Sağlıklı beslenmenin temel taşlarından olan meyveye ulaşmak, dar ve orta gelirli vatandaşlar için her geçen gün daha da zorlaşıyor. Türkiye'de en çok tüketilen ve sevilen meyvelerin fiyatlarındaki astronomik artış, sofraların bereketini kaçırıyor. Bu durumu net bir şekilde görebilmek için Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) enflasyon hesaplamasında kullandığı madde sepetine ve İstanbul Hali'ndeki fiyatlara yakından bakmak gerekiyor. TÜİK'in bu sepetinde portakal, üzüm, armut, ayva, çilek, elma, karpuz, kavun, kivi, limon, mandalina, muz, nar ve şeftali gibi temel meyveler bulunuyor.

Yapılan hesaplamalarda, bu meyvelerin her birinden birer kilogram alınarak oluşturulan sembolik bir meyve sepetinin maliyeti, son beş yıldaki ekonomik türbülansı gözler önüne seriyor. İstanbul Hali'nin haziran ayı çıkış fiyatları baz alındığında, 2020 yılında sadece 86 TL olan bu sepetin bugünkü maliyeti tam 975 TL'ye ulaşmış durumda. Bu, beş yıllık süreçte yüzde 1000'in üzerinde, yani 10 kattan fazla bir artış anlamına geliyor. Yıllara göre bakıldığında, 2020'de 86 TL olan sepet, 2021'de 122,75 TL'ye, 2022'de 221 TL'ye, 2023'te 302,5 TL'ye ve 2024'te ise yüzde 105'lik rekor bir artışla 620 TL'ye yükseldi. 2025 yılına gelindiğinde ise bu rakam 975 TL'ye çıkarak, alım gücündeki erimenin boyutunu net bir şekilde ortaya koyuyor.

Maaş arttı, sepet dolmadı: Alım gücündeki acı tablo

Rakamlarla ifade edilen maaş artışları, hayat pahalılığı ve fahiş fiyatlar karşısında anlamını yitiriyor. Asgari ücretlinin alım gücünün ne denli düştüğünü anlamak için, maaşıyla temel gıda ürünlerinden ne kadar alabildiğine bakmak gerekiyor. Beş yıl önce, 2020 yılında bir asgari ücretli, maaşıyla 86 TL'lik meyve sepetinden tam 27 adet alabiliyordu. Bu, ailenin meyve ihtiyacını karşılamada önemli bir göstergeydi. Ancak takip eden yıllarda bu tablo giderek karardı.

2021 yılında sepetin fiyatı 122,75 TL'ye çıkarken, alınabilen sepet sayısı 23'e geriledi. En sert düşüş ise 2022 yılında yaşandı; sepet maliyeti 221 TL'ye fırlayınca, asgari ücretlinin alabileceği sepet sayısı 19'a kadar indi. Bu, son beş yılın en düşük seviyesiydi. 2023 yılında asgari ücrete yapılan yüksek oranlı zam, alım gücünü geçici olarak artırarak alınabilen sepet sayısını 28'e çıkarsa da bu bir zirve olarak kaldı ve kalıcı bir refah sağlamadı. 2024'te 620 TL'lik sepetle alınabilen miktar tekrar 27'ye düşerken, 2025'te 975 TL'ye fırlayan sepet fiyatı karşısında alım gücü yeniden 2021 seviyelerine dönerek 23 sepete geriledi. Bu dalgalı seyir, nominal ücret artışlarının enflasyon ve fiyat artışları karşısında ne kadar yetersiz kaldığını acı bir şekilde gösteriyor.

Asgari ücretli için sıfır araba hayal
Asgari ücretli için sıfır araba hayal
İçeriği Görüntüle

Tanesi 10 lira: Kiraz artık sofraların hayali oldu

Son günlerin en çok konuşulan tarım ürünü şüphesiz kiraz. Sosyal medyada tanesinin 10 TL'ye satıldığına dair paylaşımlar büyük tepki çekerken, bu durum aslında tarımdaki ve ekonomideki daha derin bir sorunun yansıması. Türkiye, dünya kiraz üretiminde lider ülkelerden biri olmasına rağmen, vatandaşlar kendi topraklarında yetişen bu meyveye hasret kalmış durumda. TÜİK'in enflasyon sepetinde yer almamasına rağmen, kiraz fiyatlarındaki fahiş artış, alım gücündeki düşüşün en somut örneği oldu.

İstanbul Hali verilerine göre, geçtiğimiz yıllarda haziran aylarında fiyatı düşüşe geçen kiraz, bu yıl 150 TL ile 400 TL arasında değişen fiyatlarla hale giriyor. Bu, benzeri görülmemiş bir artış. Beş yıllık sürece bakıldığında, 2020 yılında ortalama 9 TL olan hal çıkış fiyatı, 2025'te 275 TL'ye kadar tırmanmış durumda. Bu fiyat artışının asgari ücretlinin cüzdanındaki yansıması ise yıkıcı. 2020 yılında maaşıyla 258 kilogram kiraz alabilen bir çalışan, bugün üretimdeki sorunların da fiyata yansımasıyla sadece 80 kilogram kiraz alabiliyor. Bu, kirazın artık bir lüks tüketim ürünü haline geldiğinin ve sofralardan tamamen çekildiğinin kanıtı.

Fiyat artışlarının ardındaki soğuk gerçek: Zirai don

Meyve fiyatlarındaki bu kontrolsüz yükselişin ardında yatan temel sebeplerden biri, kış ve ilkbahar aylarında yaşanan zirai don felaketi. Özellikle tarımın kalbi olan şehirleri vuran bu doğal afet, rekoltede ciddi düşüşlere yol açarak arz-talep dengesini altüst etti. Üretimdeki azalma, doğrudan İstanbul Hali gibi büyük pazarlardaki ve nihayetinde market raflarındaki fiyatlara yansıdı.

Tarım ve Orman Bakanlığı yetkililerinin de belirttiği gibi, zirai don olayı sadece kirazı değil, tam 16 farklı ürünü etkiledi. Bu ürünler arasında armut, ayva, badem, ceviz, elma, erik, fındık, kayısı, limon, mandalina, nektarin, portakal ve şeftali gibi sofraların vazgeçilmezleri de bulunuyor. Bu durum, önümüzdeki dönemde sadece kirazın değil, pek çok meyvenin fiyatının yüksek seyredeceğinin ve vatandaşın alım gücünün daha da zorlanacağının habercisi. Üretim maliyetlerindeki artışlar ve genel ekonomik koşulların yanı sıra iklim krizinin tarım üzerindeki bu somut etkileri, gıda güvenliği ve erişilebilirliği konusunda ciddi endişeleri beraberinde getiriyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