Milyarı yüksek öğrenim öğrencilerine burs için ayrılmış. 1 kusuru fiziki yatırım yani, stat, saha, salon vesaire… Neredeyse 8 milyarı da cari transferler için kullanılacakmış. Transfer değince aklınıza sporcu transferi gelmesin. Cari transfer adındaki bütçe kalemi aslında birçok yazılmayan veya anlatması zor kalemlerin toplam ve ortak adı… Dikkat ediniz, cari transfer kalemi toplam bütçenin neredeyse yarısı!

Tanımlara bakarsanız, bütçelerdeki cari transferler; sosyal yardımlar, sosyal güvenlik kurumu transferleri, tarımsal destekler, mahalli idare payları falan… Eğer çok sevgili bakanlığımız, sözünü ettiğimiz cari transfer kalemindeki 8 kusur milyarı seçim yatırımına dönüştürürse ya da sosyal yardım diye makarna ve kömüre devşirirse… Vay o bütçenin haline! Sonra yerli ve milli sporu ara dur! Son yıllarda aradığımız gibi…

Devşirme deyince dışarıdan sporcu devşirmek için bile kullanabilirler bu kalemi… Sanıyorum artık bu modayı geride bırakacak sayın bakanlık… Özellikle yerel yetiştirici Altınordu modelini iyice dillendirmeye başladılar çünkü… Doğrusu da bu olmalıydı.

Laf lafı açıyor; model deyince de İzmir2in koca reisi Aziz Kocaoğlu’nun İzmir Modeli kavramı aklıma geldi. Tüm yurda örnek olması gereken hatta milli bir politikaya dönüşmesi gereken model… Altınordu’yu örnek almaya çalışanlar, yakında İzmir modelini de dillendirirlerse şaşmayalım.
Dipnot; “İyi bir örnek, insanları yola getirmek için en iyi metot değildir, tek çaredir.” Albert Schweitzer