Erken seçim, erken sevinç! Bana sorarsanız, muhalefet cephesinin ruh halini en güzel özetleyen toparlama budur. Bırakın şimdi “Başarılıysanız neden erken seçim, başarısızsanız seni niye seçelim?” tekerlemelerini. CHP’nin İYİ Parti’ye 15 milletvekili göndermesini, seçimlere katılmasını sağlamasını, demokrasiye takla attırmaya çalışanları ters köşeye yatırmasını da koyun bir yana. Hele ki Muharrem İnce ile yakalanan rüzgârı, “Şu siyaset demek ki bağırmadan çağırmadan, gülerek ve sempati yaratarak da olabiliyormuş” meali laflarla ferahlamayı, “Manifesto, hamasetten uzak ve hayatın her alanına dokunan bir program sunarak da yazılabilirmiş” şaşkınlığıyla alkışa durmayı da boş verin. Demirtaş’ın “Yeterli oyu yakalarsak, ikinci turda desteğimiz muhalefetin kazananına” sözüne, Saadet’in aynı kökeni paylaştığı iktidara kıymık vermeme kararlılığına falan da sevinmeyin. Yoksa “Yayınlarında bize de yer vermezlerse, hepsinin önünde miting yapacağım” diyen İnce’ye yanıt olarak, yandaş kanalların ıkına sıkına yer vermeye başlamaları mı sizi coşturdu? Coşturmasın. Nihayet 50 bin avukata, cübbelerini bagajlarında tutma ve en küçük şaibede YSK kapısı önünde birikme çağrısı mıdır, içinizi ferahlatan? Hayır, bu da size oh çektirmemeli. Hele ki, Bahçeli’nin en somut öngörü olarak “Kader mahkûmlarına af” deyip anlatamaması, Perinçek’in aday olmayı muhalefetin ciddi imza katkısıyla elde etmesine rağmen, “Kazanamazsam desteğimiz iktidara” deyip, bir daha kendini taca atması, sizi zinhar “sıkıldık” oflamasından “tamam” hoplamasına atlatmamalı. Sevinmeniz kadar düşünmeniz gereken bir süreçten geçiyorsunuz. Anlatayım.
Çünkü 24 Haziran’a bugünle birlikte 34 gün var ve bence iktidar henüz her şeyini ortaya koymadı. Sıradan bir yurttaş olarak, “her şey” ne olabilir, ben olsam ne yapardım diye düşünüyorum. Aklıma gelenleri sıralamak ve muhalefetin ne diyeceğini sormak isterim. Siz bu soruları okurken, hepsinin başına “ya”, sonuna da “derse” eklemeyi unutmayın.
Sattığımız araziler, fabrikalar, elden çıkardığımız kamu zenginlikleri, perişan bir ekonomiye can suyu sağlamak içindi, ama bir hataydı, hepsini geri alıyoruz. Güçler dengesini bozan, hepsine siyaset sokulduğu izlenimi veren tüm girişimleri sıfırlıyor, sorumlularından hesap soruyor, basından spora, hukuktan eğitime özgürlük-özerklik-bağımsızlık ilkesinin zedelendiği iddialarını boşa çıkarıyor, yaralarını sarıyoruz.
Tarihsel yanılgılardan, bugün hala etkilerini yaşadığımız bedellerden ders çıkararak, “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesinin terk edildiği kanısı uyandıran dış politikalardan vazgeçiyoruz. Bu olumsuzluğu pekiştiren tüm anlaşmaları iptal ediyoruz. Dış dünyadan ülkemize ve bölgemize dair tüm tehdit ve saldırılara karşı, yalnızca hamaset ve iç politika beklentileriyle örülmüş belagatten vaz geçiyor, gündelik vakit kazanımlarından değil, ülkemizin özgürlük ve bağımsızlığını pekiştirecek duruş ve uygulamalardan güç ve cesaret alıyoruz. Esinimiz, 19 Mayıs’ta yakılan o kutsal ateş, o ateşin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’dir.
OHAL ve pratiği olan KHK’lerden ve sonuçlarından, demokrasi kalitemizin olumsuz biçimde etkilendiğini biliyoruz. Bunun en önemli gerekçelerinden biri de, bilindiği gibi çağdaş, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletimizin her yerine sızan, çöreklenen ve nihayet aşağılık bir darbe girişimiyle tarihimize kanlı bir leke süren FETÖ’dür. Ağlak şefinin hemen iadesini ve itiraf etmesini sağlayarak, başta siyaset olmak üzere, yardım ve yatakçılarını kamunun ve adaletin önüne çıkarıyoruz. Bülent Ecevit’in Apo’yu getirerek yakaladığı rüzgârı, şimdi de biz niye yakalamayalım?
Başta tarih, köken, inanç olmak üzere, değerleri ötekileştiren, itibarsızlaştıran, hedef gösteren ya da sömürü malzemesine dönüştüren her türlü söylemi “nefret suçu” kabul ediyoruz. Her türlü eşitsizliği, istismarı, düşünce ve ifade özgürlüğü kısıtlamasını, bilimin ve sanatın önündeki her türlü engeli reddediyoruz. Seçime katılan herkes eşit koşullarda yarışmalıdır. Demokrasinin önündeki her engeli, hemen ve iktidar muhalefet işbirliğiyle kaldırıyoruz…
Köşe bitti, aklıma gelenler bitmedi. Evet, ya iktidar bunları derse? Demez mi, çok ön yargılısınız. Sayenizde bir yazı daha boşuna yazılmış oldu öyle mi? Niye gülüyorsunuz?