Bergama’nın antik Asklepion tiyatrosu tarihi bir gün yaşadı. İzmir’in başarılı Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in önderliğinde, ilk kez bir Büyükşehir Belediye Meclisinin toplandığı tiyatroda Soyer Meclis’e sordu: “Zeus Sunağı‘nın Bergama’ya dönmesi için parti ayrımı yapmaksızın, hep birlikte var gücümüzle çalışmaya var mısınız, yok musunuz?” Ve kararı açıkladı: “Zeus Sunağı’nın İzmir’e, Bergama’ya dönüşü oy birliğiyle kabul edilmiştir.”

Zeus Sunağı’nın Hazin Öyküsü

Toplantıda, Bergama’nın önceki efsane belediye başkanlarından Sefa Taşkın, harika sunusunda ‘sanatsal yeteneğin doruğu’ olarak tanımladığı sunağın öyküsünü anlattı.

1870’li yıllarda Dikili’ye yol yapmak için Bergama’ya çağrılan Alman Mühendis Carl Humann tarafından fark edilen sunak, Galatlarla yapılan savaşı ve kazanılan zaferi, çok sayıda heykelle, bir heykel-roman şeklinde tasvir ediyor. Sunağın değerini anlayan Humann, heykelleri yerlerde sürüterek, kağnılarla şantiyeye taşıtır. Halk ayaklanıp, kağnıların önünü kesince, durumu denetlemek için İstanbul’dan gelen Paşa’ya değersiz taşlar gösterilir ve gerçek saklanır. Heykeller kaçak olarak Dikili – Cebelitarık Boğazı – Hamburg üzerinden Berlin’e taşınır. 1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından, Berlin’deki Barış Görüşmelerinde Almanlar zaten çalınmış olan eserleri satın almak isteyince, 2. Abdülhamit az bir para karşılığı kabul etmek zorunda kalır. (Yaptığımız hesaba göre Almanların ödediği paranın bugünkü karşılığı yaklaşık 700.000 TL; Berlin Müzesi’ni 15 Avro vererek gezen 1,5 milyon insan, sadece bir yılda yaklaşık 200.000.000 TL ödüyor.)

Wikipedia’ya göre, 2. Dünya Savaşı’ndaki bombalamalarda sunak ağır hasar gördü ve heykeller 1945’te Kızıl Ordu tarafından savaş ganimeti olarak veya koruma amacıyla taşındı (o zamanki adıyla Petrograd’a); 1958 sonrasına kadar çoğu Doğu Almanya’ya dönmüşse de önemli parçalar halen Moskova’daki Puşkin ve St. Petersburg’daki Ermitaj Müzesinde bulunuyor.

Heykeller Gerçekten Korundu Mu? Ne Kadar Hasar Gördü?

Taşkın’ın sorduğu şu sorular çok önemli: “Temellerinden ayrılma, kağnılarla, gemilerle, trenlerle taşınma, bombalanma, sökülme, tekrar tekrar taşınma sırasında heykeller ne kadar korundular? Bugün Almanya’da sergilenen heykeller ne kadar gerçek?”

Taşkın’ın bu haklı soruları sormasını izlerken aklıma bir şey geldi: “Heykellerin ne ölçüde hasar gördüklerinin bağımsız bir kurul tarafından değerlendirilmesini isteyebiliriz.” Sunusunun ardından Sefa Başkanımıza bu düşüncemi aktardım ve onun da hoşuna gitti. “Bu isteği kim nasıl yapmalı?” sorusunu Uluslararası Hukukçu Prof. Dr. Sibel Özel’e danıştığımda, ‘Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer ve Bergama Belediye Başkanı Hakan Koştu işbirliği ile hazırlanacak mesajın, Kültür Bakanlığımıza sunularak, Almanya’ya iletilmesinin çok yararlı olacağını düşündük. Almanya’dan ilgili belgelerin fotokopileri de istenmeli; Padişah’ın bir devlet malı ve kültür mirasını tek başına satma yetkisi olup olmadığı sorgulanmalı.

Taş Yerinde Ağırdır

Taşkın diyor ki: “Taş yerinde ağırdır, Zeus Sunağı'nın evi Bergama'dır. Bergama, onu koruyacak güçtedir. Zeus Sunağı geri dönmeli, bu sürgün sona ermelidir.” Birçok dostumuz “Bırakın eserler orada kalsın, biz kıymetini bilmiyoruz” diyor. Oysa, bu sürecin yararlarından biri de elimizdeki kıymetlerin farkına varmamız ve hakkımızı sonuna kadar aramamız olacak. Soyer’e, Taşkın’a ve meclis üyelerine çok teşekkürler.

Tarihi yapıların korunmasına uluslararası bir çerçeve belirleyen Venedik Tüzüğü’nün 7. maddesi şöyle: “Bir anıtın tanıklık ettiği tarihin ve içinde bulunduğu ortamın ayrılmaz bir parçasıdır. Kültür varlığının tümünün, ya da bir parçasının başka bir yere taşınmasına - anıtın korunması bunu gerektirdiği, ya da çok önemli ulusal veya uluslararası çıkarların bulunduğu durumlar dışında - izin verilmemelidir.”