HABER / Ali Rıza KARASU

Akdeniz ve Ege Bölgesi’nde 28 Temmuz’da başlayan ve yaklaşık 15 günün sonunda kontrol altına alınabilen orman yangınlarında adeta Türkiye’nin ciğerleri yandı. En fazla tahribat Manavgat, Marmaris, Bodrum, Köyceğiz ve Gündoğmuş ilçelerinde yaşandı. Gebze Teknik Üniversitesi Harita Mühendisliği Bölümü İleri Uzaktan Algılama Teknoloji Laboratuvarı, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından servis edilen Sentinel-2 uydu görüntüleri üzerinden yangınlarda yaklaşık 85 bin futbol sahası büyüklüğünde alan küle döndü. Uydu görüntülerinden yapılan tespite göre, Manavgat'ta 56 bin 663, Marmaris'te 12 bin 935, Bodrum'da 11 bin 898, Köyceğiz'de 1629 ve Gündoğmuş'ta 685 olmak üzere toplam 83 bin 810 hektarlık alanın yandığı tespit edildi. Yanan yerlerin imara açılmadan orman olarak kalması büyük önem taşıyor. Peki yanan yerlerde ormanın yeniden yeşermesi için fidan dikmek mi, doğayı kendi haline bırakmak mı daha etkili?

Orman yangınlarının ardından başta Türkiye Erozyonla Mücadele Derneği (TEMA) olmak üzere birçok sivil toplum örgütü (STK) ağaçlandırma faaliyetleri, fidan dikme çalışmaları ve kampanyalar başlattı. Söz konusu kampanyalara sporcular, sanatçılar ve pek çok kurum da katılarak destek verdi. Yanan bölgelerin yeniden canlandırılması için etkili iki yöntem var. Fidan dikerek ağaçlandırmak ya da tabiatı doğal halinde bırakarak kendiliğinden canlanmasını beklemek.

DOĞAL YÖNTEM DAHA ETKİLİ

Türkiye'de görülen kuraklık, orman yangınları, erozyon, küresel ısınma ve sel felaketleri sonrası başlatılan devasa fidan dikme kampanyaları pek etkili sonuç vermedi. Türkiye, “Milli Ağaçlandırma Günü” olan 11 Kasım 2019’de "Geleceğe Nefes" sloganı ile ülkenin dört bir yanında ağaçlandırma kampanyası başlatılmış, 11 milyon fidanı toprakla buluşturmuştu. Dikilen bu fidanların ne kadarının yeşerdiği bilinmiyor. Konunun araştırılması için Meclis’e önerge veren CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Ağustos 2020’de yaptığı açıklamada, 2019 yılında “11’inci ayın 11’inde, saat 11’de, 11 milyon fidan dikilecek” çağrısıyla gerçekleşen 11 milyon fidan etkinliğinde dikilen fidanların kuruduğunu iddia etti.

NASIL CANLANDIRILIR?

