Röportaj/ Sinan KESKİN

İnsanın yaratıcı gücü, bütün buluş ve sanat ürünlerinin kaynağıdır. Bu eserler insan hayatını yaşamaya değer kılan bir güvencedir. Buluşlar ve sanat eserlerinin korunmasını sağlamak, dikkatle izlenmesi gereken bir devlet görevidir. Ancak fiziksel emeğin bile para etmediğini Türkiye'de fikri emeğin saygı ve değer görmesini beklemek biraz ütopik olur. 
Ünlü Romalı hukukçular Gaius ve Paulus, tahta üzerine oyularak yapılan bir tablo için, “bu tablonun mülkiyetinin tahtanın mülkiyetine bağlı kalması zorunludur, çünkü tahta olmasaydı, tablo da olmayacaktı”, demişler. Bir kitabı satın almakla kitaptaki fikri ürünlere de sahip olunabilmekteydi. Dünya zaman içinde bu anlayıştan hızla uzaklaştı. 16. yüzyılın ortalarında, yazarın da eserden pay alması gelenek haline geldi. Biz de ise bu konuyla ilgili ilk adım 19. yüzyılda atıldı. Ancak o günden beri hala tam anlamıyla rayına oturmadı. 21. yüzyılda hala bir fikri eseri üretenin hak ettiği telifi alabildiğini söylemek zor. Kitaplarda bu sorun kısmen aşılmış olmasına karşın müzik eseri alanında hala sıkıntılar var. Milyonlarca insanın severek dinlediği, onlarca yeni sanatçıyı geniş kitlelere tanıtan şarkıların söz yazarı ve bestecileri çoğu zaman sefalet içinde göçüyor bu dünyadan. 

Şarkı sözü yazarı ve bestecilerin telif haklarını korumak amacıyla kurulan MESAM'ın (Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği) Denetleme Kurulu Başkanı Ali Ekber Eren ile telif hakları sorununu ve MESAM'ın lisanslama çalışmalarını konuştuk.

Ali Ekber bey öncelikle kısaca MESAM'ı anlatır mısınız bize? 

MESAM söz ve bestesi olan dostlarımızın meslek birliği. 1986'da kuruldu. Daha yeni. Ama Paris'te ve İngiltere'deki MESAM benzeri kurumlar 150. yılını kutluyor. Bizde daha yeni. Türkiye bunu bilmiyor. Albümlerde bir insanın sözü ve/veya bestesi varsa üyemiz olabiliyor. MESAM üyelerinin telif haklarını koruyor. Bir anlamda onların avukatlığını yapıyor. Merkezi Paris'te bulunan CİSAC konfederasyonuna bağlı çalışıyoruz.  

Sanatçıların yaşadığı her türlü sorunla ilgileniyor musunuz?

MESAM müzik ile ilgili konuları ele alıyor. Mesela 'X sanatçıya şöyle bir şey oldu siz neden görüş açıklamıyorsunuz' deniyor. MESAM o şekilde çalışmıyor. Biz sadece eserleri korumakla yükümlüyüz. Ve sadece üyemiz olan sanatçıların eserleriyle ilgiliyiz. Mesela üye olmayan bir sanatçıya telif ödeyemeyiz. Üyemiz olan sanatçıların telif gelirlerini alıyor ve sanatçılara dağıtıyoruz. 

Telif ödemelerini hangi kriterlere göre yapıyorsunuz? Hangi eserin ne kadar çalındığını nasıl biliyorsunuz?

Eşleşen telif ve eşleşmeyen telif olmak üzere iki kısım var. Radyo ve televizyonlarda sanatçı adına yapılan telif ödemeleri var, buna eşleşen telif diyoruz. Örneğin; bir TV düşünün buradan X insan adına bir telif ücreti geliyor, atıyortum bin TL. Bunun bir kısmı MESAM payı olarak kesiliyor, çünkü bizim giderlerimiz var, geri kalanı sanatçıya ödeniyor. Bir de eşleşmeyen eserler var. Türkü evi veya otel gibi yerlerden telif ödemesi geliyor. Bu tip yerlerde şu sanatçının şu kadar kadar saat eseri okundu diye bir sistem yok. Para havuza geliyor. Havuzun belli standarları var, kime ne kadar ödeme yapılacağına dair. MESAM onların paylaşımını yapıyor. 

MESAM'a üye olmak zorunlu değil sanırım? Peki size üye olmayan sanatçılar teliflerini alabiliyor mu?

