Baha Okar; “Seferihisar oluş halinde, yavaş şehirle ilgili bir takım hedefleri var ama o hedeflere ulaşmış değil henüz. Seferihisar'ın dinamik oluş hali anlatılmaya değer. Bir dergi çıkaracağım ve Seferihisar'a yön vereceğim iddiasıyla yapmadım bunu ama katkı koyabilirim diye düşünüyorum.

Baha Okar, Devrimci Karargah operasyonu kapsamında 21 Eylül 2010 tarihinde göz altına alındı. 21 ay cezaevinde kaldı. Dava dosyasında kendisine isnat edilen suçları işlemediğini, iddia edilen yerlerde bulunmadığını, dosyadaki kanıtların asılsız ve düzmece olduğunu anlatabilmesi 21 ayına maloldu. Neresinden tutsanız elinizde kalan bir yargılama sürecinin sonunda 2012 yılında tahliye edilen Okar, hayatına kaldığı yerden devam etmeye çalıştıysa da bunu ancak 2015 yılına kadar başarabildi. 2015 yılında tası tarağı toplayan Okar, ailesiyle birlikte Seferihisar'a yerleşti. Yaklaşık bir yıl önce Devrimci Karargah davasından beraat eden Okar, eşi Suzan Yılmaz Okar ve kızı Pia ile kendisine Seferihisar'da yeni bir yaşam kurdu.

Tutuklu olduğu süre de dahil olmak üzere çalışmaktan üretmekten hiç vazgeçmeyen Okar, hala üretmeye devam ediyor. Seferihisar'ın değerlerini, kültürünü, tarihini ve insanlarını geniş kitlelere tanıtmak için Seferi Keçi dergisini çıkaran Okar ile Seferihisar'daki yeni yaşamını konuştuk.

Kısaca Baha Okar'ı tanıyabilir miyiz?

1973 yılında Karadeniz Ereğli'de doğdum. ODTÜ Makine Mühendisliği bölümünde okuyordum ama atıldım. Sonra döndüm okula ama bitiremedim. Sadece teknikerlik yapabileceğim bir sertifika aldım. Sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde 1 yıl iktisat okudum. Birinci yılın sonunda okulu bırakıp İstanbul'a yerleştim. İstanbul Üniversitesi'nde iktisat okumaya başladım ama orayı da bıraktım. Derslerle pek ilgim olmazdı. Gözüm okulda değildi. Bu süre zarfında hep siyasi dergilerde, sendika dergilerinde yayıncılık yaptım. İstanbul'a geldikten sonra Bilim ve Gelecek Dergisi'nde çalışmaya başladım. Daha sonra Devrimci Karargah operasyonunda tutuklandım. 21 ay hapis yattım. 2012 yılında tahliye edildim. 2015 yılında da Seferihisar'a yerleştim. Yaklaşık bir yıl önce de davadan beraat ettim.

Dava sürecini biraz açar mısınız?

