Osmanlı, Avrupa ve ABD'nin sanayileşme sürecine, kapitalist üretim ilişkilerine Asyatik üretim tarzı yüzünden ulaşamamıştı. Sisteminin oluşturduğu ve beslediği egemen sömürücü sınıfların varlığı hayatı belirliyor olsa da toprakların sahibi Saray'dı. Mülkiyet ve kullanım hakkı Osmanlı'nındı. Üretim ve sanayileşmeye dayanmayan, ganimete dayalı bir ekonomi hakimdi. Geniş topraklara müdahale edebilecek irade yoktu, üretici güçleri geliştirecek bir süreç yaşanmıyordu.

Avrupa'da ve ABD'deki düzeyde olmasa da kapitalist üretim ilişkileri Osmanlı'yı da yavaş yavaş etkisi altına aldı.

2 Meşrutiyet dönemi: Osmanlı'da 2. Meşrutiyetin ilanıyla 1908 Mart ayında İttihat Terakki Cemiyeti'nin (İTC) iktidara gelmesi, özgürlük ve eşitlik taleplerinin de çok güçlenmesiyle birlikte 600 yıllık Saray yönetimini fiilen etkisiz hale getirdi.

1908 Mart'ında el değiştiren iktidar nedeniyle işçi sınıfı, kadın hareketi ve aydınlar İstanbul sokaklarında günlerce gösteriler-kutlamalar yaptı. 1908 'Modern Cumhuriyet'in öncü dönemi ve "Devrim" olarak da ifade edilir.

1908 sonrası büyük bir grev dalgası yayıldı. Özellikle İstanbul, İzmir, Selanik, Bursa ve Adana gibi sanayi bölgelerinde grev ve sokak hareketleri çok güçlü ve yaygındı. Hak arama yolları açılmıştı. Sokaklar, meydanlar işçilerce teslim alınmış, hayatı işçiler belirler hale gelmişti. Hava işçiden yana eser olmuştu.

İTC yönetimi grev ve gösterileri yasakladı. Balkan Savaşları ve Osmanlı'nın da dahil olduğu 1. Emperyalist paylaşım savaşı (1. Dünya Savaşı) işçi hareketlerinin sönmesine neden oldu. 

Cumhuriyet'in ilk dönemleri: Savaş sonrası, mütareke yılları ve Cumhuriyetin ilk yıllarından sonra 1925'de ilan edilen Takriri Sükun Kanunu'na kadar İstanbul merkezli grev, sokak gösterileri ve işçilerin hak arama mücadeleleri çok yaygın şekilde sürdü.

İTC gibi, genç cumhuriyet yönetimi de yükselen işçi sınıfi hareketlerini yasakçı bir anlayışla sonlandırdı. Takriri Sükun Kanunu ile sınıf esasına dayalı örgütlenmeler ve her türlü grev, gösteri ve hak arama yolları kapatıldı. Bu dönemde kayda değer, kayda geçmiş bir işçi hareketi yok.

Çok partili dönem: 1946'da kısa süren kısıtlı özgürlük döneminde işçi sınıfı hareketi nefes aldı. Yine de 1947'de devletin vesayeti altındaki 'denetimli sendikacılık' nedeniyle güdük kaldı. 1950'den sonra tüm baskılara karşın işçi sınıfı hareketi hayatı zorlamaya başladı. Demokrat Parti döneminde de emekçiler üzerindeki baskılar sürdü.

27 Mayıs Askeri darbe sonrası: 27 Mayıs 1960 askeri darbesine kadar işçi sınıfı 35 yıl boyunca nefes alamadı. Darbeciler; iradeleri dışında, kendilerinden beklenmeyecek şekilde, ister istemez bir özgürlük ortamı yarattı. Bu ortam darbecilerin iradesi dışında gelişti. Çünkü, darbeciler toplum kesimlerinden darbeye destek alma kaygısındaydı.

Ekim 1961'de yapılan genel seçimler sonrasında kurulan hükümetin programında Anayasa'da güvence altına alınmış olan Toplu Sözleşme, Grev ve Sendika hakkı ile ilgili net bir düzenleme olmaması işçiler ve sendikalarca tepkiyle karşılandı.

Yerel Birlikler ve Sendika Birlikleri; Türk-İş, Federasyon ve sendikalardan daha etkili idi. Birliklerinin en aktif ve etkili olanı İstanbul İşçi Sendikaları Birliği'ydi. Konu ile ilgili seri toplantılar yaparak başarılı kampanyalar düzenlendi. Birliğin aldığı kararlardan biri de İstanbul'da geniş katılımlı, etkili bir işçi miting ve yürüyüşü düzenlemekti.

