Röportaj / Sinan KESKİN

“Ben çok yaramaz bir çocuktum, itiraf edeyim annem benden çektiğini erkek kardeşimden çekmemiştir, ya ağaçtan düşer kolumu kırardım ya da futbol maçından çamur içinde dönerdim” diyen Demirköprü Spor Kulübü Başkanı Selma Ateş Kazanç ile spora olan merakını konuştuk.

İzmir İş Kadınları Derneği (İZİKAD), 19 Kasım Dünya Kadın Girişimcilik Günü’nde kendi “İş Hayatında Kadın Statüsünün Güçlendirilmesi” projesi çerçevesinde üç kadın girişimciye İzmir İş Dünyası Kadının Güçlenmesi Başarı Ödülü verdi. Urla’da bulunan İrmik Hanım Patisserie’nin sahibi Esra Özkutlu, çocukluk hayalinin peşinden ısrarla koşan Nurcan Kaplan ve Demirköprü Spor Kulübü Başkanı Selma Ateş Kazanç, hayalindeki işi kurarak, kendi ayakları üzerinde durmayı başarmak isteyen kadınlar için örnek oldular. Kadınların ortak mesajı; “Bizim başaramayacağımız hiçbir şey yok, yeter ki hayallerimizin peşinden inatla gidelim” oldu.

Bir dönem Bursa'da radyo ve televizyonda sunuculuk yapan, İspanya ve Kıbrıs'ta sağlık sektöründe eğitimler alıp ilaç sektöründe çalışan Selma Ateş Kazanç, bir kadın olarak gördüğü eksiklikleri gidermek için önce Demirköprü Spor Kulübü'nün yönetimine girdi, sonrasında da başkan oldu. Kazanç, “Aidatı olmayan bir kulübüz. Çocuklara spor imkanı sağlarken parası yok diye çocukları kapı önünde boynu bükük bırakmamak için bu işe soyunduk ve bunu başardık. Bugün kulübümüzde aidat alınmıyor, kulübümüzün antrenör ücretini dayanışma ile ödüyoruz. Kulübümüzde personel olarak da biz çalışıyoruz. Binamızın boyasından tutun temizliğine, soyunma odalarından duşların tadilatına kadar her tür hizmeti sponsorlukla çözüyoruz” diyor.

Öncelikle Selma Ateş Kazanç'ı tanıyabilir miyiz?

1981 Bursa Osmangazi doğumluyum. Bir ablam ve bir de erkek kardeşim var. Anneyim, iki kez hala bir kez de teyze olmanın mutluluğunu da yaşadığımı belirtmek isterim. Annem Giresunlu, babam Balıkesirli. Kalabalık bir ailede büyüdüm. Anneanne, dede, dayılar, teyze ve 26 kuzenle çok güzel zamanlardı, herkes birbirine yardımcı olurdu. Anneannemiz çok yorulmasın diye yükünü üzerinden bir nebze almak için herkes bir işin ucundan tutardı. Yemekten temizliğe her şeyi kız erkek demeden beraber yapardık. Sadece biz değildik, nedense mahallenin bütün çocukları hep bizde olurdu. Okul saati evin içi karışırdı; biri çorabını arar diğeri kravatını kimi tokasını, şahaneydi. O koşuşturma şu an bile gözümün önünde. Evden çıkmamız da olaydı, toparlanmamız da. Bir sofra kurulurdu, 42 kişi eve mi sığar diyorsunuz şu an, ama sığıyorduk ve çok mutluyduk.

Spora meraklı biri miydiniz?

Ben çok yaramaz bir çocuktum, itiraf edeyim annem benden çektiğini erkek kardeşimden çekmemiştir, ya ağaçtan düşer kolumu kırardım ya da futbol maçından çamur içinde dönerdim. Saklanarak evin duvarından atlayıp banyoya ulaşmak Nobel ödülü kazanmak gibiydi. Hep meraklıydım spora, özellikle futbola.

İlk, Orta ve Lise öğrenimim Bursa ve İzmir arasında geçti. Spora çok küçük yaşta başladım. Karate-do, taekwondo ve kick boks eğitimi aldım, ardından profesyonel atletizm yaptım. Bu alanda hatırı sayılır derecelerim var. Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin sporcusu olarak futbol (forvet), hentboll, engelli koşu, yüksek atlama, bayrak yarışları ve halk oyunlarında hem okulumu hem de Bursa Büyükşehir Belediyesi'ni birçok ilde temsil ettim. Ayrıca at biniciliği konusunda da tecrübem var. At biniciliğini hem spor hem de hayvan sevgisinin bir yansıması olarak görüyorum. Bana göre; insan ruhunun bir parçası, hayvan sevgisini tadana kadar uyanmaz.