Hanefi Avcı Haliç'te Yaşayan Simonlar kitabını baskıya göndereceği zaman, bugün herkesin FETÖ diye andığı ama o günlerde el üstünde tutulan, itibar gören, bir ayağı emniyette bir ayağı yargıda bir ayağı siyasette toplumun her yerine nüfus etmiş bu yapı ipliğinin pazara çıkacağını düşündüğü için bir tezgah kurdu. Hanefi Avcı bunların iç yüzünü oldukça iyi bilen biri olduğu için, telaşla onu etkisizleştirmeye, sesini kısmaya çalıştılar. Birbiriyle hiç ilgisi olmayan kişileri aynı dosyaya dahil ettiler. Benim Sosyalist Demokrasi Partisi ile ilişkimi kurmuşlar. Bir şekilde kimi nereden katabileceklerse hızla bir dava dosyası oluşturmuşlar. Bunun içinde 70 küsur yaşında bir sendikacı da vardı siyasetle hiç ilgisi olmayan, hayatında hiç sol siyasete bulaşmamış insanlar da vardı. Kalabalık ve içinden çıkılamaz bir dosyaydı. Öyle bir örgüt şeması kurmuşlar ki kimin nereye bağlı olduğu belli değil. En çok bağlantısı olan da ben görünüyordum. Kime merhaba dediysem onunla bağlantı kurmuşlar. Davayı somut dayanaklara büründürmek için de telefon görüşmelerinden abuk sabuk kanıt bulmaya çalışmışlar. Bunların içinde benim bu davadan çok çok önce ölmüş olan lisedeki Fransızca öğretmenimin bir anı kitabıyla ilgili şeyler de vardı, yayıncı bir arkadaşımla yaptığım görüşmeler de vardı. Bir PKK itirafçısından da şu tarihlerde Kuzey Irak'ta kamptaydı diye teşhis almışlar. Ki o tarihler benim İstanbul'da olduğum, sürekli bir işte çalıştığım, hatta yetmediği için iki işte birden çalıştığım dönemdi. Yani böyle bir kampa katılmamın teorik olarak mümkün olmadığı bir dönemdi. Bütün bunları sigorta belgeleri, banka dekontları, kira kontratları, işyeri sözleşmeleri ile göstermiş olmamıza, uydurulan kanıtları çürütmemize, kendi lehimize tanıkları mahkemede dinlemelerine rağmen derdimizi anlatmamız iki yıl sürdü. Dolayısıyla 2 yıl tutuklu kaldım ve tahliye oldum. Sonra yargı süreci devam etti. Herkese ceza verdiler. Yargıtay bozdu cezayı. Daha sonra ben beraat ettim. Yaklaşık 1 yıl oldu beraat edeli. Şuan tazminat davası açtım. Bu işin hukuki süreci bu noktada.



Seferihisar'a yerleşmeye nasıl karar verdiniz?

Böyle bir şey yaşayıp tekrar hayata dönünce kaldığın yerden başlayamıyorsun. Bir takım şeyleri yeniden örmek gerekiyor. Çok uzun zamandır birlikte olduğum eşimle resmi nikahı hapisteyken kıymıştım. Çıktıktan sonra bir çocuğumuz oldu. İstanbul'da yaşamak da zor zaten. Zihnimizin gerisinde hep bir yerlere gitmek vardı. Seferihisar bildiğim bir yer değildi. Çok hızlı bir kararla geldik. Ekonomik ve sosyal olarak bir ferahlamaya ihtiyacımız vardı. Çocuğumuza daha rahat bir ortam sağlayabilmek istedik.

Buraya geldiğinizde aklınızda bir iş planı var mıydı?

Benim gibi İstanbul'dan kaçan, birazcık okumuş yazmış insanların kafasında hep giderim bir kitap kafe açarım düşüncesi oluyor. Seferihisar'a geldiğimde bunun gerçekçi olmadığını gördüm. Seferihisar'da internetten alışveriş yaygın. Bir de İzmir'e çok yakın olduğu için her türlü alışveriş için gidip geliyorlar. Gitmişken kitaplarını da alıyorlar. Benim bir yakınımın merkezi Ankara'da olan bir medikal işi vardı. Sürekli Ege Üniversitesi Hastanesi'ne gidip gelmesi gerekiyordu. İzmir'de olursan bu işimi takip edersin demişti. O bir güvence oldu aslında. Buraya geldikten sonra da Bilim ve Gelecek Dergisi'nde çalışmaya devam ettim. İstanbul'da birkaç yayınevi için de çeviri editörlüğü yapıyordum, artık bıraktım. Onları sürdürürken burada kendime bir iş yaratırım diye düşünmüştüm. Biraz planladığım gibi de ilerliyor.

Seferi Keçi de bu planın bir parçası mıdır?

