RÖPORTAJ / Sinan KESKİN

[email protected]

Karşıyaka Hamza Rüstem Fotoğraf Müzesi'nin bahçesindeki Hamza Rüstem heykeli, Konak'ta Nazım Hikmet Kültür Merkezi'ndeki Nazım Hikmet heykeli, Urla meydandaki, birkaç defa saldırıya uğrayan Anaksagoras heykeli onun elinden çıktı. Tülay Çelikel Özler, 8 yıl Konak Belediyesi Sanat Galerileri sorumlusu olarak çalıştıktan sonra insanların özellikle de gençlerin sanata olan ilgisizliklerinden sıkılarak istifa etti. Mümkün olduğu kadar az insanla muhattap olmak istediği için atölyesini Balıklıova'ya taşıdı. Sanatın yeterince değer görmediğine inansa da yine de ısrarla üretmeye devam ediyor. Bugünü kaybettik ama belki 20 yıl sonrayı kurtarabiliriz diyen Tülay Çelikel Özler ile, gençlerin sanata bakışını, Anaksagoras heykelinin hikayesini ve sanat yolculuğunu konuştuk.

Kısaca Tülay Çelikel Özler'i tanıyabilir miyiz?

Ankara doğumluyum. Soğuk memleketin soğuk insanı derler bize. Güzel sanatlar lisesinin ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü'nü birincilikle bitirdim. İzmir'e okul sebebiyle geldim ve kaldım. Sanki çok işe yarıyormuş gibi üniveriteyi birincilikle bitirip Konak Belediyesi'nde 2005 – 2013 yılları arasında Sanat Galerileri Yöneticiliği yaptım.

Biraz kırgınsınız sanırım.

O zaman belediyede çok güzel işler yaptık. Türkiye'deki sayılı sergilerden biri olan İlhan Koman sergisini yaptık. O sergiye olsun, genel anlamda 8 yıl boyunca düzenlediğimiz sergilere çok emek verdim. Ama İzmir insanının buna doğru karşılık verebilmesi yapısal anlamda çok mümkün değil anladığım kadarıyla. Biraz tembel bir yapıya sahipler. Emeğiniz karşılığını bulmuyor. İlhan Koman sergisinde mesela, DEÜ GSF'ye gidip tek tek insanlarla görüşüp, 'öğrenciler için otobüs göndereceğim, paraları olmayabilir, gelemeyebilirler, ama kaçırmamaları gerek bir sergi, her gün buradan otobüs kalkacak lütfen destek olun gelinler sergiye' dedim. Bir kere bile otobüse bir kişi binmedi. O zamanki başkan yardımcımız Tayfun Yiğitoğlu ile birlikte İlhan Koman sergisini getirebilmek için çok emek vermiştik, çok mücadele etmiştik. Neredeyse binanın basamaklarını yıkacaktık. O kadar şeyi göze almıştık. Ama sergiye GSF öğrencileri bile zahmet buyurmadılar.

Sizin öğrenciliğiniz döneminde durum nasıldı?

Ben okulda okurken bir tane sergiyi bile kaçırmazdım. İzmir'in havasından mı suyundan mı bilmiyorum, kımıldamak istemiyorlar. Ama oturduğunuz yerden ürettiğiniz sanatla güncel olmanız mümkün değil.

İstifanızın sebebi bu muydu?

Durum böyle olunca geceli gündüzlü çalışmaların bir anlamının olmadığını düşündüm ve istifa ettim. Zaten kendi atölyem de devam ediyordu. Bir tarafta atölye bir tarafta belediye çok zor oluyordu. Bu şekilde en azından benim için daha verimli bir üretim süreci başladı.

Çalışmalarınızı nerede yapıyorsunuz?

Eskiden Küçükyalı'daydı. Ama orada taş çalışmak zor oluyordu. Çok büyük parçalarla çalışıyorum. Vinçle o dar sokaklara taş sokmak ya da insanların o gürültüyü kaldırması çok mümkün değil. O nedenle atölyemi Balıklıova'ya taşıdım.

Ne sıklıkla sergi açıyorsunuz?

Teklif geldikçe açıyorum. Gideyim de bir yerde sergi açayım aşkım hiç olmadı şimdiye kadar. Çünkü serginin bu şehirde çok esprisi yok. İşin içinden geldiğim için bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Benim çevrem dışında gelip de eserleri görüp etkilenecek bir topluluk yok.

Bunu bilerek sanatla uğraşmak sizi yormuyor mu?

Psikolojik anlamda çok yoruyor. Hele bir de kadınsanız, taş kırıyorsanız çok yoruyor. Çok sinir bozuyor ama iş kendi içinde çok pozitif ve üretken. Bir de bu işi yapan insan sayısı çok az ülkede. Bizim okuldan mezun olanlar genellikle modelajcı olur. Böyle olunca piyasanızda yer edinebilme olasılığınız oluyor.

Urla meyadanında sergilenen Anaksagoras heykelinizden söz etmek istiyorum. Bu heykelin başına gelmeyen kalmadı. Nedir bu heykelin hikayesi?