Tabii tabii, mecbur değilsin, üye olmayanlar da var. MESAM'ın dışında bir meslek birliği daha var.  Ona üye olan sanatçılar da var. Ama bizim 10 binin üzerinde üyemiz var. Meslek birliğine üye olmayan sanatçı telif gelirlerinden faydalanamıyor, mutlaka üye olmak zorunda. Üye olmadığında mesela dijitalden (radyo-TV) para kazanamaz. Ben üye olmak istemiyorum deme şansı yok. Üye olmak istediğinde de kriterleri yerine getiriyor olması lazım. Bir eseri olacak ve eseri lisanslı bir yerde okunacak. Tabii üye olmak demek de çok para kazanacağı anlamına gelmiyor. Eserinin çokça icra edilmesi lazım bunun için.  

Teliften ciddi gelir elde eden sanatçılar var mı?

Alan da var, senin konumuna bağlı. Bir gazete düşünelim, bu ülkede 3 milyon satan bir gazete ile 300 bin satan bir gazete arasında ekonomik olarak bir fark olacaktır. Bir sanatçının eseri dijital platformlarda çok okunmalı. Bazen bir sanatçının okuduğu 1 eser 200 eserden daha fazla gelir getirebilir. Benim çok albümüm var demek çok önemli değil. Çok albümü olmak çok para kazanacağı anlamına gelmiyor. Bazen star olan insanlar da para kazanamayabilir. Mesele eserinin satılması, dinlenmesi. 

Peki telif geliri sadece dijital platformlardan mı sağlanıyor?

Aslında MESAM'ın görevi sırf albümler değil. Müzik yapılan veya müzik satılan yerler de yetki alanımızda. Mesela Karşıyaka'da bir berber, bir lahmacuncu, TV veya radyodan müzik çalışıyorsa oradan da teklif alma yetkimiz var.  Biz ona lisanslama diyoruz. 

Türkiye'de lisanslama çalışmaları ne aşamada?

Lisanlama Türkiye'de yeni oturuyor. Biz bundan yıllar önce İzmir Konak'ta lisanslama yapacaktık. Yukarıdan 'fazla girmeyin, çekilin. esnaf rahatsız olabilir' dediler. Burada lisanlama yapılırsa bunu iktidar yapıyormuş imajı oluşur dediler. Halbuki ilgisi yok. 

Bizde telif hakkı meselesi hala yeterince anlaşılmamışken sokaktaki herhangi bir işyerinden telif almak zor olmayacak mı?

Kolay değil. Mesela İzmir'i lisanslayacağız, ne kadar zor şu an biliyor musun? Tek tek bütün işyerleri gezilecek. Arif Sağ hocamızın proje geliştirmesiye bütün illerde, ilçelerde hukuk bürolarına yetki verdik. 5 – 6 ay oldu. Her hukuk bürosu kendi bulunduğu yerde lisanslama yapacak. Bu çok alışagelmiş bir şey değil. 'MESAM nedir' diyor adam. Bir mağaza düşünün, üç tane büyük ekran plaza TV var. Adam diyor ki, 'ben MESAM'a neden para vereyim'. Burada TV var, filmler var, filmlerde müzik var. Bizdeki telif anlayışında sadece canlı müzik yapılan yerlerden telif alınır diye düşünülüyor ama aslında öyle değil. 

Lisanslama çalışmaları başladı mı?

Tabii tabii başladı. Ama bu hemen bir günde olmuyor, lisanslama basit değil. 

Lisanslama yapmayan bir işyeri TV'den veya radyodan müzik çalamayacak mı?

Çalar ama lisanslı olmaz, kaçak çalmış olacak. Ticarethane olan yerlerde kullanamıyorsunuz. Evinde çalana kapat demiyoruz. 

Dünyada bu telif meselesi nasıl çözülüyor?

İngiltere ve Fransa başta olmak üzere Avrupa'nın yüzde 80'i telif sorununu çözmüştür. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu sorun var. Çünkü halk bilmiyor. Bir türküyü duyduğunda ne kadar güzel diyor ama onun arkasındaki emeği bilmiyor. Filmlerde, tiyatroda, açık alanlarda, müzik her yerde var. Ama bu yapılan şeyin çok önemli olduğunu bilmiyor.  

Bir sanatçı eserinden ne kadar süre ile telif alabiliyor? Telif gelirinden kaç nesil faydalanabiliyor?

