İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Funda Obuz: Sağlıkta Dönüşüm Sistemi hastanelerde baskı altında görev yapan doktorları intihara sürüklüyor.

Prof. Dr. Funda Obuz Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı uzmanlarından. Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi üyesi de olan Prof. Obuz şimdi İzmir Tabip Odası'nın da yeni Yönetim Kurulu Başkanı. Seçimlere Demokratik Katılımcı Hekimler Grubu olarak katılıp seçimlerden başarıyla çıktılar. Yönetim Kurulu Üyeleri Dr. M.Lütfi Çamlı, Dr. Nergül Çördük, Dr. Hakan Köse, Dr. Firdevs Uysal, Dr. Fatih Sürenkök ve Dr. N. Seha Yüksel ile birlikte yeni dönem için projelerini gerçekleştirmek için kolları sıvadılar. Prof. