Röportaj / Sinan KESKİN 

Türk tiyatrosunun efsane ismi Özdemir Nutku... Hocaların hocası... DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü'nün ve Yakın Doğu Üniversitesi Sahne Sanatları Fakültesi'nin kurucusu. Dünya Tiyatro Eğitimi Enstitüsü'nün kurucularından. Bugüne kadar 37'si tiyatro, 22'si çeviri, 4'ü şiir, 12'si oyun ve uyarlama, 2'si senaryo, 1'i çocuk olmak üzere 78 kitap yazan ve yüzlerce öğrenci yetiştiren Türk tiyatrosunun belleği Özdemir Nutku yaşama veda etti. Güle güle usta...

Yaşamının son döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Aziz Kocaoğlu tarafından Uluslararası Tiyatro Günleri Danışma Kurulu'ndan çıkarılan, Karşıyaka'da oturduğu evin sokağına verilen ismi Büyükşehir Belediye Meclisi'nde bir türlü onaylanmayan Özdemir Nutku kırgın ayrıldı aramızdan. Özdemir Nutku'nun içinde uhde kalan bir konu var. O da İzmir Şehir Tiyatroları. Özdemir Hoca, İzmir'de şehir tiyatrolarının kurulması için eşi Prof. Dr. Hülya Nutku ile birlikte büyük mücadeleler verdi. Hatta 1992 yılında bunu başardılar. Yüksel Çakmur döneminde İzmir'de şehir tiyatroları kuruldu. Ama 1 yıl süren ve 72 gösteri yapan Kamyon Tiyatrosu macerasının ardından şehir tiyatroları sessizliğe gömüldü.

Özdemir Hoca ile geçtiğimiz aylarda yine tiyatroya bir ömür adamış olan eşi Prof. Dr. Hülya Nutku ve başarılı oyunculuk kariyerinin yanı sıra çevirileri ve akademik çalışmalarıyla da dikkat çeken ailenin ikinci kuşağı Zeynep Nutku ile mütevazi evlerinde buluşmuş, Hocayla gençlik yıllarını, yılan hikayesine dönen şehir tiyatrolarını konuşmuştuk. Özdemir Hoca'nın son dönemde yaşadıklarından dolayı kırgın olduğu her halinden belliydi. Aziz Kocaoğlu'nun yaklaşımının, şehir tiyatrolarının bir türlü işlevsel hale getirilememesinin, yerel yönetimlerin vefasızlığının canını epey sıktığını söyleyebilirim. Tiyatroya bir ömür veren, yüzlerce genç yetiştiren, ardında 78 kitap bırakan Nutku'nun anısına, onunla ve ailesi ile yapılmış ilk ve son röportajı yeniden hatırlatmak istedik. Röportajın tam metnini www.dokuzeylul.com adresinden okuyabilirsiniz.

Özdemir Bey sizin Türk tiyatrosuna katkılarınızı bilmeyen yoktur. Ben biraz daha eskilere gitmek istiyorum. Siz sanat yaşamınıza müzik ile başlamışsınız. Neden devam etmediniz?

Özdemir Nutku: 7 yaşımda babam kardeşimle beni piyanoya başlattı. 11 yıl klasik piyano çaldım. Aynı zamanda kolejde sporla da ilgileniyordum. Jimnastik ve koşu yapıyordum. Spor yaptığımız salonun duşları alt kattaydı ve oraya yerdeki kapağı kaldırıp merdivenle iniyorduk. Ama biz pek merdivenleri kullanmazdık, kapağın kenarlarından tutunup kendimizi aşağı bırakırdık. Birgün aynı şekilde inerken sol elimin üstüne kapak düştü. Elim 8 ay alçıda kaldı. Alçı çıktığında baktım sol elim yavaşlamıştı. Sağlıklı bir şekilde piyano çalamayacağım için caza başlamaya karar verdim. Cazı o kadar sevdim ki, arkadaşlarımla birlikte saksafon, kontrbas, bateri ve piyanodan oluşan bir quartet kurdum. Önce amatörce çalmaya başladık. Sonra Ankara Palas'ın gece kulübünde cumartesi ve pazar akşamları program yapmaya başladık. Almanya'da da iki Alman ve bir Türk arkadaşımla grup kurup müzik yapmaya devam ettim. Para kazanmaya da başladım. Aylık 180 Mark bursum vardı. Yetmiyordu tabi. Kira, yemek derken bitiyordu. Müzikten harçlığımı çıkardım. 1 saat için 25 Mark veriyorlardı. Günde 8 saat çalışıyordum.

