Haber / Gökmen KÜÇÜKTAŞDEMİR

Yeni yıl yaklaşıyor. Sevdiklerinize hediye alırken çok düşünmeyin, kitap alın. Bir hediye kitap aldığınızda sadece sevdiğiniz insanı değil, aslında o kitabın yazarını, yayınevini, kitapevini, dağıtıcısını ve devleti de mutlu ediyorsunuz. Bu zincirdekilerin mutlu olması demek yeni fikirlerin, yeni yazarların doğması, daha iyi ve yaşanılır bir ülke için küçük de olsa bir adım daha atılması anlamına geliyor. Ben TT Yayıncılık ile yeni tanıştım ama yaptıkları işleri ve kitaplarını çok sevdim. TT Yayıncılık'ın sahibi Turgay Yağan Almanya'da üniversite eğitimi almış ve uzun süre Almanya'da yaşamış. Turgay Yağan ile hem yayınevini hem de yazdığı kitapları konuştuk.

Yeni yıl yaklaşıyor. En güzel hediye sizce nedir?

Bence en güzel hediye kitap. Biz yayınevi olarak kitap hediye edilecek kişi ya da kişilerin isimleri verilirse paketin içine güzel bir kart koyuyoruz. Böylece hediye, daha özel bir şekilde sahibine ulaşsın istiyoruz.

TENCERE DİBİN KARA...

Son dönemde Almanya ile Türkiye'nin arasının iyi olduğunu söyleyemeyiz. 'Tencere Dibin Kara Seninki Benden Kara' adlı kitabınızda bize öteki Almanya'yı anlatıyorsunuz. Böyle bir kitap yazma fikri nereden çıktı?

Aslında Almanya'da yaşadıklarımdan ve gördüklerimden dolayı önce kitabın ismi çıktı: 'Tencere Dibin Kara Seninki Benden Kara.' Ben çocukken Alman Lisesi'ne başlamadan önce Almanya'yı tanımazdım. Okulda öğretmenlerimiz Almandı. Bize muhteşem bir Almanya anlattılar. Burada babamın doktor olması ve bütün hocalarının 2. Dünya Savaşı'yla Türkiye'ye gelenlerden oluşmasının katkısı da vardı. Böylece bir Almanya merakı ve hayranlığı oluştu bende. Sonra Almanya'da yaşamaya başlayınca yavaş yavaş bazı şeylerin anlatıldığı gibi olmadığını 'her parlayanın altın olmadığını' öğrendik. Bir merakla bilgilerimin doğru olup olmadığını araştırmaya başladım. Hatta bazen araştırmama da gerek kalmıyordu direkt önüme geliyordu. Kitapta araştırdıklarımın dışında kendi yaşamımdan da bazı olayları anlattım. Alman hükümetinin pek çok konuda halka yanlış bilgi verdiği gördüm. Mesela işsizlik sayısı hakkında, mesela övündükleri hukuk ve adalet gibi olaylar konusunda... Anlatılan pek çok şeyin propaganda olduğunu gördüm. Kitabımda, özellikle Almanya'nın çok hızlı dönen ekonomisiyle ayakta kaldığını, pandemi nedeniyle işlerin durmasıyla ülkenin tıkandığını, bu yüzden geleceğinin pek parlak olmadığı anlattım. Almanya'da siyasiler ve yöneticiler kara kara ne yapacaklarını düşünüyorlar. Bir de halk bizim gibi krizlere hazır değil. 2017 -2018 kışında Almanya'da 25 bin kişi gripten ölmüş. Bu sayı pandemi sonucunda ölenlere eşit. Fakat hiç kimsenin bundan haberi olmadı. 'Bize bir şey olmaz, biz hırslıyız, bir güçlüyüz' diyen kibirli bir millet var karşımızda. Bende aslında her şeyin anlatıldığı gibi olmadığını ortaya çıkarmak istedim. Kitabım çıktıktan sonra beğenildi. Şu an Hollanda, İtalya, İngiltere ve Rusya'daki yayınevleri kitabı yayınlamak istiyor. Bunların çalışmasını yapacağız.

TT Yayıncılık'tan çıkan bir başka kitap da Büyük Devrimciler. Bu kitapta yer alan isimleri neye göre belirlediniz? Bu kitabın çıkış hikayesi nedir?

Kitabı İtalyanlar hazırladı. Hazırlarlarken benim de kitaba küçük bir katkım oldu. Ancak Atatürk'ü kitapta ilk sıraya koymak ve kapakta öne çıkarmak İtalyanların fikriydi. Bana sorsalardı ben de aynı öneriyi sunardım ama zaten İtalyanlar buna karar vermişti. Bu kitabı korona günlerinde yayımlamak onların fikriydi, daha sonra Almanca da yayımlandı. Biz de TT Yayıncılık olarak tasarımını biraz değiştirerek Türkçe çevirisini yayımladık. Kitap hatasız olsun diye defalarca kez okuduk. Bu okumaların bana çok büyük yararı oldu. 17 devrimcinin bakış açılarını daha çok inceleme şansını yakaladım.Okurken Atatürk'ün diğer devrimcilerin çok çok ötesinde olduğunu bir kez daha anladım.

