Uğur Dündar programdaydı.
Cep telefonuna baktı,
Yüzünün kızardığı belli oldu.
Kendinden değil, okuduğundan...
Sonra yazılanları okudu,
“Dört puşt...” diye başlayan,
Yazının devamı da,
Yazanın seviyesi kadardı...
Aradan aylar geçti,
İzmir 7. Asliye Ceza Mahkemesi,
“Puşt” diyeni 5 bin lira,
Tazminata mahkum etti.
İzmir 29. Asliye Ceza Mahkemesi
“Cezasına” hükmedecekti,
Meclis'ten yazı yollattı.
“Ben vekilim, dokunmayın” dedi.
Hiç boş durmadı elbette.
ODTÜ için “Ankara'nın paraziti” dedi.
Yetmedi,
İşi “kapatalım gitsine” getirdi...
Bununla da yetinmedi.
“HDP'ye oy verenler şerefsizdir”
“Nişantaşı çakalları” diyerek,
Devam ettirdi saygınlığını.
Kendisi TBMM'ye gitti ama,
Tek bir soru önergesi vermedi,
Tek bir konuşma yapmadı
Kürsüdeki tek konuşması,
Yemin metnini okuması...
Şimdi durdu durdu,
Gazetemize bulaşmaya başladı.
Devlet nedir, hükumet nedir,
Bal gibi biliyor da,
Mesele çamur at, izi kalsın.
Kendileri Tansu Çiller'e
Danışmanlık yaptığı günlerde,
Ortalığı kasıp kavurduğunu,
İtibarın ne olduğunu göstermişti...
Benim vergilerimle maaş alıyor,
Ama ben kendisini seçmedim mesela.
“Benim vergilerim ile,
Bu adama maaş vermeyin” desem,
Çapımı eşitlemiş olurum,
O yüzden demeyeceğim...
Ama bir hikaye var iyi bildiğim
Osmanlı Sadrazamı Tahir Paşa,
Şair Nef'i'ye çok kızgındır.
Bir toplantıda iyice öfkelenip,
“Bırakın şu köpek adamı” der.
Bu söz de Nef'i'nin kulağına gider.
Çok meşhur şu dörtlükle yanıtlar:
“Tahir efendi bana kelp demiş
İltifatı bu sözde zahirdir,
Maliki mezhebim benim zira,
İtikadımca kelp tahirdir...”
Kendisi çok Osmanlıcı olduğundan,
Nef'i'yi gayet iyi anlamıştır.
O yüzden tercümeye ihtiyaç yok.
Abdestini düzgün alsın yeter...