Öfke gelince akıl uçup gider diyor, G.E. Lesssing.
Kadına şiddet, çocuğa ve erkeğe şiddet, hayvana şiddet, sporda ve trafikte şiddet. 3 yılda bin 369 kadın şiddet sonucu hayatını kaybetti. Son 6 yılda 120 bin çocuk doğum yaptı. Gazeteci Bekir Coşkun köşesinde “Sapık sayımız arttı. Kısa etekli kıza, sokakta yalnız kadına, şortlu yolcuya, komşunun keçisine, hatta eşeğe saldırıyorlar” diyor. Ülkemizde silaha ulaşmak çok kolay.10 yılda 4 bin 500 vatandaşımız hayatını kaybetti. Silah kullanımı arttıkça silahlı suçlar da artıyor. Dünya ülkeleri sıralamasında 20’nci sıradayız.
İnsanlar neden şiddete yöneliyor?
Psikiyatr Doçent Doktor Hakan Karaş, ceza sisteminin adil işlemeyişi ve yetersiz olmasının suça eğilimi artırdığını vurguladı. Doçent Doktor Elif Oral, baş etme mekanizmaları yetersiz kalan bireyin kendini ifade etme biçiminin öfkeye ve ardından şiddeti doğurduğunu söyledi. Sosyolog İsmail Öz de şiddet olaylarının başlıca sebebinin insanların çağımızdaki hızı yakalayamayıp ayak uyduramaması olduğunu söyledi.
Şiddet yazımı değerli dostum Psikiyatr-Yazar Profesör Doktor Yusuf Alper’in değerlendirmesi ile noktalıyorum: “E.From’a göre, güçsüz insan, tabancası, bıçağı ya da kuvvetli bir bileği olduğu sürece başkalarının ya da kendisinin içindeki yaşamı yok ederek onu aşabilir. Böylece, kendisini yadsıyan yaşamdan öç alır. Ödünleyici şiddet,güçsüzlükten doğan ve güçsüzlüğü ödünleyen bir şiddet türüdür. Yaratamayan bir insan, yok etmek ister.”
Profesör Alper, gençlerde bedensel ve ruhsal değişmelerin onu hızla yeni durumlara uymaya zorladığını belirtti; “Gençliği, delikanlılık dönemindeki hormonal, bedensel değişmelerin, ruhsal olanla birlikte bir kimlik oluşumu süreci olarak tanımlayabiliriz. Sağlıklı bir çocukluk geçirmeyen delikanlıların bu dönemde zorlanmaları kaçınılmazdır. Ruhsal açıdan sağlıklı bir ortamda büyümüş bir çocuğun delikanlılık dönemine geçtiğinde geçirdiği değişmeleri daha kolay ve rahat kaldırabileceği söylenebilir”
Profesör Alper öfkeyi de şöyle yorumluyor; “Biz (doğulu toplumlar) sanki konuşmayı öğrenememiş kişilerden oluşmuş bir toplumuz. Onun için en basit tartışmalarda silahlar çekilir, yumruklar konuşur. Annenin üzerine yürüyüp onu döven, şiddet gösteren bir babanın çocuğu da öyle olacaktır.”
Alper, özetle şiddetle savaşın temelinin aile olduğunu vurguladı. Sözün özü; Değerlerimize sahip çıkarak bizi birlikte hareket ettirecek ortak bir dil, ortak bir payda bulmamız ve bu paylaşmamız gerekiyor.
Haftaya yeniden buluşmak üzere hoşça kalın dostlar.