BİR KADIN, BİR ERKEK

Yayıneviniz tarafından yayımlanan sizin iki kitabınız çok dikkat çekici. "Bir Erkek" ve "Bir Kadın". Kitaplarınız Almanya'da da "ER" ve "SIE" adlarıyla basılmış. Bakış açılarıyla fark yaratan bu iki kitabı yazmak nerden aklınıza geldi?

Aslında bu güne kadar kimsenin akıl edememiş olması bana ilginç geliyor. Üzerine en çok konuşulan konu kadın erkek ilişkileridir. Bu ilişkilerde birçok hata yapıyoruz. Ben bir olayı bir kitabımda bir kadının bakış açısıyla anlattım, diğer kitabımda da bir erkeğin bakış açısıyla anlattım. Kitabı önce Almanca olarak yazdım daha sonra Türkçeye çevirdim. Önce okurlar Bir Kadın adlı kitabımı okudular çok beğendiler sonra Bir Erkek adlı kitabımı okudular, "Okurken bu tarafını biz görmemişiz" dediler. Çünkü pek çoğumuz olayların bir tarafını görmüyoruz. Böyle bir sorunumuz var.

Bu iki kitabın ortak konusundan bahseder misiniz? 

"Bir Erkek" romanımda Türk kökenli Alman gazeteci Okan Baran'ın öyküsü anlatılıyor. Okan, bir pazar sabahı yaşamından hoşnutsuz uyanıyor ve kader ağlarını örmeye başlıyor. Yeni bir aşkla birlikte kendi iç dünyasına da bir yolculuğa çıkıyor… Aşkı ve gönül verdiği işi arasında gidip gelmeleri, dünyayı düzeltme çabasında Güneydoğu Anadolu'nun çorak topraklarını macera arayışı, ilginç karşılaşmalar ve Gezi Parkı'nda olgunlaşması… Kitap, yakın tarihimizin farklı insanlarına ışık tutmayı da hedefliyor; devrimcilikten hayal kırıklığına uğramış olsa da asla 68 ruhundan vazgeçmemiş olan Okan'ın babası Almanyalı Kemal Abi gibi karakterlerle bu yaklaşım anlatılmaya çalışılıyor. Aynı günlerde kesişen yollar, kesişen yolların iki farklı cinsin zihninde yarattığı başka manzaralar, karşılıklı ama farklı olan düşünceler, yaşam tarzları ve beklentiler anlatılırken yaşananlar her iki kitapta da aynı sayfalarda ve aynı tarihlerde birbirine paralel ilerliyor.

"Bir Kadın" ise Hamburg'da yaşayan avukat Laura Janssen'in öyküsünü anlatıyor. Onun macerası da aynı kentte, yaşamından hoşnutsuz ve yaralı olarak uyandığı aynı sabahla başlıyor ve o gün yaşamı değişiyor. Mesleğini hakkıyla ve dürüstçe icra etmek isterken kadınlığını da yaşamak istiyor. Ne gündelik yaşamın ne de kadına bakışın Almanya'da da çok da farklı olmadığı savunuluyor. "Bir Kadın", "Bir Erkek" gibi yakın tarihten bu kez farklı Almanların yaşamına ışık tutmayı amaçlıyor; 2. Dünya Savaşı'nın belki de hiç bilinmeyenlerine tanık olmuş olan Laura'nın Oma'sı gibi karakterlerle bu yaklaşım dile getirilmeye çalışılıyor…

Bu kitaplarla ilgili okurlardan gelen ilginç tepkiler oldu mu?

Frankfurt Kitap Fuarı'nda bir kadın bu kitaplara bakıyordu. Kitap editörü kadın arkadaşımız, "Bu kitapları okuyun bakış açınız değişecek" dedi. Kitapları elinde tutan kadın, "İsmini gördüm kitapların şu anda bile bakış açım değişti. Evet bir erkek varsa bir de kadın var. Biz fotoğrafın genelde bir tarafını hiç görmüyoruz" dedi. Genel olarak söylersek kitaplarım beğenildi ve insanlara farklı bakış açıları getirdi.

Bu iki kitap hem Almanya'da hem Türkiye yayımlandı. Her iki ülkenin okurlarının tepkileri nasıl oldu?

Almanlar daha çok Bir Kadın'ı beğendiler. Bir avukat olan Laura'nın hayatı, yaşadıkları dikkatlerini çekti. Türkiye'de ise Bir Erkek daha çok beğenildi. Çünkü Okan Gezi Parkı'na gidiyor, orada yaşadıkları var.

Bu kitapların yazım tarzı film olmaya uygun. Böyle bir teklif geldi mi size?