Almanya günlerinizde yarış pilotluğu da yapmışsınız.

Özdemir Nutku: Bir reklam gördüm. Bir deterjan firması reklam kampanyası için şoför arıyordu. Gittim başvurdum. 'Siz hiç Porsche kullandınız mı' dediler. Ben öğrenciyim, ancak rüyamda görürüm Porsche'u dedim. Neden müracaat ettiniz dediler. Siz yarış pilotu aramıyorsunuz ki, ilanınızda şoför yazmışsınız, onun için geldim. Yarış pilot istemediğinizi biliyorum, çünkü yarış pilotu olursa çok para vereceksiniz. Siz ne kadar verirseniz razıyım dedim. Görüştüğüm adam, akıllı çocuk dedi bana. Beni işe kabul ettiler. Porsche'un anahtarını verdiler. Araba bir ay bende kaldı. Porsche ile kampüse girdiğim zaman çok havalı oluyordu. Sonra arabanın üstüne firmanın reklam görsellerini yapıştırdılar. Tabi ondan sonra kampüse gitmedim. Şirket adına yarışa katıldım. 85 yarışçı vardı, 38. oldum. 3000 Mark verdiler. İkinci yarışta 30. geldim. Yine 3000 Mark aldım.

Çok renkli bir gençliğiniz olmuş. Müzikte bu kadar başarılıyken kariyerinize tiyatro ile devam etmeye nasıl karar verdiniz?

Özdemir Nutku: Türkiye'ye döndükten sonra müziğe devam ettim. Fakat bir işte birinci olmak, öncü olmak için tek iş yapacaksınız. İki iş birden yapınca ikisi de orta karar oluyor. Müzik mi tiyatro mu diye uzun uzun düşündüm. Müzik olursa iyi para kazanacağım, tiyatro olursa para mara yok. Almanya'dan döndüğümde Ankara Üniversitesi'nde tiyatro enstitüsü açılmıştı, oraya asistan olarak girdim. Akademik bir sürece girince, her ne kadar uygulamacı da olsanız bir noktada konsantre olmanız lazım. Kolay değil öyle, bir yandan müzik yap bir yandan akademik kariyer yap. Sonra evde hobi olarak çalmaya devam ettim. Birçok tiyatro oyununa da müzik yazdım. İzmir'e ilk geldiğimiz yıl üst katta sinir bir aile vardı. Ben ne zaman bir şey çalmaya başlasam 'biz çalışamıyoruz, çalma' diyorlardı. Kulaklık aldım, onunla çalıyordum. Kulaklık beni soğuttu. 20 yıldır elimi sürmedim.

Televizyona kurban gitti

Özdemir Bey Şehir Tiyatroları konusuna girmek istiyorum izninizle. Siz İzmir'de şehir tiyatroları kurulması için çok emek verdiniz. Ama bir türlü gerçekleşmedi.

Özdemir Nutku: Aklı evvelin biri Yüksel Çakmur’a, ‘televizyon kurun, sabah akşam televizyona çıkarsınız, belediyenin de reklamı olur’ fikrini aşılayarak tiyatronun çok büyük bir harcama kaynağı olduğunu söylemiş. Şehir Tiyatroları televizyona kurban gitti diyebiliriz. Oysa o televizyon bize vereceği bütçenin 20 misliyle kuruldu.

Hülya Nutku: Özdemir Hoca’nın çok pratik bir çözümü vardı. Fuara giriş 1 liraysa 2 lira olsun, o 1 liralar şehir tiyatrolarına kalsın dedi. Ama yürümedi. Bizim için hayal kırıklığı oldu. Özdemir hoca 1998’de emekli olunca Kıbrıs Yakındoğu Üniversitesi’nden Sahne Sanatları Fakültesini kurması için teklif geldi. Kıbrıs’a gitmeden önce İzmir Sanat’ın açılış kokteylinde Ahmet Piriştina’ya ‘şehir tiyatrosunu kurmuyorsanız biz de İzmir’den gidiyoruz’ dedi. Piriştina, ‘Ben kurmak istemez miyim? Ama size şunu söyleyeyim; estetik kurulunda şehir tiyatrosunun kurulmasına gerek olmadığını söyleyen isimler var’ dedi. Aziz Bey'in ise bütün seçim propagandalarının birinci maddesi şehir tiyatrolarını kurmaktı. Geriye dönüp o günleri anımsasa ‘ben ne yapmışım’ diyecek. Aziz Bey sanatı sevmiyor. Sanata desteği hep yapmış olmak için yapılmıştır.