BÜYÜK BİR AİLEYİZ

Demirköprü Spor Kulübü ile yollarınız nasıl kesişti?

2010 yılında İzmir Karşıyaka'ya taşındım. Hasan Kaya İşitme Engelliler Okulu'nda Okul Aile Birliği Başkanlığı görevi yaptım. Çocuklarımda işitme sorunu olmadığı halde farkındalılıkları olması için bu okula kayıt ettirmiştim. Şahane Müdürleri Sefa Bey ve muhteşem öğretmenleri olan okul hayatıma ayrı bir renk katmıştır.
Demirköprü Spor Kulübü ile yollarımız oğullarım Bulut Tuna ve Rüzgar Denizhan'ın futbola olan merakı ile başladı. Her çalışan anne ve baba gibi çocuklara zaman ayırmak için alanlar bulmamız gerekliydi. Şehrin kalabalığı, hafta içi yaşanan yoğunluk sebebiyle kendimize ve cocuklara zaman ayırmak için hem açık alan hem arkadaş grubu arayışa girdik. Kulübe üye olduk, kısa zamanda güzel dostluklar kurduk, kulüpteki çocuklarla samimi olduk, onlara özel süprizler yaptık, sarmalar sardık, börekler yaptık. Hatta waffle makinası getirip, 100 çocuk ve velisine waffle yaptık. Büyük bir aile olduk, farkına varmadan.

Kulübün eksiklerini imece usülü yaptık. Kimde ne varsa o destek verdi. Bu konuda velilerimize minnettarım.

Kulüp'te yönetici olmaya nasıl karar verdiniz?

Demirköprü Spor'da yönetici olma kararını benden önce yönetim verdi aslında. Onların isteği ve ricası doğrultusunda seçimle başkanlığa geldim.

Başkan olma sürecinizi anlatır mısınız?

Seçim süreci aslında hareketli oldu. Seçim gecesi o kadar yağmur yağmasına rağmen bizi yalnız bırakmayan yönetime ve velilerimize sonsuz teşekkür ediyorum.

İNANMAK YETERLİ

Başkan olduğunuzda kulüp içinden ve çevrenizden nasıl tepkiler aldınız?

Başkan olduktan sonraki süreç şahaneydi. Bir spor kulübü ve kadın başkan, ne büyük mutluluk. Bu konuda İZİKAD yönetimine, Betül hanıma da ayrıca teşekkür etmek isterim. "2020 YILI BAŞARILI ÜST DÜZEY YÖNETİCİSİ" ödülüne beni layık gördüler sağolsunlar. Birçok kadına inşallah ışık ve umut oluruz. Kadınlar istedikten sonra her şeyi başarırlar, inanmak yeterli bence.

Erkek egemen bir alanda kadın yönetici olmak zor mu?

Hayatın her alanında KADIN olmak zor. Kulüp ve yönetimdeki arkadaşlarım bana her zaman destek oldular, hep yanımdaydılar. Futbolcularla abla kardeş ilişkisi içinde bir düzenimiz oldu. 7'den 70'e hep beraber olduk, tribünde de sahada da birbirimizi destekledik ve inandık. İzmir gibi bir şehirde zorlanmadım desem çok doğru olur aslında.

Siz başkan olduktan sonra kulüpte nasıl bir değişim yaşandı?

Demirköprü Spor Kulubü olarak kadın futbol hocamızla başladık işe. Sonrasında kız voleybol takımını kurduk. Bunun yanında turnuvalar, piknikler, etkinlikler düzenledik. Ara tatillerde sinemaları doldurduk, yapmadığımız, içimizde kalan hiçbir şey olmadı. Çok mutlu bir aile olduk.

Başkanlığım döneminde hem taraftar hem kulüp üyelerimizdeki KADIN sayısında ciddi artış oldu. Tribün daha renkli hale geldi, sahada ve saha dışında gelişebilecek olumsuzlukların da önüne geçildi. Tribünde hem Başkan hem anne hem de taraftar olarak yer almak ayrı bir keyif veriyor.
Kucağında torunu ile gelen dedemiz, torununu izlemeye gelen nenemiz, oğlunu izleyen annemiz hepsi birarada, şahane bir mutluluk, daha ne olsun.

Pandemi dönemi kulüp için nasıl geçiyor?

