3. günün sabahı otelden ayrılış yaptık. Otelden ayrılırken çıkış işleminiz sırasında eğer otel kredi kartınızdan bir miktar bloke etmiş ise, bunu görevliye hatırlatmayı unutmayın. (Bu miktar değişiyor ama 100 Euro’yu geçtiğini görmedim) .

Tren istasyonuna yürüyecektik yine. Otelimizin en yakınında olan “Porte De Hal” adlı 14. YY’dan kalma Brüksel’in tarihini anlatan müzeyi ilk gün gezme planımız varken hep ters rotada olduğu için fırsat bulamamıştık. 

038

Bu defa da henüz açılmadığı için gezemedik. Tren istasyonuna vardığımızda, otomatlardan Antwerp biletlerimiz aldık. Otelimizde bugünkü kahvaltı menümüz olan kruvasan ve çörekleri almış, çantamıza atmıştık. Tren yolculuğu kısa, sadece 30 dakika kadar sürüyor. Hem etrafı izlemeyi hem kahvaltımızı trende yapmanın keyfini sürelim diye düşündük. 
Bilet alınan otomatların dil seçeneğinde ne yazık ki Türkçe seçeneği yok. Ama basit İngilizce ile de çözebileceğiniz seçmeli ekran menüsü sizi yönlendiriyor. Bileti aldıktan sonra gitmek istediğiniz yönde ki trene gün içerisinde binebilirsiniz. Herhangi bir saat yok biletin üzerinde. Yapmanız gereken büyük dijital panolardan gideceğiniz yöndeki trenin saatini ve peronunu bulmak. Perona gittiğinizde de dikkatli olmanız gerekiyor. Zaman zaman peronlar değişebilir. Panoyu sık sık takip etmeniz gerekebilir. Değişiklik anonslarını fark edemeyebilirsiniz. Nitekim perona çıktıktan bir süre sonra değişiklik için anonsu ve yanıp sönen panonun değişiklik numarasını görünce hemen diğer perona hareket ettik. Eşim bu tür durumlarda bazen kısa bir panik olmuyor değil. Tereddüt bende de oluyor ama en kötü karar kararsızlıktan iyidir. Hızlı düşünmeniz hızlı hareket etmeniz gerek. Anonslar net anlaşıl(a)madığı için hızlı düşünmeniz panoları takip etmeniz gerekiyor. Birkaç dakika içinde değişen perona varıyoruz ve tren geliyor. Yine bir süre 1. sınıf, 2. sınıf vagon sorularımız var ama yine atlıyoruz yanında 2 yazan vagona. Etrafı izleyerek kahvaltımızı yapıyoruz. 
    Belçika’nın üç resmi dili var. Fransızca, Almanca ve Felemenkçe(Flamanca). Brüksel’de konuşulan dil Fransızca’ydı. Anvers, Gent ve Brugge buralarda konuşulan dil Flamanca. (Tabela okumak artık daha da zorlaşacak)
Anvers (Fransızca). Antwerp/Antwerpen (Felemenkçe)
Trenden en alt katta iniyoruz. Burası Dünya’nın en güzel tren istasyonlarından biri olarak biliniyor. 

039

Elimizde bavullar olduğu halde garı gezip tanımaya çalışıyoruz. Sonra heyecanımızı kontrol altına alıyoruz. Otele eşyaları bırakıp daha detaylı gezmeliyiz burayı. Otel ise bu kez çok ama çok yakında. Kapıdan çıkınca ilk bina bir gece konaklayacağımız otel.
    Rezervasyon yaptıracağınız zamanlar otele tahmini varış saatinizi bildirirseniz ve otellere giriş saati olan 14.00 - 15.00’den önce varacaksanız boş oda uygunluğuna göre odanızı hazırlamış olabiliyorlar. 
    Otel varışımız 12.00’den de önce olacak diye daha önce haber vermiştim ama otel odanın uygun olamayacağını yazmıştı. Fakat kilitli bir valiz odaları var. Kilitli valiz odasında kilitli dolaplara kendimiz şifre ataması yapıp bavullarımızı güvene aldıktan sonra yeniden istasyona dönecektik. Resepsiyondaki görevli hangi ülkeden olduğumuzu sordu. Türkiye cevabını duyunca hangi il diye sordu bu kez. İzmir’i duyduktan sonra Türkçe birkaç kelime söyledi ve Çeşme’yi gördüğünü beğendiğini anlattı. Bir otel görevlisinin birkaç kelime Türkçe bilmesi normal diye düşünüyorduk ki kız arkadaşının Çorumlu olduğunu söyledi. Birkaç Türkçe kelimeyi ondan öğrenmiş anlaşılan. 

