Biliyorum, genellikle buradan okuduklarınız, sporun futbol dalını içeriyor; yemyeşil çim sahalar kokuyor, halıdan da, parkeden de, salondan da dem vursam da arada… Bugün ise sporun bambaşka bir dalına, motorlusuna dokunmak istedim!

Neden mi?

Gelin, hep beraber, bir yazın ustasının, Datça’da yaşayan, kalemi kadar deklanşörü de keskin, Sedat Kaya’nın geçenlerde yazdığı bir yazıya, aslında Datça’nın ve Datçalının feryadına kulak kesilelim;

“Uluslararası Otomobil Sporları Federasyonu (FIA) ve Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu'na tepki büyük. Doğaseverler, çevre koruma inisiyatifleri, üreticiler, hayvanseverler, kısacası çevresine ve yaşadığı coğrafyaya duyarlı olanlar tepkili. Tepkilerini yarın yüzünüze haykıracaklar. “Defolun gidin Datça'dan”.”

Son iki senedir, ülkemizin mavi ile yeşili bir arada yaşatan yerlerinden, Datça’da koşulan Dünya Ralli Şampiyonasını kastediyor Sedat Kaya… WRC (World Rally Championship) olarak da adlandırılan ve ülke tanıtımlarına büyük etkisi olan bu organizasyonun Türkiye ayağı son iki yıldır ülkemizde ve Datça’da yapılıyor. Ancak, ne var ki, hem Datçalılar, hem de doğaseverler, bu konuda haklı sebeplerle isyandalar! Çok güçlü motorlar ile dizayn edilmiş ve çığlıkları kilometrelerden duyulan yarış arabaları, Datça’nın mükemmel manzarası eşliğinde hem yarışıyorlar, hem de fotoğraf makinalarına değişik pozlar veriyorlar. Geçtikleri yerlerdeki, mekânın gerçek sahiplerini, ormanda yaşayan bin bir çeşit canlının rahatını düşünen yok ama! Yeşil ile mavinin birlikte yaşama huzurunu düşünen yok ama! Varsa yoksa reklam ve bunun geliri…

Şimdi esas soruyu sorabilirim;

Mademki, ülke tanıtımına motor sporları çok katkı sağlıyor… Mademki, reklam gelirleri başta olmak üzere bu iş, ülkemiz için çok kazançlı…

O halde dikkat! Soruyorum;

İstanbul’daki Kurtköy Formula1 yarış pisti, neden 2012 yılından bu yana, kiralık araç şirketlerinin otoparkına dönüşmüş durumda? Neden büyük pist yarışlarını ülkemize getirmek için, federasyonlar başta olmak üzere devletimiz ilgilileri çabalamadılar bunca zaman?

Formüla1 yarışının düzenleyicisi Ecclestone, ilkini 2005 yılında düzenledi ülkemizde bu dev yarışın… Sonuncusunu da 2011 yılında… Tam 8 yıl boş kaldı bu koca pist… O kadar koca ki, 2005 yılında yapılırken, 205 milyon dolara mal oldu! Peki, tahmin edin bakalım, kim ödedi bu kadar parayı? Elbet ki, sen, ben, o, biz, siz ve tüm ülkemiz… Elbet ki, vergilerimizle…

O zaman ne yapılmalı?

İlgililer bir taraflarından Datça’daki gibi, pist ya da parkur uyduracaklarına, uzun yıllardır atıl durumdaki yarış pistimize yarış organizasyonları getirmeliler. Tamam, kabul ediyorum; Formula1 ve türevleri ile Le Mans gibi dev yarışların sahipleri yabancılar. Bizim de dış politikamız yeterli mi değil acaba bunu başarabilecek? Ya da prestij kaybı mı yaşıyoruz?

Neyse ki, bu yıl ölümcül salgının gölgesinde, uzun bir aranın ardından tekrar ülkemizde start alacak Formula 1… Seyircisiz olacak ve önümüzdeki hafta sonu yani 13-14-15 Kasım’da İstanbul’da dalgalanacak damalı bayraklar… Motor sporseverleri ise canlı gözlerle olmasa da, televizyon kanallarından takip edecekler ve bizler de, 205 milyon dolarlık yatırımımızın bir daha boş kalmaması için dualar edeceğiz.

Dipnot; “Her zaman başka bir yarış vardır.” C. D. Reiss.