ÖZEL/ Didar DEMİRCİ

Tarıma yapılan devlet desteklemelerinin ‘yetersiz’ olmasına ilişkin söylemler yıllardır Türkiye gündeminde yerini korurken, sektör temsilcileri; girdi maliyetlerinin yükselmesi, tarımsal üretimin azalması ve iklim krizi etkilerine dikkat çekerek, artık toprak sahiplerinin değil üreticinin ve ürünün desteklenmesi gerektiğini aktardı. Konuya ilişkin Toprağın Sesi sayfamıza konuşan Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçı Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, “Devletin tarıma yaptığı desteklemelerin yeterliliği beğenilir, beğenilmez. Ancak kaynak kısıtlıysa, bunun doğru planlanıp ona göre pay edilmesi gerekir. Bu nedenle artık toprağa değil ürünlere destek vermesi gerekiyor. Yani artık üretene destek vermek gerekiyor” sözlerini kaydetti.

'HAKSIZLIĞA UĞRUYORLAR'

Mevcut destekleme sistemiyle üreticilerin haksızlığa uğradığını dile getiren Işık, “Hep oy davası. Bütün Türkiye’yi yöneten sistem siyasi. Böyle olunca da işte bir yere gelmek zor oluyor. Diğerlerinin hakkı yeniyor. Gıda güvenliği sağlanamıyor. Parayı doğru kişiye vermeyince tüm sistem dinamitleniyor” açıklamasını yaptı. Güvenilir tarım ürünlerinin üretilmesi adına ürünün doğru bir şekilde desteklenmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Işık, “Bunu söylemekten yoruldum. Bir arpa boyu yol alınmıyor. Bütün büyük arazi sahipleri Doğu’da. Onların oyu önemli. Zaten seçilen tarım bakanlarının çoğu oradan çıkıyor. Hiç birisi de bu işe el atmıyor. Bu ülke 50 yılda toprak reformu yapamadı. Bu da bundan farklı değil” diye konuştu.

'EŞİTLİK ADALETİ SAĞLAMAZ'

Devlet desteklerinin ayırımsız tüm toprak sahiplerine eşit şekilde dağıtıldığını söyleyen Işık, sözlerine şöyle devam etti: “Ürüne ve ürünü iyileştirici sistemlere destek verilmesi lazım. Mesela çiftçinin, ürününü iyileştirecek bir makine alması lazım. Devletin o makineyi ona vermesi, desteklemelerinin içine alması gerekiyor. Bahsettiğim gibi hasat toplama filesini al. Teşvik ve destek kapsamının genişletilmesi lazım. Bunları çiftçinin almasına yardımcı olması lazım. Çiftçi 10 yılda bunların parasını çıkaracaksa bu şekilde 3-4 yılda çıkarır. Diğer teşviklerle devlet verse o zaman çiftçi de heves eder. Ürünü iyileştirici, gıda güvenliğini sağlayıcı destekler lazım. Üretmeyen üretici ile üreten üreticiyi de burada ayrıştırmış oluyoruz. Pastanın herkese eşit dağıtılması her zaman adaleti sağlamaz. Bu sistemle hem güvenli gıda üretmiş olacağız hem de üretmeyen çiftçilerimizi üretmeye teşvik etmiş olacağız.”

'Özel ürünleri koruma altına almalıyız'

Ürüne ve onu üreten üreticiye destek vermenin yanı sıra Anadolu topraklarına özel tatların da iklim şartlarına ve çevre risklerine karşı korunması gerektiğini söyleyen Işık, “İncirdeki en büyük tehlike kuraklık. Neden? Çünkü en kaliteli incirler dağ bölgesinde yetişiyor. Kuraklık olduğu zaman en çabuk dağ inciri etkileniyor. Yukarıda dağ bölgelerinde göletleri çoğaltmamız lazım. Damlama sulama ile onları sulamamız lazım. Sarı Lop dediğimiz incir dünyada sadece Aydın’da yetişiyor. Şimdi bunu korumakla mükellefiz. Jeotermal tesislerinin etkilerinden inciri korumamız lazım” ifadelerini kullandı.

'Üretim miktarı üzerinden desteklenmeli'

Destekleme işlemlerinin hepsi Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) üzerinden ilerlediğini dile getiren Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Dr. Hakan Çakıcı, “Çoğu zaman bizim üreticimiz toprağını işlemiyor. Bu destekleri primleri de tarlanın sahibi almış oluyor. Ne kadar mahsul o kadar destek yapsak çiftçiyi daha fazla üretmek için teşvik edilmiş olacağız” dedi. Üreten çiftçiyi, ürettiği ürün üzerinden desteklemek gerektiğini belirten Çakıcı, “Gerçek emeğin karşılığını vermek için önemli bu. Bu destekler çiftçiyi üretime teşvik etmiyor” diye konuştu.

'Boş tarlaya destek yapılıyor'

Desteklemelerin üretime yapılması gerektiğinin altını çizen Selçuk Ziraat Odası Başkanı İbrahim Erdallı, özellikle Doğu’da yıllardır ekilmeyen tarım arazilerine ‘doğrudan gelir desteği’ adı altında destekleme yapıldığını belirterek, “Üretimi teşvik etmek gerekiyor. Çünkü orada bir girdi maliyeti var. Öbür taraftan hiç ekilmeyen bir arazi yani yıllarca bu doğrudan gelir desteği diye desteklendi. Ekilmeyen bir araziye destek yapılmaz. Bizim hep yıllardır savunduğumuz üretimciye olmalı destek. Ben zaten ekmeden devlet bana para veriyor diyor. Bu sefer üretim de olmuyor. Yani üretim hem desteklenmeli hem de teşvik edilmeli. Bu sefer gıdaya erişim maliyetleri de artıyor. Hepsi birbirine dengeli. Artık devletimiz Türkiye’nin hangi bölgesinde ne ekiliyor hepsini görüyor. Havza bazlı destekleme yapılmalı. Bunu da yaptı devlet ama kontrollü değildi. Mesela mısırın olmadığı yerde mısıra destek çıkardı” şeklinde konuştu.