Eski çağların insanları Akdeniz’in, Ege’nin Karadeniz’in adalarını mesken tutmuş, denizcileri büyüleyen tanrıçalar, mitolojik varlıklar, amazon savaşçılar yaratmakta; o düşsel varlıkların her ağacın arkasında, su pınarında, deniz mağarasında gezip dolaştıkları görme konusunda çok başarılıydı.

Ada deyince bizim aklımıza ise yalnız kumsal, deniz, güneş, mitolojik öyküler değil aynı zamanda uluslararası çekişmeler ve savaşlar da geliyor. İki ülkenin hak iddia edebileceği konumda olan adalar için devletlerin karşı karşıya gelmesi neredeyse olağan sayılıyor. Bu tür gerginliklerden biri ise henüz sona erdi. Kanada ile Danimarka’nın 50 yıllık ada kavgası yapılan anlaşma ile noktalanmış oldu.

VİSKİ SAVAŞLARI

Danimarka ve Kanada, Kuzey Kutup bölgesinde küçük bir ada üzerinden yaklaşık 50 yıldır süren ‘dostça atışmalarına’ bir anlaşmayla son verdi.

1971'den bu yana iki ülke, Kanada ile Grönland arasındaki Nares Boğazı'ndaki bir kaya parçasında hak iddia etmek için ‘viski savaşları’ veriyordu.

Hiç kimsenin yaşamadığı 1 kilometrekarelik bir toprak parçası olan Hans Adası üzerinde iki ülke yaklaşık 50 yıldır hak iddia ediyor ve düzenli olarak bayrakları ile birlikte bir şişe içki bırakarak bu iddialarını ortaya koyuyorlardı. Bu dostane savaş adanın yarı yarıya paylaşılmasıyla sonlandı.

Kanada'ya da, Grönland'a da 18 km mesafede olan Hans Adası üstünde uluslararası deniz hukukuna göre her iki ülke de hak iddia edebilirdi. Atışma ilk olarak, Kanada ile Danimarka'nın özerk bölgesi olan Grönland’ı ayıran, 35 kilometrelik Nares Boğazı'ndaki sınır anlaşmazlıklarını çözmek üzere toplanıldığı sırada başladı. Boğazın sınırları konusunda 1973’te anlaşmaya varan ülkeler bu küçük adanın hangi ülkeye ait olacağı meselesinde uzlaşamadılar ve konuyu ilerleyen bir tarihte kararlaştırmak üzere masadan kalktılar.

1984'e gelindiğinde Kanada cüretkâr bir adım atarak adaya asker çıkardı ve adanın kendilerine ait olduğunu göstermek üzere buraya Kanada bayrağı dikerek yanına da bir şişe Kanada viskisi bıraktı.

Danimarka'nın Grönland'dan sorumlu bakanı ise bu hareketin altında ezilmemek adına birkaç hafta sonra adaya gitti ve Kanada bayrağını Danimarka bayrağı ile değiştirerek, yanına da Danimarka'nın içkisi olan schnapps'ten bir şişe bıraktı.

Ve böylece "viski savaşları" başlamış oldu. Bunu takip eden yıllar boyunca Kanadalı ve Danimarkalı yetkililer adayı sık sık ziyaret ederek aynı ritüeli tekrarladı, adaya içki şişeleri ve karşı tarafa hitaben yazılmış komik notlar bıraktılar.

Danimarka ve Kanada dışişleri bakanları Kanada'nın başkenti Ottowa'daki imza töreniyle, adayı yarı yarıya paylaştılar. Ülkelerin meclisleri tarafından da onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek anlaşma ile Kanada da teknik olarak Avrupa ile ilk kez karadan sınır komşusu olacak. Kanada Dışişleri Bakanı Melanie Joly ve Danimarkalı mevkidaşı Jeppe Kofod, imza töreninde jest olarak birbirlerine milli içkilerinden birer şişe hediye etti.

 

ARJANTİN İLE İNGİLTERE’NİN PAYLAŞAMADIĞI ADALAR

Atlantik okyanusunun iki yakasında ve biri kuzey diğeri güney yarımkürede bulunan Arjantin ile İngiltere de adalar yüzünden karşı karşıya geldi. Bu iki ülke Falkland Adaları için savaşmayı göze aldı.

Falkland Savaşı 2 Nisan 1982’de Arjantin’in Falkland ve Güney Georgia Adaları’nı işgal etmesiyle başladı. Altı hafta süren savaşın ardından Arjantin teslim oldu ve işgal ettiği toprakları terk etti. Arjantin’de iktidardaki Leopoldo Galtieri rejimi savaşın ardından devrildi. Birleşik Krallıkta ise Margaret Thatcher zaferin etkisiyle 1983 genel seçimlerini ezici çoğunlukla kazandı.