Felsefeci ve doktor Mahmut Tolon bana bir sempozyum esnasında ulaştı. Pek çok yerden fiyat almış, benden de istedi. Aradan 4 yıl geçtikten sonra beni arayıp 'sizinle çalışmak istiyoruz' dedi. İşe başladık, herşey normal gidiyordu. Heykeli yerleştirdikten hemen sonra saldırılar başladı. Mahmut bey daha önce başka kişilerden de fiyat almış ama bir şekilde benimle çalışmak istemişti. Ama işi alamayan bir ekip sürekli heykeli sabote etmeye başladı. Önce heykelin elinde tuttuğu küreyi kırdılar. Ben yeniden küre yaptım. O küre de yok oldu. Sonra heykelin yerini değiştirdiler. Belediye güvenlik kamerası koyduk dedi. Ama kameralar göstermelikmiş, kayıt yapmıyormuş. Sonunda heykele saldırmayı bıraktılar. Çok enterasan, en sonunda ben pes ettim yeni bir küre yapmayacağım, bunun sonu yok, 3 kere yaptım demiştim. Birisi gelip alınan kürelerden birini yerine koydu.

Başka saldırıya uğrayan eseriniz oldu mu?

Yok, başka saldırı olmadı ama sergilerimde eserlerim çalınmıştır. Ama buna çok seviniyorum. Heykel pahalı bir eser. Sergilenen eserler küçük ebatlı olsalar da fiyatları yüksek olabiliyor. Muhtemelen beğenip satın alamayacağına karar verip, alıp gitmiş. Ne güzel, keşke hep sanat eseri çalsalar, ben yenilerini yaparım.

Minyon bir yapıya sahipsiniz. Taş yontarken bu sizi zorluyor mu?

En kötü tarafı da o biliyor musunuz. Sırf o yüzden erkek olmak istemişimdir. İnsanlar, taş aldığınız taş ocağının çalışanları size sürekli acıyarak bakıyor. Gözlerinden anlıyorsunuz. Ya da dalga geçiyorlar insanlar. Halbuki alakası yok. Bu teknik bir iş. Ben taşı parmağımla kaldırıp bir yere koymuyorum. Herkes çekiç sallar, benim çekicim 2 kilodur, ben her gün iki kiloluk çekiç sallarım ama ellerim hiç patlamaz. Çünkü çekiç sallamayı bilirim. Bunların hepsi teknik ayrıntı. Aslında zor bir şey değil. Taş tabiki dirençli bir malzeme, söz dinleyen bir malzeme değil ama müthiş keyifli bir iş.

Direncini kıramadığınız, pes ettiğiniz taş oldu mu?

Pes ettiğim hiç olmadı. Ama direnç gösteren taş oldu. Bize üniversitede hocamız 'taş, ağaç yaşayan malzemelerdir, bunlar bir şey olmak için dünyada bulunurlar, onun olmak istediği şeyin ne olduğunu bilmeden ona bir şey olmayı dayatmak çok doğru değil, belki de oturup onunla sohbet etmek gerekir' derdi. Ben zır deli gibi oturur taşlarımla sohbet ederim. Karşımda biri varmış gibi, ama yapma, böyle olmaz, şuradan kol çıkarağız, bana yardımcı ol derim. Onlarla anlaşmanın yolunu bulmak lazım, ki insanlarla anlaşmaktan daha kolay.

Kızınız Ayda'nın sanata ilgisi var mı?

Bale ve piyano kursuna gidiyor. Resim ve heykel konusunda şahane, çok eğleniyoruz. Atölyede beraber çalışıyoruz. Anaksagoras heykelini yaparken bana yardım etti. Hatta ona göre o heykeli Ayda yaptı. Ben becerememişim, o gelip düzeltti. Çok acıklı ama onun yurtdışına gitmesini istiyorum. Onun burada kalmasını istemiyor. Belli ki sanatla uğraşacak, gitsin değer göreceği yerde yaşasın, mutlu olsun, sanat yapsın.

Sanat lüks değildir

Ben gençlere ulaşarak bir yerlere varırız diye düşünüyorum. Bu konuda da çok uğraşıyorum. Belki 20 yıl sonrasını kurtarabiliriz. Çocukların beyninde küçük bir kıvılcım çakarsa, bu şimdi olmasa bile 20 yıl sonra ortaya çıkar. Sanatçı olmaları gerekmiyor, isterse mühendis olsun ama o kıvılcımı orada da kullanabilir. İnsanların sanata lüks gözüyle bakmalarını anlayamıyorum.

Dünya başka bir yer olur

Çöpçülük müthiş bir meslektir. Çok dirayet gerektirir mesela. Çok da zordur. Ben onlara hayranım, nasıl böyle bir işe katlanabiliyorlar. Mesela bir çöpçünün hayatına, zihnine sanatın herhangi bir dalını yerleştirirseniz dünya bambaşka bir yer olur. O zaman bambaşka şehirlerde yaşarız.

Şehir insanlık güdülerini yok ediyor

İnternette hepinizden tiksiniyorum evi diye aratırsanız bir fotoğraf çıkıyor. Dağda ormanın içinde minnacık bir çatı. Aslında orada yaşamak lazım. Ne kadar insandan uzak o kadar iyi. Şehrin merkezi insanın sahip olduğu bütün insanlık güdülerini ortadan kaldırıyor. İnsanlar birbirine merhaba bile demiyor. Bu bölge şimdilik temiz.