Seferi Keçi biraz plan dışıydı aslında. Ekonomik bir işten söz ederken aklımda bir dergi çıkarmak yoktu. Ekrem Gün Seferihisar Kent Konseyi Yürütme Kurulu Başkanı olunca günlük bir gazete fikri olduğunu anlattı bana. Ben ona 'bu iş olmaz, günlük bir siyasi gazete çıkarmak çok zor iş' dedim. Çünkü yereldeki ekonomik siyasi ilişkiler çok iç içe, hep yüz yüze baktığımız insanlar. Yani rahat rahat bir gazete çıkarmak, bu işi keyif alarak yapmak zor. İnternetten toplayacağın haberlere takla attırarak gazete yapmanın da bir kıymeti yok. Bir de işin ekonomik ve hukuki sorumluluklarını anlattım. Bunlar gündeme gelince Ekrem hoca bu işi rafa kaldırdı. Ama ben siyasi gazete olmaz derken kafamda aslında 'burada kültür yaşam dergisi çok güzel' olur fikri uyanmaya başlamıştı.

İçerik oluşturmakta zorlanıyor musunuz?

Seferihisar'da böyle bir dergi için iyi malzeme var. Seferihisar'ın bir fikri var. Citta Slow'un dayandığı düşünsel arka plan benim sahipleneceğim ve anlatmaktan mutluluk duyacağım bir felsefe. Bir kentin doğasına, tarihine, kültürel değerlerine uygun, insanların kapitalist bir koşturmaca içine girmeden hayatı kendi akışında yaşadıkları gelişme çizgisi izlemeleri. Bunun içinde alternatif yeşil enerji kaynaklarını kullanmak da var, bölgenin kendine has ürünlerinin üretilerek pazara sunulması, bunun kooperatifler aracılığı ile yapılması da var. Bütün bunları düşününce Seferihisar'ın anlatacak bir söz var. Burada yaşayan pek çok sanatçı ve yazar da var. Onların hikayeleri de anlatılmaya değer. Anlatacak bir malzemenin olması yayıncılıkta çok önemli. Ben böyle bir dergiyi başka bir yerde daha zor çıkarırdım.

Seferihisarlılar dergiyi benimsediler mi?

Beklendiğimden daha fazla kabullenildi. Bir kere ben beklediğimden daha iyi bir dergi çıkardım. Malzemenin iyi olmasının yanı sıra iyi bir dergi olması için çok emek verdim. Seferihisar çok göç alan bir yer. Dışarıdan gelmiş, okumuş yazmış insanların da bir ihtiyacına denk düştü sanırım. Ama şu eleştiriyi de yapmak isterim kendime; derginin eski Seferihisarlılara değen bir tarafı da olmasını isterim ama bu konuda geçen dört sayıda çok başarılı olduğumu düşünmüyorum.



Seferihisar'a yerleşmiş olmaktan mutlu musunuz?

Toplamda iyi ki gelmişim diyorum. Seferihisar henüz oluş halinde, olumlu yanları da var olumsuz yanları da. Niye geldim demedim hiç. Ama herşeyin dört dörtlük olduğunu da söyleyemem. Burası bir ütopya değil. İstanbul'dan kopup geldiğinizde bir cennet bulmuyorsunuz. Burayı artısıyla eksisiyle kabullenerek geldiğinizde mutlu oluyorsunuz.

Emek verecek insanlar gelsin


Buralar keşfediliyor ve göç alıyor buna müdahale edebilme şansımız yok. Seferihisar'ı gizleyemeyiz ama gelen insanların niteliğine etki edebiliriz. Bu dergiyi okuyup gelecek insanların gelmesinden buranın nüfus artışının bu dergiden beslenmesinden çekinmem. Gelecekse bu insanlar gelsin. Bunu yapabileceğimden değil ama olacaksa doğru insanlar gelsin. Gelenler buraya bir emek katsın. Sadece emekliliklerini sürmeye değil bir ekonomik değer yaratmaya gelsinler.