Hülya Hanım siz ve Özdemir Bey 2002-2016 yılları arasında Uluslararası İzmir Tiyatro Festivali’ne danışmanlık yaptınız. Ama 3 yıldır komisyonda yoksunuz. Neden?

Hülya Nutku: Aziz Bey tarafından komisyondan çıkarıldık. Daha doğrusu bana kızıp beni çıkardı. Hıncını alamadı Özdemir hocayı da çıkardı. Bir gazeteci aradı, ‘şehir tiyatroları hakkında ne düşünüyorsunuz?’ dedi. Ben de olmayan bir şey hakkında ne düşünebilirim dedim. ‘Niye yok?’ deyince, ben de yürekli bir başkana ihtiyaç var dedim. Gazeteci, ‘Yürekli bir başkana ihtiyaç var’ diye verdi haberi. Meğer arayan gazeteci Yeni Asır gazetesindenmiş. O sırada bunu bilmiyordum. Aziz Kocaoğlu, ‘ben Hülya hanıma böyle bir cümle kurduğu için değil, yandaş gazeteye konuştuğu için tepki gösterdim’ demiş. Ben de, kendisine tomalara su verdiği için, Ertuğrul Günay’a sarıldığı için, Binali Yıldırım’ın önünde ikiye katlandığı için kızgınım dedim. Katalogdan Hülya hanımın yazısı çıkarın, danışma kuruluna da çağırmayın demiş. Arkasından hıncını alamayıp 'hoca da gelmesin' dedi. Bundan hiç rahatsız değilim. Çünkü Aziz beyin danışma kuruluna gönderdiği kişiler tiyatro hakkında fikri olmayan insanlardan oluşuyordu. İzmir’in en büyük sorunu da bu. İzmir elindeki insan potansiyelini gereken mercilerde kullanmıyor. Belediyede öyle insanlar var ki tiyatroya, konsere gitmeden, resimle ilgilenmeden festival yapıp, sergi açıp, düzenleme yapıyorlar.

“Tunç Soyer isterse yapar”

Tunç Soyer ile bu anlayış değişir mi sizce?

Hülya Nutku: Biz Tunç Soyer’i Ankara Sanat Tiyatrosu’nun fuayesinden tanıyoruz. Soyer, tiyatro izlemeye geldiği yetmezmiş gibi kısa bir süre de olsa sahneye de çıktı. 1996 yılında İzmir’de tüm dünyadan tiyatro öğrencilerinin katıldığı bir buluşma düzenlemiştik. Kısmet Otel’in sahibi Hanzade Osmanoğlu Özbaş konuklara büyük bir yemek vermişti. Tunç Soyer de Teos Otel’in kapılarını ardına kadar açmıştı. Özdemir Hoca Teos’daki etkinliğin açılışında çok etkileyici bir konuşma yapmıştı. Teos Aktörler Birliği’nden söz etmişti. Sanıyorum Tunç Soyer orada zihnine yazmış ki kendisi seçimden önce NTV’de projelerini anlatırken Teos’ta yeniden Aktörler Birliğini kuracağını söyledi. Türkiye’nin tüm oyuncuları buraya gelecekler ve burada dertlerini konuşacaklar dedi. Tunç Soyer söylerse yapar.

İBB Meclisi'nden geçmedi

Özdemir Nutku: Ben şanslı bir insanım genel olarak. Bir kere eşimden belli şansım. Ama bir de şansız tarafım var. Mesela oturduğum sokağa benim adımı verdiler. Ama Aziz Kocaoğlu Hülya'ya kızdığı için Karşıyaka Belediyesi'nin aldığı sokak isim değişikliği kararını bir türlü İzmir Büyükşehir Meclisi'nden geçirmedi.

Özdemir Nutku ödülleri

Hülya Nutku: Türkiye'de profesyonel tiyatro ekiplerinin izlenip gözlenmesi adına Özdemir Nutku ismini taşıyan bir ödül çok yakışır. Kıyı Ege ve Ege Tiyarolar Birliği bunu ilk akıl eden oluşumlar olduğu için Özdemir Hoca onları kırmayarak evet dedi. Ama bu girişim sonuç getirme anlamında daha geniş kapsamlı hale getirilmeli.