Birkaç gün önce Yaşar Üniversitesi'nde Akıllı Sistemlerde Yenilikler ve Uygulamaları adında bir konferans yapıldı. Konferansta yapay zeka, veri madenciliği, akıllı elektronik sistemler, derin öğrenme gibi son dönemin önem kazanan konuları sosyolojik ve etik boyutlarıyla da ele alındı. Robotların iş yaşamına etkilerinin de konuşulduğu etkinlikte, robotlara neden vatandaşlık verilmesi gerektiği tartışıldı.

O sırada Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yapılan bir operasyonla kalın bağırsağında tümör bulunan hasta, robotik cerrahi ile sağlığına kavuştu.

Yeni geliştirilen bir yapay zeka, ören yerlerinde tahrip olmuş ya da eksik Antik Yunan yazıtlarını başarıyla deşifre etmeye başladı.

Araba görünümünde yeni bir araç yapıldı. Direksiyonu yok. Sizi, nereye istiyorsanız oraya götürüyor. Elbette bunu algoritmalarla yapıyor. Ama yapay zekadaki gelişmeler bununla bitmiyor.

ABD'deki Allen Yapay Zeka Enstitüsü tarafından geliştirilen yapay zeka, gazetecilerin yazdıkları tarzda ancak sahte olan haberler üretebiliyor. Yani, haber yazılırken seçilen kelimeleri, sıralanış, bilgi ve öğelerin açıklanması, dil ve üslup gibi çeşitli faktörleri taklit edip gerçek olmayan, yalan haberler yazabiliyor. Dahası bu haberleri bir haber spikeri edasıyla karşınıza çıkan yapay zekadan dinleyebiliyorsunuz. Google, kopyala yapıştır haberciliğe karşı yine yapay zekayla önlemeler geliştirse de henüz dünyada yalan haberin karşına koyabileceğiniz bir şey yok. Vicdanınız dışında…

Şiir ve haber yazan, beste ve resim yapan yapay zekalardan sonra karşımıza şov programı sunan yapay zekalar da çıkmak üzere.

Seks robotlarındaki yapay zekanın yalnızca temel özelliklere sahip olduğunu, kısacık cümleler kurabildiklerini daha önce biliyorduk. Bu yeni haber bize, yapay zekaya üslup, tarz gibi şeyler katılabileceğini de gösteriyor. Yani artık sex robotlarının da bir karakteri var.

Teknoloji insan hayatını kolaylaştırırken, zamanı daha iyi kullanmamızı sağlarken, sağlığımızın bozulmasını engellerken bizi güçlü kılıyor. Bedenimiz güçlü olsa da elimizdeki cep telefonları ve üzerimizdeki iş yüküyle daha stresli ve kırılgan varlıklara dönüşüyoruz. Böylece bedenimiz rahat etse de bu kez ruhumuzda çatlaklar oluşuyor. Bundan dolayıdır ki Türkiye'de son 5 yılda antidepresan kullanımı yüzde 27 arttı. Bu durum dünyada da farklı değil. Bir önceki yıla göre bu ilaçları kullanan kişi sayısının 145 ülkede yapılan araştırmada ikiye katlandığını gösteriyor. Uyuşturucudan ise hiç bahsetmeyim...

İnsanlar olgulara göre karar vermiyor, paralarını verilere göre harcamıyor ve internet tüm sorunları çözmüyor. Bunun yerine sahte özgürlükler dağıtmakta hayli başarılı. Dünyada gelir eşitsizliği ve siyasi kutuplaşmalar hat safhada. “Her Şey B*ktan” kitabının yazarı Mark Manson'ın da dediği gibi "Dünya duygular üzerine dönüyor." Kısacası duyguları yönetenler insanları yönetiyor.

Kitleler otoriteye ve yönetilmeye düşkündür. Tarih boyunca da halkları yönetenler, kontrolü ellerinde tutmak için "din" kelimesini kullandılar ve vaatlerde buldular. Bu dünyadaki her şeye ulaşabildiğimize göre, yaptıklarımıza karşı kazançlarımız bir başka dünyada olmalıydı. Kimsenin görmediği, bilmediği gizemli yerde… Yani "cennette"... Böylece duygulara hitap ettiler, umudumuzu yükseltiler, inanmamızı sağladılar.

Dünyada çıkan her din, kitlelere kendinin son din olduğunu anlatmaya çabaladı. Ama bir sonra gelen hem bir öncekinin açıklarını kapatmaya hem de bir öncekini yıkmaya çalıştı. Bundan sonra ne olacak derseniz, Elon Musk'a sorulan, "Dünyanın karşısındaki en büyük tehdit nedir?" sorusuna verdiği cevaba bakalım. Musk şöyle diyor: "Birincisi nükleer savaş, ikincisi iklim değişiklikleri, üçüncü ve en büyük tehdit ise yapay zeka" ve ekliyor, "Umarım makineler bize iyi davranırlar."

İnsan kendinden çok daha zeki ve her an kendini geliştirebilen bir varlığı yenemez. Belki de yenmemeli de. Belki böylece insan hakları ihlalleri yaşanmaz, kadına şiddetin önüne geçilir, terör son bulur.

İnsanoğlu, geçmişinde korktuğu her şeyi tanrı ilan etmiş. Gelecekte yapay zekayla yönetilen makineler, hayatımızı tamamen kontrol altına alacaklar. Ve insanlar makinelerin gözüne girebilmek için adaklar adayacak belki kurban kesecekler... Olmaz mı diyorsunuz? Bundan 50 yıl önce biri size telefonla fotoğraf çekeceksiniz deseydi, ona da muhtemelen olamaz derdiniz.