Röportaj / Sinan KESKİN

Seferihisar'ın neredeyse her mahallesinde bir tiyatro ekibi var. 4 yaşından 74 yaşına kadar herkes tiyatro ile ilgileniyor. 13 farklı tiyatro topluluğu bulunan ilçede ekipler 1 yılda 100'e yakın kez sahne aldı. İzmir, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok ilde sahneye çıkan ekipler 15 binin üzerinde seyirciye ulaştı. 9 yıldır gece gündüz demeden, 13 farklı tiyatro topluluğu ile çalışmalar yürüten, köy köy dolaşıp çocuk, genç, yaşlı, amatör, profesyonel demeden tiyatro aşkı aşılayan Vedat Murat Güzel ile Ulamış Kadın Emeği Evi'nde buluştuk. Bir yıl önce kurulan ve çoğunluğunu kadınların oluşturduğu Ulamış Köy Tiyatrosu'nun hikayesini konuştuk.

Vedat bey Ulamış Köy Tiyatrosu'na geçmeden önce kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

İzmir'de 29 yıldır tiyatro adına emek vermeye çalışıyorum. Son yıllarda özellikle gençlerle, çocuklarla, yaşlılarla ve kadınlarla çalışıyorum. Çeşme'de 9 yıl hem büyüklerle hem çocuklarla çalıştım. Narlıdere Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi'nde 13 yıl emek verdim. 11 yıldır Levanten Tiyatrosu'yla çalışıyoruz. Bulaşıcı Hastalıkları Önleme Derneği ile gönüllü olarak çalışıp sosyal sorumluluk projeleri yaptık. Doktorlara eğitimler verdim ve gönüllü olarak oyunlar çıkardık. TURMEPA ile de gönüllü çalışıp sosyal projelerde drama öğretmenliği yaptım. Her yıl Behçet Uz Çocuk Hastanesi, Ege Üniversitesi Hastanesi Onkoloji Bölümü ve Anadolu Otizim Vakfı gibi pek çok derneğe-vakfa yardım amaçlı oyunlar oynamayı kendime ilke edindim. TAKEV Koleji açıldığından beri drama öğretmeniyim. Eskiden anaokullarında da çalışmıştım. Şimdi benim 4 yaşında da 74 yaşında da öğrencim var. Ve farklı kültürlerden insanlarla çalışıyorum. Işıltılı Replikler gibi İzmir'in önemli ailelerinin oluşturduğu bir tiyatro grubunu da çalıştırıyorum, Ulamış Köy Tiyatrosu'nda köylülerle de çalışıyorum.

9 YIL ÖNCE BAŞLADI

Son yıllarda Seferihisar ve köylerinde bir çok tiyatro grubu kurup oyunlar sahnelediniz. Bu süreç ne zaman ve nasıl başladı?

Bundan 9 yıl önce Seferihisar'la yolum kesişti. Çok duyarlı, sanatçı kişiliği olan, mütevazi, içten bir başkan vardı. Tam benim ilkelerime uygun bir başkan. Çocuk Belediyesi projesi o zamanlar yeni başlamıştı ve bir düğün salonunda çalışıyordu. İlk çalışmalarımız orada başladı. Yaptığımız projelerle, oyunlarla sevilip beğeni topladıkça sayımız arttı. Şuan 250'ye yakın kursiyerimiz var. Seferihisar, Ürkmez ve Ulamış'ta ekipler kurduk. Ürkmez'de Gençlik ve Sanat Merkezi'nde, Seferihisar'da Çocuk Belediyesi Kampüsü'nde, Ulamış'ta ise Kadın Emeği Evi'nde çalışıyoruz. Buralarda toplam 13 tiyatro ekibimiz var. Bunların 5'i çocuk tiyatrosu.

Ulamış Köy Tiyatrosu ne zaman kuruldu?

Başkanımızın Seferihisar'da her köye bir nitelik kazandırma çalışmalarının bir uzantısı olarak 1 yıl önce kuruldu. Ulamış Kadın Emeği Evi sorumlusu Gönül Özdemir liderliğinde başta kadınlar olmak üzere köylülerle pazar tezgahında, evlerinde, kahvede tek tek ziyaret ederek projeyi anlattık. Oynamanız şart değil, gelin, görün, izleyici olun, isterseniz devam edersiniz dedik. Tabi insanlar ilk başta mesafeli davrandı. İlk etapta katılım az oldu. Fakat önümüzde Sığacık'ta düzenlenen festival vardı. O festival için skeçlerden oluşan küçük bir oyun çıkardık. Orada sahneye çıkmak oyunculara çok iyi geldi. İzleyici olarak gelen köylüleri de isteklendirdi. Böylelikle katılımcı sayısı arttı. Her çalışmadan olumlu pozitif düşüncelerle evlerine dönen oyuncular köyde anlattıklarıyla ilgiyi daha da artırdı. Sayımız birden bire 30'u buldu. Ekip genişleyince bir oyun çalışmaya başladık. Onların rahat adapte olabilecekleri derleme bir oyun hazırladım. Bu oyunun prömiyerini İstanbul'da Maltepe Belediyesi Türkan Saylan Sahnesi'nden yaptık. İkinci oyunu yine İzmir'de oynayamadık. Ankara'da Çankaya Belediyesi Yılmaz Güney Sahnesi'nde oynadık. Bu oyuncuları çok motive etti.

Bir yılda ne kadar mesafe kat ettiniz?