Uzmanlara göre kızılçam ormanlarında yeniden canlanma için doğal yöntem daha etkili. Son yangınlarda yanan yerlerde hakim ağaç türü de kızılçam. Orman Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Sabahattin Bilge, tohumu olmayan genç ağaçların bulunduğu alanlara mutlaka fidan dikmek gerektiğine dikkat çekerken, kızılçam gibi tohumlu ağaçların bulunduğu bölgelerde ise doğal yöntemlerin daha etkili olduğunu vurguluyor. Milyonlarca yıldır Akdeniz’de hakim bitki türü olan kızılçamın yangınlara karşı en iyi refleks gösteren tür olduğunu ifade eden Bilge, bu ağaçların yangınlara karşı uyum sağlamayı öğrendiğini söylüyor. Kızılçam alanlarında yapılması gerekenin fidan dikmek yerine, yanmış araziyi çok hızlı bir şekilde temizleyip doğal ortamına bırakmak olduğunu vurgulayan Bilge, “Kızılçam tohumla üreyen bir türdür. Üzerinde rezerv olarak 4-5 yıllık kozalaklar bulundurur. Bu kozalakların içinde filizlenebilecek tohumlar barındırır. Yanmayan bu kozalaklar yangın sonrasında külün üzerine düşüyor. Kozalaktan düşen tohumlar bir yıl içinde filizleniyor ve doğal bir canlanma başlıyor. Kızılçam ormanlarının milyonlarca yıldır gençleşmesi aslında yangınlarla oluyor. Kızılçam ormanlarında yapılması gereken, fidan dikmek yerine, yanan ağaçları hızlıca kesmek, alanı temizlemek, bölgeyi koruma altına alıp doğal ortamına bırakmaktır” bilgisini veriyor. Kızılçam ağaçları gençse ya da kozalağı yoksa yakın çevreden aynı türün tohumlarının da bölgeye serpilebileceğine işaret eden Bilge, “İzmir’den toplanmış kızılçam tohumu Antalya’da yanan bir alana atılırsa olumlu sonuç alma olasılığı düşüktür. Çünkü genetik farklılık vardır. Aynı bölgenin türünün tohumunu atmanız gerekiyor” diyor.

MENDERES EN İYİ ÖRNEK

Sabahattin Bilge, ormanın doğal ortamında canlanmasına en iyi örneğin İzmir'in Menderes ilçesinde olduğunu belirtiyor. Menderes ilçe merkezi ile Gümüldür Mahallesi arasında kalan Tahtalı Baraj havzasında (Deliömerli bölgesi) 3 Temmuz 2017 tarihinde orman yangını çıkmış, yaklaşık 500 hektardan fazla alan etkilenmişti. Bilge, Deliömerli bölgesinde yanan ormanlık alanın yeniden canlandırılması için başlatılan projede kendisinin de görevli olduğunu belirterek, “Genç ağaçların olduğu ve toprağın işlenebildiği yerlere fidan dikildi. Kızılçamların hakim olduğu yerler ise kısa sürede temizlenerek doğal ortamına bırakıldı. Bu bölgedeki kızılçamların bir yıl içinde filizlendiğini gördük. Bu bölgede doğal ortamıyla yeşillenmesine bırakılan alanlardaki fidanlar, dikilen yerlerden daha fazla boy attı” açıklamasında bulunuyor.

DİĞER TÜRLERE ZARAR VEREBİLİR

Akdeniz ikliminin hakim bitki örtüsü makidir. İğne yapraklı çam ağaçlarının yanı sıra çalı görünümlü fundalıklar, yabani zeytin, kermes meşesi, kadran ardıcı, dağ çileği, keçi boynuzu, laden, böğürtlen, Akdeniz defnesi, sakız ağacı, defne gibi zengin çeşitler barındırıyor. Sabahattin Bilge, yangın sırasında bu türlerin toprak üstündeki sürgüleri yansa dahi çoğunun kökünün zarar görmediğini belirtiyor. Zarar görmeyen köklerinden bir süre sonra sürgün verdiğini ifade eden Bilge, “Fidan dikerek ağaçlandırmaya ve bölgeyi kazmaya kalkarsanız bu türlerin köklerine zarar verilmiş olur. Yanan yerler için çok dikkatli hareket etmek gerekiyor” diyor.

KÜLLERİNDEN DOĞUYOR

Son yangınlarda yanan yerlerde tabiat yeniden canlanmaya başladı. Antalya’da yangının ardından yağmur yağmıştı. Yağmurla birlikte bölgede 1 ay gibi kısa süre içerisinde yeniden hayat belirtisi görüldü. Küllerin arasından yeşeren ilk filizler ise hayıt bitkisi oldu. Yeşeren bitkilerle ilgili çalışma yapan uzmanlar, ilk olarak sandal, pırnal meşesi, menengiç, mersin, hayıt, tespih çalısı ve zimbitin yanan alanlarda filizlendiğini tespit etti. 20 metrekarelik yanan alanda en az 15 kökün yeşerdiği gözlendi.