Falkland Adaları üzerindeki egemenlik sorunu 1964'te Birleşmiş Milletler'de Sömürge Sorunları Komisyonu'nun gündemine geldi. Arjantinlilere göre, Malvinas olarak bilinen adalar Arjantin'in bir parçasıydı. Adaların Güney Amerika'ya coğrafi yakınlığı vardı. Arjantin, İspanya'nın halefi olduğunu ileri sürüyordu. Birleşik Krallık, adalar üzerindeki hükümranlığı Arjantin'e devretmeli, yönetimi belirli bir anlaşmaya uygun olarak sürdürmeliydi.

Birleşik Krallık ise adada yaşayan Birleşik Krallık asıllıların isteklerine aykırı olduğundan, böyle bir düzenlemeye gidemiyordu. Birleşik Krallık 1833'ten beri adalar üzerinde ‘işgal ve yönetimi’ sürdürdüğünü ve Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 1. maddesine göre Falklandlılara self-determinasyon ilkesinin uygulanması gerektiğini ileri sürüyordu. Birleşik Krallığa göre Falkland Adaları, Arjantin'in yönetim ve denetimine geçerse sömürge durumu sona ermeyecek, tam tersine başlayacaktı.

Yıllarca süren müzakereler bir sonuç vermeyince Arjantin, Falkland ve Güney Georgia Adalarını işgal etti. Birleşik Krallık, Güney Amerika’ya savaş gemileri ve hava araçlarından oluşan bir görev gücü gönderdi. Birleşik Krallık, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Ekonomik Topluluğu'nda (Avrupa Birliği) büyük diplomatik destek gördü. Arjantin'e ekonomik zorlama tedbirleri uygulandı.

25-26 Nisan 1982 tarihlerinde Birleşik Krallık birlikleri Güney Georgia Adasını ele geçirince, Falkland Adaları'ndaki Arjantin birlikleri teslim oldu. Arjantin Devlet Başkanı Leopoldo Galtieri'nin ayrılmasından sonra Birleşik Krallık adalardan çekilmedi ve iki ülke arasındaki sorun kesin bir çözüme bağlanamadı. Savaşın sonucunda, 258 Britanyalı ve 649 Arjantinli kaybedildi. Adalar Birleşik Krallık kontrolünde kalsa da Arjantin adalar üzerindeki hak iddiasından vazgeçmedi.

KARDAK KRİZİ

Toplamda 40 dönümü geçmeyen iki küçük kayalıktan oluşan İkizce’nin (Kardak) üzerine önce Yunan, sonra da Türk bayrağı dikilmiş, böylece Ege Denizi’nde bulunan minik adacıkların adını tüm dünya duymuştu.

Figen Akat isimli Türk kargo gemisi 25 Aralık 1995 tarihinde Ege Denizi'nde Bodrum'un 6,1 kilometre (3,8 mi) uzaklığındaki Kardak kayalıklarında karaya oturdu. Yunan yetkilileri geminin kaptanıyla irtibata geçip yardım teklifinde bulundu. Bunun üzerine geminin kaptanı kayalıkların Türk karasularında olduğunu belirterek yardımlarını istemedi. Gemi kaza yerinden kendi motorlarıyla kurtulmayı başardı.

Hem Yunanistan hem de Türkiye söz konusu kayalıkların kendi sınırları içinde kaldığını öne sürüyordu. Türk ve Yunan kurtarma ekipleri arasında çıkan anlaşmazlık sonucu patlayan diplomatik ve askeri kriz iki ülkeyi savaşın eşiğine getirdi.

Olayı 20 Ocak 1996 tarihinde ilk kez Yunan Gramma gazetesi kamuoyuna duyurdu. Bunun üzerine çevre adalardan birisinin belediye başkanı yanında Yunan bir papaz ile birlikte doğudaki kayalıklara Yunan bayrağı dikip Yunan Marşını okudu.

Dönemin Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Onur Öymen'e göre Yunanistan, kendilerine notalar gönderip kayalıkların kendi sınırları içerisinde bulunduğunu iddia ederek bir kriz çıkarmaya başlamıştı. Söz konusu kayalıkların kime ait olduğu anlaşmalarla belirlenmemişti. Türk tarafı da tepki olarak nota gönderdi. Daha sonra 27 Ocak'ta Türk gazeteciler Yunan bayrağını indirip kayalığa Türk bayrağı diktiler. Bunun üzerine Yunanistan Ordusu kayalıklara asker çıkarıp kayalıkları denizden abluka altına aldı.

