Eskiden konaklarda,
Dalkavuk bulundurmak adetmiş.
Konağın birinde bey demiş ki:
“Bir dalkavuk alacağım,
Filan gün imtihan var,
Sağa sola haber salınız...”
Derken o gün gelmiş,
Kapının önünde,
Adaylar sıra olmuş...
Biri içeri alınmış.
Konağın beyi sormuş:
“Sen dalkavuk musun?”
- Evet efendim...
“Ama hiç benzemiyorsun!”
- Olur mu efendim?
Filan Bey'in yanında şu kadar,
Fişmekan Bey'le bu kadar,
Dalkavuk olarak çalıştım...
Bey; “Olmadı, sen çık” demiş...
Derken ikinci, üçüncü...
Adaylar gelmiş, konuşma,
Hep aynı, cevaplar hep aynı...
Bey, dalkavuğunu,
Bulamayacağını düşünürken,
İçeri biri daha girmiş.
Konağın beyi umutsuzca,
“Dürüstçe söyle bakalım,
Sen dalkavuk musun?” demiş.
Adam gayet net şekilde,
- Evet efendim dalkavuğum...
Bey duraksamış,
“Ama sen dalkavuğa
Hiç benzemiyorsun” demiş...
Dalkavuk hinliği kavramış,
- Hayır, hiç benzemem efendim...
Bey şaşkın şaşkın bakarak,
“Dur bakayım, biraz da,
Benziyorsun galiba” demiş...
Dalkavuk kendinden emin,
- Evet efendim.
Ben biraz da dalkavuğa benzerim...
Yaşananlardan sonra bey,
Hemen dışarı haber salmış:
“Tamam aramayı bırakın,
Ben dalkavuğumu buldum...”
Kıssadan hisse;
Dalkavuk arayan çok,
Mesele arayanın çokluğu değil,
Dalkavuğun istikrarıdır.
Dalkavuk olacağım derken,
Rezil olmak da var...