“Bizim zamanımızda internet yoktu, televizyonu akşamdan akşama izleyebilirdik, yokluk çoktu, imkanlar sınırlıydı…” cümle böyle sürer gider.

Cümleyi okuyan ebeveynin “Eveeet!” dediğini duyar gibiyim. Şimdiki gençler ne kadar çok imkana sahip ama kıymetini bilmiyorlar. Üstelik ne kadar anlatırsak anlatalım gene kendi bildiklerini okuyorlar.

Böyle düşünen ebeveyne farklı bir soru soralım “Bizim zamanımızda internet olsaydı hangimiz sokakta sek sek oynamayı tercih ederdik?” Bizim olmayan şimdiki zamanda bile bazen internete kendimizi kaptırdığımız olmuyor mu? Değerli bilim insanımız Muazzez İlmiye Çığ, “Sümer tabletlerinde ‘Bu gençlik nereye gidiyor’ yazısını gördüğümden beri, gençleri sorgulamıyorum” diyor.

Kuşak anlaşmazlıklarının yazılı tarihi beş bin yıl öncesine kadar dayanıyor. Çocukluğumuzda ve gençliğimizde yetişkinleri eleştiriyoruz, yetişkin olunca ise geçmişi unutuveriyoruz. İnsan, evreni öznel algılıyor, çocukken ve yetişkin olduğumuzda evreni aynı algılamıyoruz, bu süreç çok doğal. Biz de değişiyoruz evren de değişiyor. Bununla birlikte her şeyin çok hızlı değiştiğini unutup çocukluğumuzdaki uyarıcı çevrede yaşıyormuşuz gibi bugünün çocuklarına nasihatler edip doğruları göstermeye çalışıyoruz. Onların otuz yıl önceki, bizim çocukluk yıllarımızdaki dünyamızı anlamalarını bekliyoruz. Oysa bu olanaklı değildir, bizler onlarla birlikte bugünü yaşadığımız halde onları anlamakta zorlanıyoruz. Onlar nasıl hiç yaşamadıkları bir tarih diliminde bizi anlayabilirler?

“Bizim zamanımızda…” diye cümleye başladığımızda emin olun ki bizi dinlemiyorlar. Deneyimleyerek öğrendikleri, akıllarından geçen düşünce şudur: “Annem gene beni anlamıyor, şimdi gene nasihatler verecek.”

Çocuklarımız bizim zamanımızda değiller ama biz onların zamanındayız. Anlamak, öncelikle bizim sorumluluğumuz olmalıdır. Bunu mutlak olarak başaramayabiliriz, zorlanabiliriz. Ancak, olabildiğince yapmaya çalışmalıyız. Anlayamasak da anlamak için çaba gösteriyor olmamızın kendisi anlamak kadar değerli bir yaşantıdır. Çocuğun, “Annem (babam), beni anlamaya çalışıyor” algısının oluşması sağlıklı iletişim kurmanın önemli bir adımıdır. Sağlıklı iletişim ise pozitif aile ikliminin temelini oluşturur. Ailede iklim olumlu olduktan sonra karşılaşılacak diğer zorlukları aşmak çok daha kolay olacaktır.

Bugün caddede patenle kaymasına izin verilmeyen çocuk, annesine öfkelenip “Ben gelecekte çocuğuma izin vereceğim.” diyor olabilir. Ancak, dünya dönmeye devam edecek ve o da çocuğuyla kuşak çatışması yaşayacak. Aslında sözünü tutacak, caddede kaymasına izin de verecek. Fakat onun çocuğuna koyacağı yasak değişecek “Sana kaç defa söyledim hava kaykayına binme diye!” söylenecek.

Ez cümle kuşak çatışması doğal ve kaçınılmazdır, bununla birlikte elimizden geldiğince birbirimizi anlamak amacıyla, empatiyle dinlemeye çalışmak da mümkündür. Hoş kalın.