Bilindiği gibi Dünya Sağlık Örgütü, Sağlığı, bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hali olarak tanımlar. Bu perspektifle sağlığı etkileyen ana unsurlar % 15 kalıtsal nedenler, % 8 tıbbi
etkenler, %10 sosyal ve %7 iklimsel koşullar, son olarak da % 60 yaşam stili olarak belirtilmiştir.
Endüstriyel atıkların oluşturduğu çevre, hava, su kirliliğinden GDO ve gıda kontaminasyonuna
giden geniş bir yelpaze, günümüz insanını ciddi risklere maruz bırakmaktadır. Bunlara
yanımızdan hiç ayıramadığımız cep telefonlarının SARS etkisi ve teknolojilerin kolaylaştırıcılığının getirdiği sedentar yaşamın olumsuz etkilenimleri de eklenmelidir.
Örneğin günümüzde artık bir salgın halindeki kanseri ele alalım: Kanser, bilindiği gibi, organizma ya da organ bütünlüğü içinde, hücreleri kontrol edilemeyen bir şekilde büyüyen kötü huylu tümörler için verilen genel bir terimdir ve ülkemizde de birçok Batı ülkesinde olduğu gibi erkeklerde en sık prostat, kadınlarda da meme kanseri görülmekte, bunları akciğer ve kalın bağırsak kanserleri takip etmektedir. Vaka istatistiklerinin daha güvenilir olduğu Batı ülkelerinin önümüzdeki yıllara yapmış olduğu projeksiyonlarda, her üç kadından biri ve her iki erkekten birinin yaşam süreçleri içinde kanser ile karşılaşmaları beklenmektedir. % 30 ve % 50 oranları artık epidemi diye adlandırılan bir tür salgın durumu olarak olayın vahametini gözler önüne sermektedir.
Kanserlerin büyük çoğunluğunun çevresel faktörlerden kaynaklandığı biliniyor: Kronik enfeksiyonlar, tütün kullanımı, alkol tüketimi, obezite, çevre kirliliği, güneş kaynaklı ultroviyole ve x ışınları ve kimyasal toksik kanserojen ajanlar hemen sıralanabilecek etkenlerdir. Bugün, kanser vakalarının totalinin üçte birinin tütün kullanımı sonucu olduğunu biliyoruz ve bu tespit, kanser olgularının etiopatogenezinde fizik aktivite eksikliğinden genetiğe kadar bir çok faktör üzerinde durulurken sigara gibi önlenebilir risk etkenleri üzerinde daha fazla durulmasının nedenini açıklamaktadır.
Örneğin kalp hastalıklarını inceleyelim: TÜİK verilerine göre her 10 ölümden 4’ü kalp ve damar
sistemi hastalıkları orijinli. Bunun için bile sadece sigara içiminin önlenmesi, ideal kilo, egzersiz ve
Akdeniz tarzı diyet tercihi, riskleri büyük oranda azaltmaktadır. Bu kapsamda yapılacak çalışmalarda Halk Sağlığı Ana Bilim önem arz etmektedir: Günümüzde obezite,sigara içiciliğin artması, alkol ve uyuşturucu alışkanlıklarındaki yayılım gibi objektif ve dijital platformun sağladığı avantajlar ile maddi refahın artışına bağlı giderek artan toplumsal yaşam biçimi değişikliklerinin insan yaşamına henüz öngörülemeyen etkileri gibi subjektif gelişmeler da göz önüne alındığında önemi katlanarak artmaktadır. Hastalıklardan korunmak, yaşam süresini uzatmak ve beden /ruh sağlığının sağlandığı bireylerin çalışma alanlarındaki işgücü artışı ile toplumsal refahın artması kapsamında kronik hastalıklar da dahil koruyucu hekimlik ve halk sağlığı bilim dalının ortak çalışma konuları…

Sürdürülebilir sağlık konusunu haftaya ele almaya devam edeceğiz.