Evet geldi. Almanya'da kitap fuarında bir bey geldi kitapları aldı, okudu. Daha sonra gelip kendisini takdim etti. Almanya'nın en ünlü film şirketlerinden birinin yöneticilerinden olduğunu söyledi. Ve bu kitapları film yapmak istediğini söyledi. Başladık çalışmaya ama sonra gördüm ki benim iyi niyetli olarak yazdığım Gezi Parkı olayıyla ilgili kimi eleştirileri ya da yorumlarımı senaryoda farklı bir boyuta çekmek istediler. Filmin merkezine bu konuyu oturtmaya çalıştılar. Bende üçüncü toplantımızda projeye son verdim. Kitabın benim anlattıklarımdan farklı bir yere gitmesini istemedim.

Yayınevleri zor bir dönem geçiriyor. Pandemi, korsan yayıncılık, kitap baskı maliyetlerini artması, özgürlüklerin kısıtlanması.... Siz ne düşünüyorsunuz?

Evet bunlar ciddi sorunlar. Bizim ayrıca kitapevleri ile ilgi sorunlarımız. Kitapevlerinden kimin battığını, kimin batmadığını bilemiyoruz. Kimle nasıl çalışırız bilemiyoruz. Kitapevlerinin büyük kısmı bir tekelde. Ve eskisi gibi iyi çalışmıyor, kitaplara gereken özeni göstermiyorlar. Bu çok üzücü. Dövizin artmasıyla kağıt fiyatları arttı. Kitap bastırmakta zorlanıyoruz. Gittiğimiz bir matbaayı bir dahaki gidişimizde açık bulamıyoruz. Biz belli bir yerlerde çalışıyoruz ama sektördeki diğer yayınevleri bu sorunu yaşıyor. Korsan her yerde her zaman problem. Önüne geçilmeli. Sektörü zarar uğratıyorlar. Yayınevi işletmek kolay bir iş değil ama birilerinin de yapması lazım. Bu da önemli bir görev.

YAYINEVLERİ KAPANACAK

Dünyadaki ve Türkiye'deki yayıncılığı nasıl görüyorsunuz?

Yayınevlerinin giderek azalacağını düşünüyorum. Bu arada çok sayıda kitap gerektiği değeri kazanamadan maalesef yok olacak. Yayınevleri her kitabı basamayacak. Çünkü kağıdımız yetmiyor. Gücümüz yetmiyor. Kitaplarımız daha çok internet üzerinden satıyoruz. Kitapevlerine gidemiyoruz. Onlar da bu süreçte hafta sonları kapalılar. Bir de dağıtımcılar var. Onlar yüzde 50 artı yüzde 8'e kadar pay alıyorlar. Kitapların fiyatlarının yüksek olmasının nedeni dağıtımcıların aldığı pay. Bu nedenle kitapevlerine girmekte zorlanıyoruz. Çok zor günler bizi bekliyor.

Kitapların yanında İzlediğim Filmler ve Okurun Kitaplığı adı altında çok güzel not defterleri hazırlamışsınız. Yayınevi olarak benzer işlere imza atacak mısınız?

Bu tarz bir dizi defter basacağız. Bunları İngiltere'de bir yayıncı arkadaşım istedi İngilizce olarak. Şimdi onun için hazırlıyoruz. Güzel ürünler oldu. Kitaplar için olan okullarda ilgi gördü. Diğeri içinde sinemaların açılmasını bekliyoruz. Böylece daha çok insan film izlesin ve bu defterlere not alsın. Bu defterler ilerleyen yıllarda çok güzel anılara dönüşecek.

Bu arada hem bir yazar hem bir yayınevi sahibi olmak nasıl bir duygu nasıl hissediyorsunuz?

Zor bir durum benim için. Yayıncılıktan biraz çekilmek, yerimi profesyonel yöneticilerime bırakmak ve daha çok yazmak istiyorum. Siz de biliyorsunuz ki yazmaya başladığı zaman insan duramıyor. Her iki işi götürmek kolay olmuyor.  

İZMİR'E BÜRO

TT Yayıncılık İzmir bürosunu ne zaman açacak? Ne tür kitaplara imza atacak?

4 Ocak'ta İzmir'de bir büromuz açılacak. İstanbul büromuzdan daha büyük olacak. Ben İzmirlilerin çok başarılı olacaklarına inanıyorum. Yapacakları işe inançları büyük. Elimizde şu an çok sayıda proje var. Özellikle İtalyan bir yayıneviyle yapacağımız ortak çalışmalar var. Ucuz kitaplar değil, özel kitaplar yayımlamak istiyoruz. Amacımız farklı türlerde yayımladığımız kitapların insanlara bir şeyler vermesi. Mesela İtalya'daki yayıneviyle birlikte balkon bitkileri üzerine, balkonda sebze meyve yetiştirmek üzerine 6 kitaplık bir seri yayımlamayı planlıyoruz. Yemek kitapları düşünüyoruz. Genç, yetenekli ve başarılı iki kişinin yazdığı roman dosyaları var elimizde onları yayımlamak istiyoruz. Pandemi nedeniyle projelerimizi biraz beklemeye alsak da 2021'de 40 kitap yayımlamayı planlıyoruz. Çok sık Almanya Türkiye arasında seyahat ediyordum. Artık daha fazla Türkiye'de olacağım. İzmir'e daha sık geleceğim.