Malum, zor bir süreçten geçiyoruz. Pandemi süreci bizi ve tüm dünyayı olumsuz etkiledi. En çok etkilenen yine çocuklar oldu. Okul yok, spor yok, sokak yok. O kadar sıkıldılar ki, biz de onlarla sıkıldık. Ama bu süreç de geçecek ve yeşil sahalara dönüp evde geçirdiğimiz zamanın acısını çıkaracağız, sanırım sahada sabahlayabiliriz.
Bir an önce kavuşmak istiyoruz minik yavrularımıza. Amatör bir ruh ile tekrar antremanlara ve maçlara dönmek istiyoruz.
Muhtemelen artık hayattta hiçbir şeyden şikayetçi olmayacağız. Aslında ne kadar güzel hayatımız varmış ama değerini bilememişiz diyoruz. Benim gibi düşünen birçok insan olduğunu da biliyorum. Bu süreçte çocuklarımızla evde güzel vakitler geçirdik, birbirimize doyduk, yapılacak tüm aktiviteleri de yaptık.
Umarım yeni yıl sağlık, mutluluk, huzur getirsin. Sözlerimi bitirirken Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmet ve minnetle anıyorum ve şu anlamlı sözlerini paylaşmak istiyorum; “Daha emin ve daha doğru olarak yürüyeceğimiz bir yol vardır; büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak kılmaktır."

KADIN HER İŞTE BAŞARILI OLUR

Tabi bu meşgalelerle kadın olarak uğraşmak ayrıca farklı bir şey. Kadın konusuna kısaca değinmek gerekirse; bir milletin kadına bakış açısını en iyi yansıtan örnekler, o milletin halk ozanlarının, âşıklarının ve sanatçılarının ortaya koyduğu eserlerdir. Büyük Türk düşünürü, halk şairi mutasavvıf Yunus Emre’den Mevlana Celalettin Rumi’ye, Karacaoğlan’dan Âşık Veysel’e kadar yüzlerce ozan, mutasavvıf, şair yüzyıllardır dünyaya kadının değerini, annelik hakkını anlatmıştır. Onlar; sabır, kanaat, hoşgörü değerlerini tüm dünyaya haykıran anlatıyorlar.
Yunus Emre ne güzel anlatmış anneyi ve annenin insan hayatındaki yerini;
Ana başa taç imiş
Her derde ilaç imiş
Bir evlat Pir olsa da
Anaya muhtaç imiş
Abdülbaki Gölpınarlı Hoca; Mevlana düşüncesinde kadının yaratılış, inanç, ibadet, aile ve sosyal yaşamda eşit haklara sahip olan bir varlık olduğunu belirtir. Mevlana’ya göre erkek, kadından güçlü görünmesine rağmen gerçekte kadın, yaradılışındaki bazı özellikleri dolayısıyla erkeğe galebe çalar. Yine Mevlana, anne hakkına özel önem vermiş, Allah’ın haklarından sonra anne hakkını her şeyin üstünde tutmuştur. Onun şu sözleri bunun en açık ifadelerinden biridir: “Anne hakkına dikkat et! Onu başında taç et! Zira anneler doğum sancısı çekmeselerdi, çocuklar da dünyaya gelmeye yol bulamazlardı.”
Bu yaklaşımıyla Türk irfanı; kadını, erkeğin aşağısında gören bir anlayışı asla benimsemediğini ve kadının yerinin erkeğin yanı olduğunu ortaya koyar. Bu değerlerden hareketle kadının el attığı her işte başarılı olacağını düşünüyorum.
Sohbetin başında ifade ettiğim spor konusuna tekrar dönecek olursak; öncelikle sporun dostluk, barış ve kardeşlik olduğunu unutmamak gerektiğini düşünüyorum.

SPOR YAŞAM BİÇİMİDİR

Milletimiz tarih sahnesine çıktığı andan itibaren; bugünün fiziksel ve mental kabiliyetlerinin sergisi yahut yarışı olarak gördüğümüz spor, biz Türkler için bir yaşam biçimidir.
Spor, hem direncin hem de sağlığın en büyük destekçisidir. Aynı zamanda uyuşukluğun, depresyonun, tembelliğin, karamsarlığın ve bilumum kötü alışkanlıkların çaresi de spordur.
Spor yalnız fiziki gücün bir üstünlüğü değildir. Karakter, ahlak ve zekâ da sporun diğer destekçileridir.
Büyük Atatürk’ün söylediği gibi: “Spordan yoksun olan bir gençlik nasıl ki vatan müdafaası sırasında etkili olamıyorsa insan denen varlığın kafa yapısı da ne derece tekâmül ederse etsin bedeni inkişafı noksan ve yetersiz olursa o kafayı ileriye götüremez, taşıyamaz.”