SARAÇHANE (Saraçhanebaşı) Mitingi

Bu miting için İstanbul Valiliğine yapılan başvurulara "lüzum olmadığı" gerekçesiyle olumlu cevap verilmedi. Daha sonra emekçi kesimden, halktan uzak Çamlıca ve Bebek tarafında yürüyüş yapılması salık verilidi. Sendikalar mitingin Taksim Meydanı'nda yapılması konusunda ısrarcı oldu. İçişleri Bakanı ve dönemin Başbakanı İsmet İnönü; "Taksim meydanı bundan böyle hiçbir grubun mitig ve toplantısı için izin verilmeyecek" diyerek Taksim mitinginin yapılması isteğini geri çevirdi. Yapılan görüşmeler sonucu mitingin Saraçhane meydanında yapılması kararlaştırıldı.

1961 yılının son günü olan 31 Aralık'da 1. Grup Zeytinburnu'ndan, 2. Grup Eyüp'den, 3. Grup Şişli-Beyoğlu'ndan, 4. Grup Beşiktaş'dan, 5. Grup Boğaz-Anadolu yakasından olmak üzere yürüyüş kolları ile onbinler Saraçhane Meydanı'nda toplandı. Saraçhane mitingine Ankara, İzmir, Zonguldak, Bursa, Adana ve Karabük gibi işçilerin yoğun olduğu bölgelerden toplu katılımlar gerçekleşti. Miting alanına gidi güzergah boyunca yol kenarından ve evlerden yürüyüşçü işçilere büyük bir ilgi vardı. Halk işçilerin üzerine konfetiler atarak tezahürahat ve alkış yaptı. Mitinge katılan işçi ve ailelerine taksi ve kamyon şoförleri toplanma yerlerine ücretsiz taşıma servisi yaptı.

155 Sendikanın fiilen dahil olduğu, 200.000'e yakın işçinin katıldığı mitingte;

  • Grevsiz sendika, silahsız askere benzer,

  • Grevi suç sayan zihniyet suçludur.

  • Patronlara kadillak, işçilere yalınayak.

gibi sloganlar atılıp pankartlar taşındı.

Miting Tertip Komite Başkanı Petrol-İş Başkanı Avni Erakalın tecrübeli ve saygın bir sendikacı olan Üzeyir Baba (Kuran)'ı sahneye davet ederek, “Ektiğimiz tohumların yeşermesini görmek ne güzel” diye başladı söze “Güneş belki inkar edilebilir ama sizin gücünüz inkar edilemez” diye sürdürdü konuşmasını.

Diğer konuşmacılar gibi Maden-İş Başkanı Kemal Türkler de konuşmasında grev ve toplu sözleşme hakkını öne çıkaran bir konuşma yaptı. Türkler, “Grev hakkının olduğu yerde demokrasi vardır. Bunun dışında demokrasi yoktur” diyerek başlayan konuşmasını “Grev hakkını ya verirsiniz yada biz fiilen uygularız” anlamına gelen sözlerle noktaladı.

Türk-İş Başkanı Seyfi Demirsoy geleneksel olarak her dönemde olduğu gibi Türk-İş'in; hükümetin ve devletin yanında olduğunu belirten bir konuşma yaptı.

Saraçhane mitinginin öğrettikleri

Saraçhane Mitingi, Türkiye işçi sınıfının ayağa kalktığı gündür. Bu miting işçi sınıfının nicelik ve nitelik olarak varlığını ispatladığı milattır. Herşeyi Asker-Aydın-Bürokrat zümreye bağlayan anlayışa karşın sınıf mücadelesinin öne çıkmasını sağlamıştır.

Yüz yıla yakın bir süredir bilinçli yada bilinçsiz, örgütlü yada örgütsüz, gizli yada açık şekilde süren işçi sınıfı ve sendikal mücadelenin ete kemiğe büründüğü, önderleri tarafından iradi olarak oluşturulmuş bir miting olması önemlidir.

“İşçi sınıfı ne kadar var?”, “Ülke feodal mı, yoksa kapitalist midir?” gibi soruların cevabının da ipuçlarını vermesi açısından önemlidir.

Saraçhane mitingi bize göstermiştir ki; işçi sınıfına hakları birileri tarafından verilmemiş, bu haklar mücadele ile elde edilmiştir. İşçi sınıfı, haklarını uzun yıllardır sürdürdüğü mücadele, yıllar süren çaba ve tırnakları ile kazıyarak elde etmiştir. Haklar birileri tarafından verilip birileri tarafından alınmamıştır. Konjonktür önemlidir ancak asıl olan mücadeledir.

İzmir'de iş yerine ateş açan şüpheli tutuklandı İzmir'de iş yerine ateş açan şüpheli tutuklandı

İşçi sınıfına sendika ve toplu sözleşme hakkının; dönemin Çalışma Bakanı Bülent Ecevit tarafından verildiği doğru değildir. İşçiler bu haklarını mücadele ile kazanmışlardır.