Dönemin başbakanı Tansu Çiller, "O bayrak inecek, o asker gidecek" diyerek Türk Silahlı Kuvvetleri'nin savaşa hazır olduğunu belirtti ve en yakın zamanda batıdaki kayalıklara asker çıkarılmasını istedi. Tansu Çiller'in açıklaması ve Türk Deniz Kuvvetlerinin de uluslararası sulara inmesiyle tam bir kriz oluştu. İki ülke savaşla burun buruna geldi.

Türk komandolarının Yunan gemilerini geçip doğudaki adaya sızması gerekiyordu. Operasyon için Atatürk Havalimanı'na yönlendirilen SAT komandoları 30 Ocak 1996 gecesi Bodrum'daki askeri kampa vardılar.

Helikopterlerin oyalama harekatı eşliğinde botlar başarıyla Batı Kardak kayalıklarına ulaştı. Adadaki Yunan bayrağı Türk komandoları tarafından indirildi ve yerine Türk bayrağı dikildi.

Adacığa Türk bayrağının dikilmesi Ankara'da büyük sevince yol açtı. Bu haber ABD'ye de ulaştı. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, her iki tarafa itidal çağrısı yaparak bölgede 'küçük kayalıklardan daha önemli meseleler, ortak çıkarlar olduğunu' söylüyordu. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrooke, Türk Dışişleri Bakanlığı müsteşarı Onur Öymen'e haberi doğrulamak için telefon açtı. Hattın bir ucunda Yunan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos da vardı. Holbrooke'un Onur Öymen'e "Türkiye'nin Kardak'a asker çıkarmayı planladığını duyduk, doğru mu?" diye sorması üzerine Öymen "Hayır, böyle bir plan yok, askerler zaten orada" diyerek haberi doğruladı.

Yunanistan Türk askerlerinin Yunan gemilerini geçip adaya çıkarma yapıp yapmadıklarını görmek için bir helikopter gönderdi. Keşif uçuşu sonrasında saat 03.00 sıralarında Türklerin kayalıklardaki askeri varlığı doğrulandı. Türk medyasına göre keşif uçuşunu gerçekleştiren Yunan helikopteri arızalandı ve TCG Yavuz'un yardım tekliflerini reddetti. Yunan helikopteri düştü ve helikopterin 3 Yunan mürettebatı kazada hayatını kaybetti.

Onur Öymen, Holbrooke'a tüm diplomatik yöntemleri denediklerini, krizin çözümü için Yunanistan'ın askerlerini çekmesi gerektiğini söyledi. Telefon trafiği sabaha kadar devam etti ve Yunan tarafı Türklerin de aynısını yapmaları şartıyla askerlerini çekip bayraklarını indirmeyi kabul etti. Teklif, dışişleri bakanlığına ve hükümete iletildikten sonra kabul edildi. Sabah 5 sularında iki taraf anlaşmaya vardı. İki taraf da askerlerini kayalıklardan çekip bayraklarını indirdi ve kriz sonlandırılmış oldu.

1996'da Türkler Batı Kardak kayalıklarına asker konuşlandırdıklarında Yunanistan Genelkurmay Başkanı Hristos Limberis sonucu savaş olacaksa dahi kayalıkların bombalanmasını önerdi. Yunan Başbakan Konstantinos Simitis bu olaydan sonra Limberis’in istifa etmesini istedi ve Genelkurmay Başkanı istifa etti.

Olaylardan yaklaşık 10 yıl sonra Yunan balıkçılarının bölgeye yaklaşmasıyla İkinci Kardak Krizi ortaya çıktı.

ADALAR: SORUN YUMAĞI

Dünya genelinde mülkiyeti uluslararası soruna dönüşen adalar saymakla bitmiyor. Bunlar arasında Ege Denizi’nde bulunan ve Türkiye ile Yunanistan arasında sürekli polemik konusu olmaya devam eden küçüklü büyüklü adalar başı çekiyor.

Türkiye’ye yakın adaların silahlandırılması yasağını hiçe sayan Yunanistan’ın tutumu Türk tarafında sıkıntı yaratırken buna bir de kıta sahanlığı sorunu ekleniyor. Yunanistan’ın Türkiye ile karşılıklı olarak 6 deniz mili olarak ilan edilmiş olan kara sularını Yunanistan’ın 10 hatta 12 deniz miline çıkarma iddiasını gündemde tutma çabaları ekleniyor ve ortam gerildikçe geriliyor.

Yunanistan ile Türkiye arasında bir türlü bitmeyen bir ‘Kıbrıs Sorunu’ da ortada durmaya devam ediyor.