Bir eser, eseri üreten insanın ölümünden 70 sene sonra anonimleşiyor. Karacaoğlan hala albümlerde var ama Karacaoğla'nın mirasçısı telif alamıyor. Şöyle bir hesap yapalım; kişi öldükten sonra oğlu-kızı torunu telif alır ama ondan sonrası düşer. Şöyle bir dünya yok; ben öldükten sonra benim torunumun torununa, gidebildiği yere kadar telif ödenir. Eser 70 yılda anonimleşiyor. Kendi yaptığım bir besteden örnek vereyim. Ben Sabahattin Ali'nin Göklerde Kartal Gibiydim şiirini 1992'de besteledim. Filiz Ali dediki; ben babamın eserini beste yapıp kamuoyuna duyuranlardan telif almıyorum. Ve almadı. Sadece benimle ilgili değil onlarca eseri bestelendi. İsteyebilirdi de. Bir ara, ne olduysa, telif haklarını bir ajans aldı. Sanırım 5 yıl kadar bu ajansa telif ödedik. 2018 yılında 70 yıllık süre doldu. Ve eserler anonime düştü. Şu anda bu eseri herkes okuyabilir. Ama yeni beste yapıp okuyabilir. Benim bestemi okuyacaksa benden izin almalı. 

Eserleri onlarca sanatçının albümüne girmesine, milyonlarca kez çalınmasına rağmen telif mekanizması çalışmadığı için eserinden para kazanamayan sanatçılarımız da çoktur sanırım.

Maalesef ülkemizde eseri okuyan insan para kazanırken eserin sahibi para kazanamıyor. Örneğin bana şu adamın şu eserini ver diyor insanlar. Müzik markete giden biri, Sabahattin Ali'nin Göklerde Kartal Gibiydim eserini okuyan Ali Ekber Eren'in albümünü istiyorum demiyor. Mesela Aşık Yener ismini çok az insan duymuştur. Yol Ver Dağlar Yol Ver, Kız Sen İstanbul'un Neresindensin gibi eserler Aşık Yener'e aittir. Çok yakından tanırdım. Ayakları kesildi adamın. Adam perişandı.  

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Yetki MESAM icra kurulunda. Ben denetleme kurulunda olduğum için gözlemlerimi anlattım. Arif Sağ yönetimindeki MESAM 20 sene önceki MESAM değil. Çok güzel mesafeler katettik. Hocam son derece donanımlı. Yönetim kurulu olarak da güzel şeyler yapıyorlar.  

Instagram da telif ödeyecek

Youtube ile 2014'te sözleşme yapıldı. Şimdi instagram ve facebook ile de sözleşme yapılacak. Youtube'da 30-40 bin dinlenme büyük bir gelir getirmiyor. En azından 10 milyonun üzerinde olacak para kazanıyorum demek için. Gençler abi ben çok dinlenmişim baya para alırım diyor. Ne kadar diyorum 280 bin diyor. 380-480 bin çok küçük rakamlar değil. 

Akıllı çocukmuş

Zülfü Livaneli bir çocuğu keşfetti. Ama çocuk reddetti. Bana göre doğru yaptı. Akıllı bir çocukmuş. Bu ülkede küçük bilmem kimler geldi geçti ama hiçbiri şimdi yok. O çocuk ne kadar gündemde kalacaktı? Nereden biliyoruz zirveye geleceğini? Onun öncelikle eğitimi, geleceği, psikolojisi önemli. 

Ali Ekber Eren kimdir? 

1956 yılında türkülerin harmanı olan Sivas'in Divriği ilçesinin Sincan nahiyesinde dogdu.
Sanat yaşamına; bulunduğu yöre türkülerini dinleyerek, deyişler, semahlar okuyarak başladı. İlk ustası babası İbrahim Eren, 86 yıllık yaşamının 60 yılını bağlama yaparak geçiren ve yörenin sayılı ozanlarındandı. Çıraklığı babasının bağlama atölyesinde geçen Ali Ekber Eren, onu dinlemekle ve sanatçı dostlarını tanımakla birlikte bağlamaya olan sevgisi de iyice pekişti. 1980 yılına kadar bağlama ile türküleri kendine çalıp söyleyen Eren, “o yıllar benim emekleme dönemimdir”der. 12 Eylül 1980 döneminden sonra Demokratik kitle örgütlerinin gecelerine katıldı. Kendi ürettiği türkülerini halkla beraber okuma zamanının geldiğine inanan Eren, 1989 yılında Hasret Gültekin, Abuzer Karakoç ve Hüseyin Aydın ile birlikte ilk albümü olan Dostlar Muhabbeti'ni çıkardı. Sonraki yıllarda Türkülerde Biz Varız , Anlamadım Bu Ne Haldı, Dağlı Yürek Eylem Eyle, Ve Böyle Kal, Senin İçin Değilmiydi? albümlerini çıkardı. Yurt içinde ve yurt dışında yüzlerce konser veren Eren, sanat çalışmalarının yanı sıra MESAM Denetleme Kurulu Başkanlığını sürdürmekte. Eren, evli ve iki çocuk babasıdır.