Saraçhane mitingi Türkiye işçi sınıfının Kendiliğinden Sınıf'dan (Örgütsüz-Bilinçsiz), Kendisi için Sınıf (Örgütlü-Bilinçli) olma yolunda atılım yapmasının miladıdır.

Saraçhane Mitingini daha iyi değerlendirmek için işçi sınıfı ve sendikaları nicelik ve nitelik anlamda incelemek gerekir.

1920'de ücretli işçi sayısı 600 bin, 1955'de 1,6 milyon, 1960'da 2,4 milyon, 1965'te 3 milyon kişidir.

Bugün yüzde 11 olan sendikalılık oranı; 1948'de yüzde 16, 1954'de yüzde 31, 1960'da yüzde 34'dür.

1948'de 73 sendika varken, bu sayı 1960'da 432 sendikaya yükselmiştir.

1948'de 1 İşçi Birliği, 1 Federasyon varken, 1960'da 27 Birlik ve Federasyona ulaşılmıştır.

Rakamların gösterdiği gibi Türkiye hızla kapitalist üretim tarzına evrilirken, işçi sınıfı ve sendikalar nicelik ve nitelik olarak güçlenmiştir.

SARAÇHANE Mitinginden sonra;

Mitingin hemen ertesi günü mitingde ifade edildiği gibi liman işçileri greve başladı. Gemi adamları fazla mesaileri verilmezse grev yapacakları tehdidi ile eyleme başladı. Kanunsuz KAVEL Grevi; grev ve toplu sözleşme hakkının yasallaşma sürecini hızlandırdı.

Saraçhane Mitingi işçi sınıfı üzerinde çok uyarıcı oldu. Bazılarının haklı olarak dediği gibi “Uyuyan Dev'i Ayağa kaldırdı.” Bu miting; işçi sınıfı için adeta bir “İşaret fişeği” oldu

Tarihsel KAVEL grevini DERBY, BEREC grevleri ile fabrika işgalleri izledi.

İşçiler ve sendikalar üzerinde Türk-İş'den daha etkili olan Yerel İşçi Birlikleri dönemin Türk-İş Başkanı Seyfi Demirsoy ve yönetimince dönemin iktidarı ile işbirliği sonucu 1962 yılında kapatıldı. Amaç; Saraçhane Mitingi'ni düzenleyen sendikacıları etkisizleştirmekti.

Türk-İş yönetimi ile sendikal anlayışta anlaşamayan ve 13 Şubat 1961'de Türkiye İşçi Partisi'ni (TİP) kuran sendikacı ekip bu sefer de 13 Şubat 1967'de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nu (DİSK) kurdu.

15-16 Haziran Büyük İşçi eylemi, Yeni Çeltek Direnişi, İzmir, Tariş Direnişi 1991 Maden İşçilerinin Büyük Zonguldak-Ankara Yürüyüşü, Yatağan Direnişi gibi işçi hareketleri Saraçhane Mitingi'nin mirasçılarıdır.

İLK 1 MAYIS KUTLAMASI İZMİR'de

Bu topraklarda ilk 1 MAYIS İşçiler tarafından 1906 yılında İzmir Basmane Meydanında kutlanmıştır.

1909, 1910, 1911, 1912, 1921, 1922, 1923 ve 1924 yıllarında da işçiler ve sınıf dostları özellikle İstanbul başta olmak üzere Ankara ve Edirne'de 1 Mayıs kutlamaları gerçekleştirdiler.

1925 yılındaki Takriri Sükun kanunu ile oluşturulan baskılarla işçilere 1976 yılına kadar 1 MAYIS kutlaması yaptırılmamıştır.

1976-1977-1978 yıllarında DİSK'in öncülüğünde İstanbul Taksim Meydanında 500 bine yakın işçi ve dostlarının katıldığı büyük görkemli 1 MAYIS mitingleri gerçekleştirildi.

1979 yılında TAKSİM meydanında 1 MAYIS mitingine izin verilmediği için büyük miting bu sefer İzmir, KONAK Meydanı'nda yapılmıştır.

1989 yılından itibaren 1 MAYIS girişimleri olmuştur. 1994 Ankara ve İstanbul'da kutlamalar yapılmış. Taksim'de 2010 da izinli 2011 ve 2012 de gerilimli 1 Mayıs kutlamaları gerçekleştirilmiştir.

Başta 1 Mayıs 1886'da ABD'de katledilen işçi ve sendikacılar ile 1 Mayıs 1977'de Taksim'de katledilen 34 şehidimiz ve tüm dünyadaki 1 MAYIS şehitlerimizi saygı ile anarken;

“Krizin faturasını patronlar ödesin” demek için,

Kıdem Tazminatının Gaspına Karşı, İşsizliğe, Yolsuzluğa, Yoksulluğa, Sömürüye, Geleceksizliğe Karşı; Ekmek için, Eşitlik için Özgürlük için haydi

1 MAYIS'ta meydanlara.