Türkiye’de doğurganlık oranlarındaki düşüş ve yaşlanan nüfus karşısında devletin çocuk sahibi olmayı teşvik eden adımları artıyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 2025’i “Aile Yılı” ilan etmesinin ardından yeni teşvik paketleri hayata geçirilmeye başlandı. İYİ Parti, en az üç çocuk doğuran kadınlara KPSS şartı aranmaksızın memuriyet verilmesini öngören bir kanun teklifini Meclis’e sundu. Öte yandan, doğurganlığı artırmak amacıyla verilen faizsiz evlilik kredilerine ilişkin yeni bir düzenleme de gündemde. Çocuk sahibi olan çiftlerin evlilik kredisi borçlarının silinmesi ya da azaltılması planlanıyor.
Çocuklar yoksullukta büyüyor
Doğurganlığı özendirici bu teşviklerin uygulandığı ortamda kadınların ve çocukların yaşam koşulları giderek ağırlaşıyor. TÜİK’in “İstatistiklerle Çocuk” raporuna göre, son dört yılda 750 bin çocuk daha işgücü piyasasına dahil oldu. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre ise, 2024’te 71 çocuk iş cinayetinde yaşamını yitirirken, 2025’in ilk dört ayında bu sayı 21’e ulaştı.
Yoksulluk da çocukları derinden etkiliyor. Çocuklarına yeni giysi alamayan hane oranı yüzde 9,2’ye ulaşırken, çocukların yüzde 32,3’ü günde en az bir kez et, tavuk ya da balık tüketemiyor. Yaşına uygun kitaplara ulaşamayan çocukların oranı yüzde 16,7; ders çalışabilecek uygun bir alana sahip olmayanların oranı ise yüzde 21,5 olarak kayıtlara geçti.
Kadınlara yönelik şiddet ise tüm bu teşvik söylemlerinin gölgesinde derinleşiyor. “Annelik yücedir” sözlerinin sıkça tekrarlandığı bir dönemde, 2025’in ilk dört ayında en az 96 kadın öldürüldü. Kadınların çoğu evlerinde, çocuklarının gözü önünde öldürüldü.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir Temsilcisi Tülin Osmanoğulları şunları söyledi:
“Biz, bu politikalarla artık kadın bedenine ve kadının kendi hayatıyla ilgili alabileceği kararlara müdahalede son noktaya geldiklerini düşünüyoruz. Üç çocuk doğurun diyorlar, ama o çocukların evin içinde ne yaşadığı, o kadınların ne çektiği umurlarında değil.
Üstelik açlık sınırının 50-60 bin liralarda olduğu, asgari ücretin 22 bin lirada kaldığı bir ülkede, üniversite mezunu gençlerin işsiz kaldığı bir ortamda kadınlara “siz eve kapanın, üç çocuk doğurun” deniyor. Ama o çocukları da nasıl doğuracağımıza kendileri karar vermek istiyorlar. Bu yaklaşım, iktidarın yıllardır sürdürdüğü kadın politikalarının geldiği son noktadır. Her gün üç kadının vahşice öldürüldüğü bir ülkede, biz kadın cinayetlerini değil, “normal doğum mu, değil mi?” tartışmalarını yapıyoruz.
“150 bin liraya ev eşyası alınmaz”
Genç yaşta evliliği teşvik etmek için evlilik kredisi düzenlemesine dair konuşan Osmanoğulları “Bu ülkede gençlerin en büyük sorunlarından biri işsizlik. Verilen kredi 150 bin lira gibi bir rakam. Onunla bir yatak odası takımı bile alınamıyor. Şimdi de çocuk yapanlara bu kredi silinecekmiş. Kadınları köleliğe, daha fazla köleliğe özendiren bu politikalar, kadın cinayetlerini, çocuk cinayetlerini ve ev içi istismarı artıran bir sistemin parçası.
Aile katliamları başladı
Başından sonuna kadar bu politikalar kadınlara yönelik bir rüşvet gibi sunuluyor. Ama bizim elimizdeki 2024 yılı verilerine de bakabilirsiniz: Kadınlar boşanmak istedikleri için öldürülüyor. Erkekler artık çocukları da öldürüyor. Aile katliamları başladı. Bugün doğan çocukları bile koruyamıyorlar. Bu “aile” politikaları kadını öldürüyor, çocuğu öldürüyor. Biz bunu 2024 verilerimizle de ortaya koyduk. Ama hiçbir ders çıkarmamış gibi, 2025’i “Aile Yılı” ilan ettiler. Bu politikalar daha fazla kadının ve çocuğun ölmesine neden olacak.
“Doğurun, salın” anlayışıyla çocuk büyütülmez
İki çocuğu olan Sevinç Yalçın şunları söyledi:
“Şimdi kadınların üç çocuk doğurmaları isteniyor ama o çocuklar nasıl büyüyecek? Gelecekleri nasıl sağlanacak? Hiç kolay bir şey değil. Yani onlara göre “doğurun, salın atın” gibi bir bakış var. Ama öyle bir dünya yok.
Benim çocuklarım biraz daha büyük. Okul hayatları başladığında en çok dershane, ek kitaplar, ihtiyaçlar zorluyordu. Eğitim masrafları çok fazla. İki oğlum var, ama iki çocukla bile çok zorlandık. Hele ki şu dönemde çocuk büyütmek her açıdan çok zor. Zaten her şey çok pahalı hale geldi. İyi bir okul bitirmedikçe ya da arkanda bir dayanağın olmadıkça iş bulamıyorlar. Çok çocuk var simit satan, garsonluk yapan… Üniversite mezunu olup iş bulamayan o kadar çok insan var ki! Çocuklarımız için gelecek kaygısı yaşıyoruz. Bir kere ailelere gerçekten destek olmaları lazım. Mesela yurt dışında çocuklar için destekler var. Bizde de böyle olmalı. Mutfak yardımı olabilir, çocuk yardımı olabilir. Ayrıca yurt dışında çocuklar belli yaşa geldiğinde ücretsiz kurslara yönlendiriliyorlar. Kreş desteği de çok önemli. Devlet kreşleri çoğaltılmalı. Annelere, ailelere seçenek sunulmalı. Kadınlar çocukları kreşe gönderemedikleri için işlerini bırakmamalı.”
Kreş ücreti 15 bin lira
Nazan Yurt ise eğitim masraflarının altını çizerek
“Bir tane çocuğum var. Bu hayat koşullarında, bir çocuğu bile zor büyütüyoruz. Çalışan anne-baba olunca çocuk büyütmek gerçekten çok zor. Çocuk bir hastalandığında izin almak istiyorsun ama şefin müdürün de haklı olarak izin vermekte zorlanıyor. En çok hastalanması beni zorluyordu. Çocuk büyütmek çok pahalı. 6 yaşında çocuk özel kreşe gidiyor. Kreş ücreti 15 bin lira. Ayrıca ayda 4 bin lira da dersler için veriliyor. Servise bile vermememize rağmen aylık 20 bin liraya mal oluyor. Bu, orta düzey bir özel anaokulu. Zaten özel okullar çok pahalı hale geldi. İlköğretime özel okula gönderemeyeceğiz. Mecburen devlet okuluna gidecek. Hem eğitim açısından hem ekonomik açıdan zor.” Diye konuştu.