Tam tarihi hatırlamıyorum.

Ben diyeyim 2010, sen de 2011...

Adı Fatih Projesi'ydi.

Anlı şanlı törenlerle tanıtımı yapılmıştı.

Patron bu eğitim seferberliğini “Yeni bir çağ açıyoruz” diye anlatmıştı.

Projeye göre 2016 yılından itibaren 4 yıl süre ile 10.6 milyon adet tablet dağıtılacaktı.

Öğrencilerin yüzü gülecekti.

Ben de en çok köylere, oradaki dezavantajlı evlatlara sevinmiştim.

Öyle ya “yeni bir çağ” açılacaktı.

58 tane ihale yapıldı sayın seyirciler...

110 adet doğrudan temin yapıldı değerli dinleyenler...

10 milyon 600 bin hedefli tabletlerin 1 milyon 437 bin tanesi dağıtıldı.

Bir anda dağıtım durdu.

Zamanın Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz “Durdu proje” diyemedi,

“Tabletten vazgeçtik, normal bilgisayar alacağız çocuklarımıza” dedi...

O zamanın parasıyla 1 milyar 18 milyon bütçe ayrıldı...

Bu parayla da 2 milyon 700 bin bilgisayar alınacak, çocuklara dağıtılacaktı...

Ne oldu?

Proje sessiz sedasız yok oldu. Çöktü yani...

Ne oldu o manşetlere?

Ne oldu o şakşakçılara?

Ne oldu yüzyılın eğitim hamlesine?

Çocuklara verilen tabletlerin takibi yapılmadı.

Ben, şahsım bizzat, kendim; sahibinden adlı sitede, “410 liraya tablet. Alana şimdiden hayırlı olsun” yazısı gördüm...

Birçok unutulan gibi, hafızalardan da silindi gitti.

Bir beceriksizliğin, bir plansızlığın, bir “Ben yaptım oldu”culuğun simgesi oldu Fatih...

Yani Fatih projesi El -FATİHa ile sona erdi...

***

Pandemi sardı her yanı...

Her tarafı dökülen bir plansızlık ve başarısızlıktan sonra yine tavan yaptı.

Olan çocukların en az 1 yılına sebep oldu ve olacak.

Hayatta 1 yılın önemini, 1 günün önemini, 1 saatin önemini anlatmaya gerek var mı?

Bu ülkenin evlatlarına “Uzaktan eğitim ile devam edeceksiniz” diyorlar...

Güzel de devlet okuluna giden 3.5 milyon öğrencinin evinde internetin olmadığı, 750 bin öğrencinin de televizyonsuz evlerde yaşadığı açıklandı.

Kim uzaktan eğitim alacak?

Bir sosyal devlette böyle bir eziklik kepazelik olur mu?

Diyarbakır'daki insan değil mi?

Siirt'teki, Adıyaman, Tunceli köyleri, Van köyleri kasabaları, koyun üst üste...

Bırakın doğuyu, güney doğuyu, burnumuzda ki yakın köylerin bazılarında, hala taşıma sistemiyle köylerden çocuk toplanıyor, yakın okullara götürülüyordu.

Buralarda hala televizyon yok, bilgisayar yok, internet yok...

Ne oldu Fatih meselesine...

Bu projede harcanan milyarlarca lira, beceriksizlerin ve paranın tamamını lüpletenlere haram olmasın mı?

Evinde televizyonu, interneti, bilgisayarı olmayan çocukları, nispeten kentlerde yaşayan ve bu olanakları yakalamış çocuklarla yarıştıracaklar şimdi...

Bu çocukların günahını kimin üzerinde olacak?

***

Çok şaşırdık mı? Hayır...

Yazık oldu çocuklarımızın bir yılına.

Bu kadar çaresiz, bu kadar çözümsüz, bu kadar umursamaz bir eğitim sistemi.

Eğitim Bakanı, aynı işte dükkan sahibi.

Turizm Bakanı, aynı işte dükkan sahibi.

Sağlık Bakanı, aynı işte dükkan sahibi...

E, böyle başa böyle tarak...

***

Evlatlar bizim evlatlarımız....

Şimdi ota, çoka para harcayan belediyelerde gözüm...

Nasıl askıda ekmek var? Askıda çorba falan...

Bir formül bulup hemen askıda internet başlatmalılar...

Olmayana bilgisayar, olmayana askıda internet...

***

Kendin çal kendin oyna

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'yı başlarda takdir ediyordum.

“Arada iyi adamlarda var galiba” diye içimden geçirmediğimi söyleyemem.

Ancak Sayın Bakan geçtiğimiz günlerde İzmir'e geldi.

Basın toplantısı yapacak, akredite koydu.

Sebep pandemi.

Kimler gelecek?

İha, Dha, AA,TRT...

Hımmm bu arkadaşlara serbest, gerisine pandemi...

Bir tarafından tutasım geldi.

Acaba sadece ajanslar mı çağırıldı?

E o zaman ANKA nerede...

Yoksa ANKA ajans değil mi ?

Bu kez de “Ajans ama yandaş değil” mantığı ortaya çıkıyor...

Vay arkadaş bu kadar adaletsizlik, bu kadar adam seçmece, bu kadar yandaşçılık, bu kadar acayiplik olur.

Çivisi çıktı artık.

Ayasofya açılışında pandemi yok, karedeniz mitinglerinde yok.

AKP milletvekili düğünlerinde yok, Haliç'te 100 bin yeni üye toplantısında yok.

İzmir'de basın açıklamasında var...

Sadece yandaş gelsin... Bahane belli pandemi...

Zaten açıklanan hiç bir değere hiç birimiz inanmıyoruz.

En azından söyleyenden daha çok onurluyuz.

İnanmamaya devam ediyoruz...

Sayılan ajanslar “A” dese alfabeye dört kere daha bakıyoruz...

Kendin çal kendin oyna Sayın Bakan, kendin çal kendin oyna...

***

Yuh sana TGRT

Şu camiden çav bella çalınması konusu.

Haftalar önce bunu yapanı yakalayamayacaklarını söylemiştim.

Hayatta bulamazlar...

Ama günah keçisi diye Banu Özdemir'i buldular ya...

Banu, paylaştığı twit nedeniyle geçen hafta içinde mahkemeye çıktı.

TGRT televizyonu haberi;

“Çav bella sanığı” diye verdi ya...

Haberi takla attırıp, camiden yayın yapan Banu imiş gibi verdi ya...

Pes diyorum pes...

Yuh diyorum yuh...

İftira en büyük günahlardandır, ey dindar kardeşim...

En büyük günahlardandır gıybet...

DELİ ZİYA ;

”Kaçayım buralardan diyorum, aklıma Müge Anlı geliyor, tırsıyorum.”