040041

    
Tren garı içerisinde yakında gösterime girecek son “İndiana Jones” filmi için küçük bir tanıtım yeri hazırlamışlar. Bu fragmanı izlerken pandemiden beri sinemaya gitmediğimizi düşündük. İndiana Jones’u sinemada izlemek gerekiyor kesinlikle.

038042043044045046


    
1900’lü yılların başında inşa edilen tren istasyonu, iki muhteşem neo-barok cepheye, 60 metre yüksekliğinde büyük bir metal ve cam kubbeye ve şaşırtıcı bir mermer iç mekana sahip. Gezilerde fotoğraf makinasını veya cep telefonunu birisine güvenip fotoğraf çekilmek için vermek konusunda biraz fazla titizimdir. Bu defa genç bir çifti gözüme kestirdim. Çünkü cep telefonunu -tripoda koymuşlar belli ki sosyal medya için çekimler yapıyorlardı. Bu konuda yaratıcı mizansenler içeren videolar çektikleri uğraşlarından belli oluyordu. 

Bizim birkaç fotoğrafımızı da çektiler, sağolsunlar. Sonra istasyonu baştan sona gezdik. Bir süre sonra dışarı çıkarken fark ettim. Bizim fotoğrafımızı çeken gençler çekimlerine devam ediyordu. Onları görünce kendimi düşündüm. İş için değil tatil için, vizörün arkasından değil kendi gözlerimle tadını çıkararak gezmek güzeldi. 
    İstasyonun hemen yanında hayvanat bahçesi var ama bu fikre karşı olduğumuz için parkı gezmek istemiyoruz.

038047048


Meydanın karşısında yer alan bir tak, Çin mahallesinin girişini işaret ediyor. Chocolate Nation Müzesi’nin hemen yanında, 250 metrelik sokak boyunca sağlı sollu Uzakdoğu mutfağı restoranları. 

038049050

Tropikal meyvelerin de olduğu manavlar ve Uzakdoğu mallarının satıldığı marketler de bulunuyor. Tabii tüm vitrin yazıları Çince yazılmış. Mahalle, girişteki etkileyici tak dışında pek ilgimizi çekmedi. İkinci dünya savaşından sonra gelen Çinlilerin kurduğu mahalle 1970’lerde resmen tanınmış. Avrupa'daki Türk mahallelerini, ülkemizi ve mülteci sorununu konuşuyoruz sokak boyunca. 

    Mahallenin hemen başında yer alan Ulusal Çikolata Müzesinin satış mağazasında ilginç çikolatalara bakıp çıkıyoruz kısaca. 

038051052053054

    Brüksel’den aldığımız kartpostalı henüz postalayamadık. Meydandan Anvers için de kart aldık. Hemen yakında bir posta kutusu ve pul satan yerde kartımızı yazdık. Arda ve Lisa’ya postaladık. Bizim neslin bildiği bu kartpostalı artık gençler bilmiyor diye düşünürdük ama sürdürmek için bir şey yapmazdık. 055

Arda, gittiği tatil yerlerinden bize attığı kartları alınca sonunda bizde bunu yapalım istedik.(O da kartpostalı kız arkadaşı sayesinde hatırlamış.) Kartları alınca şaşıracaklar diye düşündük kendi kendimize.