Haber / Berfin KARAMAN

Yalova tersaneler bölgesinde çalışan işçiler, taşeron sistemin güvencesiz çalışma koşulları getirdiğini, işten atılmalara karşı yeterli yasal korumanın olmayışının da kendilerinde işsiz kalma tehdidi oluşturduğunu, bu korkunun kötü çalışma koşullarına karşı sessiz kalmalarına yol açtığından yakındı. 20 yıldan uzun sürelerde tersanelerde çalıştıklarını belirten bazı işçiler, evlerine ekmek götürebilmek, ailelerine bakabilmek için her gün ölümle burun buruna geldiklerini belirtti.

38 FİRMA 20 BİN İŞÇİ

Yaklaşık 23 yıldır bölgedeki tersanelerinde montaj ustası olarak çalışan Mirsat Kayalar, Yalova’da 38 firma olduğunu belirtti. Türkiye’deki büyük gemilerin burada inşa edildiğini aktaran Kayalar, “20 binden fazla işçi burada ekmek parası için çalışıyor. Feribot, özel gemi ve elektrikli gemi gibi birçok gemi burada inşa ediliyor. Burada hem ofisler var hem de saha işleri. Ofiste, yapılacak gemilerin projesi ve planları hazırlanıyor. Ofisteki bu işler tamamlandığında sahada biz yapıyoruz. Sac kesme, borulama, montaj, kaynak gibi birçok dalda çalışıyoruz. Ben montaj yapıyorum. Perde, panel ve blok gibi metal yapıları sabitliyorum” dedi.

KARIN TOKLUĞUNA

Tersanelerde bu kadar yoğun ve riskli çalışma varken, iş güvenliği önlemlerinin yok denecek kadar az olduğunu söyleyen Kayalar, ailelerini geçindirebilmek için gün geçtikçe daha çok çalıştıklarını anlatarak, “Aldığımız ücret ailemizi geçindirmeye yetmeyince çoğumuz burada uzun saatler fazla mesai yapıyoruz. Çok çalışmaktan meslek hastalıklarına yakalanıyoruz. Yine de aldığımız ücret 2 çocuk okutup ev masraflarını karşılamaya yetmiyor. Sadece karın tokluğu için metrelerce yüksekte, daracık alanlarda, ölümle burun buruna çalışıyoruz” diye konuştu.

'ÖNLEM ALDIKLARINI SANIYORLAR'

21 yıldır kaynak işçisi olarak Tuzla ve Yalova’da tersanelerde çalışan Soner Kumcu da kötü çalışma koşullarından şikayetçi. Kumcu, Türkiye’deki en riskli, en çok işçi kazaları ve ölümlerinin yaşandığı yerlerin tersaneler olduğunu öne sürerek şöyle konuştu:

“Gün içerisinde bazen bazı arkadaşlarımızın gözü kaynaktan çok kötü bir şekilde yaralanıyor. Bu durum, özellikle üniversite bitirmiş ve başka iş bulamayıp, buralarda çalışmaya başlayan yeni arkadaşların başına geliyor. Onların da haline üzülüyoruz. Senelerce okuduktan sonra ülkedeki en tehlikeli işlerde çalışıyorlar. Ağır vücut yaralanmaları oluyor. Bir baret bir gözlük ile iş güvenliği aldığını sanan patronlar neler yaşadığımızı görmüyorlar. Ben 21 yıldır bu işi yapıyorum. 2008 yılında çalıştığım yerde bir arkadaşımız yüksekten düşüp hayatını kaybetmişti. Ölümlere, kazalara şahit oldum. Ama ne yapalım ki ekmek parası. Üç çocuğum var, okul okuyorlar.”

'ÇAY BİLE İÇEMİYORUZ'

Abdurrahman Özdemir de 28 yıldır tersanede kaynak işçisi. Önce Tuzla tersanelerinde işe başlayan, son 2 yıldır Yalova’da çalışan Özdemir, pandemi koşullarında bile her gün yüzlerce insanın aynı feribotta hiçbir önlem alınmadan işe götürüldüğünü öne sürdü. Uzun çalışma saatleri boyunca yeterli dinlenme zamanlarının olmadığını anlatan Özdemir, “Yemek molasına çıkıyoruz, uzun kuyruk. Görseniz, beklerken tansiyonu düşüyor insanın. Yemek yediğimiz salon küçük, kapalı ve çok basık. Yüzlerce insan aynı salonda zamanla yarışarak yemek yiyoruz. Çay molalarında çoğu zaman bir bardak çay bile içemiyoruz. Sağlık koşulları desen, olmuş olmamış hiç önemli değil. Çalışıyorsan varsın, çalışmıyorsan ikinci gün kapının önüne koyarlar. Patronlar kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Biz delik deşik ayakkabılarla 12-13 saat çalışıyoruz. Sıcak soğuk demeden çalışıyoruz. Bazen yüksek sesten kulaklarım çınlıyor, geceleri uyuyamıyorum. Gözlerim sürekli kaynağa bakmaktan zaten çok iyi görmüyor. Kolay değil 12 saat boyunca kaynak başındayız. Göz mü dayanır? Ne yapalım, ekmek parası” dedi.

'ÖLÜMLERLE HATIRLANIYORUZ'

Yaklaşık 16 yıldır tersanelerde çeşitli işlerde çalıştığını söyleyen Faysal Binici de güvenlik önemlerinin yetersiz olduğunu belirtti. Binici, “Biz şimdi ne anlatsak yetersiz kalır. Bu hayatta cehennemi tersane işçileri ve inşaat işçileri yaşıyor. O kadar zor ki neyi anlatayım? Sabah 05.00’te iş için yola çıkıp akşam 18.00’e kadar kimyasal içinde nasıl tehlikelerde çalıştığımı mı? Anlatsam ne fayda? Yine sabah kalkıp buraya geleceğim. Kimse derdimizi bilmiyor. Yanımdaki bilir, benimle montaj yapan, sıva yapan bilir. Günün belli saati lüks arabasından temiz kıyafetiyle inip, bir saat kontrol edip , sonra çıkıp giden nereden bilsin ne yaşıyoruz. Anlatsak da fayda etmiyor. Ya kaza ya da ölüm haberleriyle hatırlanıyoruz. Biz bu haberlerle varız. Yoksa yokuz” diye konuştu.

Yaptırım için komisyonlar kurulmalı

Liman, Tersane, Gemi Yapım ve Onarım İşçileri Sendikası (Limter-İş) Genel Başkanı Kanber Saygılı ise tersanelerde her şeyden önce taşeronluk sisteminin yasaklanması, sendikal örgütlülüğün önündeki engellerin kaldırılması ve işçi sağlığı ile iş güvenliği konusunda yaptırım yetkisi olan bir komisyon kurulması gerektiğini vurguladı. Yaşanan ekonomik krizle beraber patronların maliyeti kısmak adına attıkları ilk adımın işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini yok etmek olduğunu öne süren Saygılı, iş güvenliği yok sayıldığında kaza ve iş cinayetlerinin arttığına dikkat çekti. Limter-İş Sendikası olarak yıllardır tersanelerde çeşitli sendikal çalışmalar yürüttüklerini aktaran Saygılı, sendikalaşmanın önemine dikkat çekerek tüm işçileri sendikalaşmaya ve güvenli iş ortamları için bilgilenmeye davet etti.