Daha çok yol kat etmemiz gerekiyor. Çok amatörüz. Çoğu daha tiyatroya bile hiç gitmemiş insanlar. Tarlasında hayvanıyla ilgilenirken 'hadi gel' dediğimiz insanlar. İyi niyetimizle sahnede varolma savaşı vereceğiz. Biz sanat yapıyoruz, 'sanatçıyız, oyuncuyuz' asla demiyoruz. İyi niyetimizle sahnede varolacağız. Tiyatroya olan sevgimizle, sahnede varolma ısrarımızla, yavaş yavaş bir yerlere gelmeye çalışacağız.

HAYATA BAKIŞLARI DEĞİŞTİ

Tiyatro yapıyor olmak onlara ne kattı?

Duruşları, hayata bakış açıları değişti. Pazarda tezgahı olanların tezgahta duruşları bile değişti. Aile içinde önce karşı çıkılırken şimdi desteklenmeye başladılar. Köylünün bakışı değişti. Özgüvenleri gelişti. Köyde çok güzel bir etkileşim başladı. Hem aile içinde hem sosyal ilşikilerinde, tiyatroya, sanata bakış açıları olsun, birbirleriyle iletişimleri olsun çok farklılaştı. Yaptığınız sanatı insanlara bulaştırmaya çalışın diyorum. Çünkü sanat, tiyatro bulaştırabileceğiniz en güzel hastalık. Bizim sloganımız “sanata dokunan ellerde kir barınmaz”. O nedenle sanatın hangi dalına olursa olsun bulaşın. Sanatla ilgilenen insan duygularına sahip çıkan, vicdanı, merhameti olan, duygusal bireyler oluyor. Yaşadığı olayların farkına varabilen, doğru tercihler yapabilen, olayları doğru sorgulayabilen bireyler oluyor. Bu da toplumun daha huzurlu olmasına katkı yapıyor. O yüzden sanata dokunan eller kir tutmuyor diye düşünüyoruz.

Ayşe Doruk (70)

Bir yıldır tiyatro yapıyorum. Tiyatroyu çok seviyorum. Sanatın her çeşidini seviyorum zaten. Köyde kurs başlayacak dediler, gidep bir göreyim dedim. Geldim ve geliş o geliş. Benden önce kızım oynuyordu zaten. Benden sonra torunum da başladı. Üç kuşak tiyatrodayız. İsteyince her şey oluyor. Sağlığım elverdiğince, ömrüm yettiğince tiyatrodayım.

Aslı Esenli (42)

Çiftçiyim. Babam erken yaşta öldüğü için evin hem erkeği hem kadını oldum. O yüzden işim çok yoğun. Ben yeğenimi Seferihisar Çocuk Tiyatrosu'na götürüyordum. Sonra kendim de yazıldım. Bir süre gittim ama köyden gidip gelmek çok zor oluyordu. Bırakmıştım. Gönül abla 'Aslı köy tiyatrosu açılacak, gel' dedi. Gelemem dedim. İlk oyunu çıkardıktan sonra Murat hocamla karşılaştık, Seferihisara bile gidiyordun, buraya mı gelemeyeceksin' dedi. Bir geldim pir geldim. Hem erkek yaptılar beni hem de kadın. İki rolde oynuyorum.

Yüksel Çiftçi (74)

Grubun en genci benim. Gururla söylüyorum yaşımı. Seyretmek için gelmiştim, çok hoşuma gitti, kaldım. Sahnede kendimi çok mutlu hissediyorum, gençleşiyorum. Hayatım boyunca çok sıkıntı yaşadım, burada olmak beni mutlu ediyor. Allah sağlık verdiği sürece geleceğim. Tiyatroda daha bir başka oluyorsun, ben hayata küsmüştüm şimdi çok mutluyum.

Emine Yıldırımer (48)

Emekli bankacıyım. İstanbul'da yaşıyordum. 2,5 yıl kadar İzmir'de yaşadım. İzmir de kalabalık gelmeye başlayınca daha sakin bir yer ararken yolumuz buraya düştü.1.5 yıldır Ulamış'ta yaşıyorum. Masal gibi bir köy. Yeni taşındığımda çatı akmış halılarım kirlenmişti. Halıları yıkamaya vermiştim. Parasını vermek için yıkamacıyı ararken onun burada provada olduğunu söylediler. Ben de prova yaptıkları yere geldim. Hiç kimseyi tanımıyordum. Sen de katılır mısın dediler. Ortamı görünce burada bulunmam lazım dedim. O gün bugündür buradayım.

Gönül Özdemir (54)

Kadın Emeği Evi sorumlusuyum. 9 yıldır tiyatro yapıyorum. Vedat hocamla tanıştıktan sonra zaten tiyatroyu bırakmanız mümkün değil. Eskiden düşündüklerimi bir türlü aktaramıyordum. Bunu bir şekilde iletmeliyi diyordum. Sanat bizim ruhumuzda var, öyle bir aileden geliyorum. Bu ne olur diye düşünürken bunun en güzel yolunun tiyatro olduğuna karar verdim. Gerçekten özünüzle sanat yapmak isterseniz insanlara dokunursunuz. Sadece gösteriş için tiyatroda olursanız emin olun seyirci sizi anlar. Onun için özünüzle sözünüzle sanatın yanında olacaksınız. Ölürsem sahnede ölmek istiyorum.

*Not: Bu röportaj İZSANAT Dergisi ocak sayısında yayınlanmıştır.