İstatistikleri, birçok insan karmaşık bulur. Rakamlar, tablolar, şemalar… İçinden çıkılması zor bir labirent, bilmedikleri bir dilde yazılmış bir yazı gibi gelir çoğuna. Ancak her zaman önemli veriler, can alıcı sonuçlar ortaya koyarlar. Bunlardan biri de Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayımladığı 2018 Kültürel Miras İstatistikleri’dir. Bu raporda yer alan önemli verilerden biri şudur: Türkiye’de 2018 yılında müze sayısı yüzde 1 artarak 451’e çıktı. Bunların 200 tanesi Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde, 251 tanesi ise özel müze kategorisinde. Ayrıca aynı rapora göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müze ve ören yeri ziyaretçi sayısı, 2018 yılında yüzde 37.3 artarak 28 milyon 169 bin 615 oldu. Özel müze ziyaretçi sayısı da yüzde 22.9 artarak 12 milyon 478 bin 229 olarak gerçekleşti. Öte yandan rapora göre, Türkiye’de sekiz ilde müze yok: Artvin, Ardahan, Kars, Tunceli, Bingöl, Muş, Siirt ve Şırnak.

**

Müzeler, soyut ve somut insanlık mirasını, kâr gayesi gütmeden, eğitim, çalışma ve eğlenme amacı için edinen, koruyan, araştıran, ileten ve sergileyen, kalıcı, topluma ve toplumun gelişimine hizmet eden, halka açık kurumlar olarak nitelendirilir. Bu kurumlar, içerisinde bulundukları toplumların geçmişlerine ışık tutarak insanlık mirasını bugüne taşımayı amaçlar. Ancak ülkemizde yıllardır süregelen yanlış tutum, bu mekanların ilgi görmemesine neden olmuştur. Sergilenen envanterin aynı olması, mekan içerisinde değişiklikten kaçınılması, müzeleri, atıl, köhne, kasvetli yerler yapmıştır. Etnografya Müzesi’nin bir bölümünde süreli sergiler ve etkinlikler yapılsaydı bugün bina, çoğu İzmirli için “perili köşk”ten daha fazlasını ifade ederdi. Ya da lise eğitimim sırasında eskiz çizmek için sıkça gittiğim Arkeoloji Müzesi’nde “Ege’de zeytinciliğin tarihi”, “İlk değirmenler” veya “Smyrnalılar nasıl yaşardı?” gibi bir çok özel alanda oluşturulmuş sergiler düzenlenseydi kütüphane sessizliğinin korunduğu bir müze değil de, yaşayan bir mekan karşılardı bizi.

Ancak tüm eksikliklerine rağmen insanlık tarihini sadece kendi tarihiyle sınırlı görmeyen, içinde yaşadığı kültüre sahip çıkan çocuklar yetiştirmek için onları müze gezmeye, ören yerlerini ziyaret etmeye, sanatla kültürle ilgilenmeye teşvik etmeliyiz. Bu da ancak ellerinden tutup şehrinizdeki müzeleri gezerseniz olur. Onları müzelerin kapısından sokarsanız, antik kentlere götürürseniz, gördüklerinizi anlatır, zihinlerinde insanlıkla ilgili hikayeler örerseniz, hayatı anlamlandırabilen çocuklar yetiştirirsiniz. Mesela Agora’yı gezdiğinizde, zamanında bölgenin hukuk merkezinin İzmir olduğunu öğrenirsiniz. Pergamon’u ziyaret ederseniz bugünkü kağıdın atası olan parşömenin, Bergama’nın insanlığa armağanı olduğunu bilirsiniz. Tarih ve dolayısıyla müzeler de, ören yerleri de aslında bilgi membalarıdır. O kaynaktan yararlanmak için yeterince yaklaşmak yeterlidir. Neyse ki Artvin, Ardahan, Kars, Tunceli, Bingöl, Muş, Siirt ya da Şırnak’ta yaşamıyoruz. İzmir, 27 müzesiyle Türkiye’nin İstanbul ve Ankara’dan sonra listenin üçüncü sırasında.

HADİ ANNE

“Benim çocuğum çok yaramaz…”

“Benimki çok küçük. Anlamaz…”

“Orada nasıl oyalarım?..”

Annelerin, çocuklarıyla kültürel etkinliklere katılmama bahanelerinden bir kaçı. Bahane diyorum çünkü emin olun çocuklar girdikleri ortama sizden çabuk adapte oluyorlar. Ve bir sergide ya da bir müzede gördükleri, öğrenmeye aç beyinlerini sizinkinden daha çok meşgul ediyor.

Derya Topçu ve kızı Asya bunun en güzel örneklerinden biri. En iyi eğitimin görerek, duyarak ve hissederek yaşanabileceğini düşünen Derya Topçu, şartlar, koşullar, hava nasıl olursa olsun kızını pusetine koyarak, kucağına alarak ve sonra da elinden tutarak müze, sanat merkezi, edebiyat dünyası ile tanıştırmayı ilke edinmiş bir anne. ‘Hadi anne’ de onun bu deneyimlerini paylaştığı ve diğer annelere örnek olmaya çalıştığı projesi. Çocuklarla tiyatro izlemenin, müzeleri gezmenin, sanat eserlerini incelemenin, alışveriş merkezlerinin çılgın kalabalığında kaybolmaktan daha az yorucu olduğunu göreceksiniz. Haydi anneler! Yarının bireyleri olan miniklerimizi sanatla kültürle tanıştıralım. Onların üzerinde güzel izler bırakalım.