Göztepe, Antalya’da nefesleri kesen bir final sonrası İzmir’in Süper Lig hasretini sona erdirip tüm şehri sokaklara döktü. Döktü dökmesine ama muhteşem finalin ardından bir tartışma başladı. Özellikle sosyal medyada, maçı televizyonlardan izleyenler futbol seyir keyiflerinin meş'aleler yüzünden sık sık kesilmesine öfkelendiler.
Yorumlar muhtelif, iki takım taraftarlarını holiganlıkla suçlamakla başlayıp, “Biz adam olmayız” ön yargısına kadar devam eden bir sürü eleştiri.
Peki, işin aslı ne? Gelin isterseniz bu finali bir de taraftarların gözünden (seyircilerin değil) analiz edelim.
Önce biraz geriye gidelim.
Futbol sanayi devriminin oyunudur. Özünde biraz şiddet, biraz isyan, biraz anarşi barındırır. İlk meydana çıktığı dönemlerde hiçbir kuralı olmayan, kitlelerin birbiriyle amansızca dövüştüğü bir garip oyundur. Anavatanı İngiltere’de bile bazı dönemlerde krallık emriyle yasaklanmıştır.
Dediğimiz gibi futbol kaotiktir (karmaşa içerir). Bu kadar sevilmesinin nedenlerinden biri de bu karmaşası ve öngörülemezliğidir. Başka takım sporlarında favoriler çoğunlukla kazanır, sürpriz sonuçlara yer yoktur. Futbolda ise takımların performansı dışında pek çok faktör sonuca etki eder. Bu faktörlerden en önemlisi ise taraftarın itici gücüdür.
Gelin şimdi Göztepe-Eskişehirspor arasındaki final maçının bir analizini yapalım.
Antalya’da finale çıkan sadece iki futbol takımı değildi. Türkiye’nin ultras kültürüne sahip en iyi tribünlerinden ikisi de finalde sahne aldı o gece.
Sezarın hakkı Sezara… Eskişehir tribünleri ile başa çıkmak, bu kadar organize olmuş taraftara (seyirciye değil) takımı ve tribünleri ezdirmemek her babayiğidin, her tribünün harcı değildir.
Maçın başında santra ile daha iyi organize olan Eskişehir tribünlerinin bu hamlesine Göztepe taraftarları zamanında müdahale etti. Oyun durduğunda, taraftarların attığı meşalelerle birlikte Es Es tribünlerinin de ateşi sönüyordu. Göztepe taraftarı bu dakikadan itibaren psikolojik üstünlüğü ele aldı. 26. Dakikada oyunun ikinci kez durmasına neden olan Eskişehirspor’un şovuna 35. Dakikada stratejik bir karşılık verdiler. Taraftarın bu hamleleri Göztepe’nin oyununa yansıdı ve ilk yarı sarı-kırmızılı takımın bariz üstünlüğünde geçti. Eskişehirspor kalecisi gününde olmasa, top direkten dönmese ilk yarı 3-0 Göztepe’nin üstünlüğü ile bitebilirdi.
İkinci devreye Eskişehir tribünleri son derece organize başladı ve uzunca bir süre etkinliğini sürdürdü. Nitekim golü de bulunca şov yapmaya başladılar. Ancak Göztepe tribünlerini yönetenler akıllıca bir değişikliğe gitti, kulağa hoş gelen ama takımı ve seyirciyi uyutan marşlar yerine herkesin katılabildiği ve futbolcuları ateşleyen basit bir tezahüratla durumu yine lehine çevirdi. 60. Dakikadan sonra başlayan ve sürekli tekrar edilen “Haydi bastır Şanlı Göztepe” tezahüratı takımı kamçıladı, bozulan moralleri düzeltti, Es Es tribünlerinin sesini kıstı. Sonuçta, futbolcusu, teknik heyeti, yönetimi ve taraftarı ile daha çok inanan finali kazandı.
İki takım taraftarının da sosyolojik yapısına baktığımızda orta ve orta üst gelir düzeyine sahip, en az lise mezunu, üniversite mezunu ya da üniversiteli, iş güç sahibi insanlardan oluştuğunu görüyoruz. İki şehrin insanının duruşu da sosyo-ekonomik yapısı da birbirine benziyor.
Şu iyi bilinsin, iki tribünü de dolduranlar “seyirci” değil “taraftardı”. Ve yine bazı çok bilmişlerin iddiasının aksine tribünleri dolduranlar arasında (onların deyimi ile) it-kopuk-lümpen ve uyuşturulmuş kitleler yoktu.
Ancak belli bir kültüre ve sosyal bilince sahip tribünler strateji oluşturur, lojistik destek sağlar ve organize olabilir.
Hiç kimse süslü büyük laflar etmesin. Futbol sadece futbol değildir. Kapitalizmin dayattığı endüstriyel futbol formatına uymayan taraftarı kimse de anarşistlik, holiganlık, lümpenlik vb. şeylerle suçlamasın. Sinema, tiyatro, bale ve opera seyircisi ile futbol taraftarlığı farklıdır. Kaldı ki Antalya sokaklarında gün içinde Eskişehirsporlu ve Göztepeli taraftarlar arasında tek bir gerginlik yaşanmadı, hatta bazı gruplar stada birlikte yürüdü, birbirine başarı diledi. Tek bir şiddet unsuru yoktu.
Taraftar takımına şampiyonluk kazandırmak için gerektiğinde stadı yakana denir. Çiğdem çitleyerek maç izleyene değil. Bu finalin kazanılmasında tribün emekçilerinin en az futbolcular kadar alın teri vardır, bu da böyle biline…

6222 sayılı yasa ve Arda Turan


Söz futboldan ve fanatiklikten açılmışken son yaşanan olaya da bir göz atalım isterseniz. Makedonya ile oynadığımız hazırlık maçı için İtalya'ya giden Milli Takım kafilesinde Arda Turan Milliyet gazetesinden ağabeyimiz Bilal Meşe'ye saldırıp boğazını sıktı. Ciddi şekilde gazeteciyi hırpalayan ve darp eden Arda Turan'ı uçakta bulunan diğer kişiler zorlukla durdurabildi.
İşin ilginç ve üzücü yanı ise bu duruma Türkiye Futbol Direktörü gibi kocaman bir unvanı olan Fatih Terim'in ve diğer Milli Takım yetkililerinin sessiz kalmasıydı.
Sporda şiddet ve düzensizliği önlemek için çıkarılan 6222 sayılı yasa ilk önce bu ülke futbolunu yönetenlere uygulanmalı.
Çeyrek mafya özentisi teknik adamlara ve ona özenen mafyatik futbolculara alkış tutup takımını şampiyon yapan taraftara holigan demek kolay.
Statların adını Arena koy, milli futbolcun babası yaşındaki gazetecinin boğazını sıksın, Aziz Yıldırım rakip kulübün başkanını tokatlasın, Fatih Terim gazeteci kovdursun, faturayı sahaya bir tane meşale atan taraftara kesin.
Oh ne güzel memleket!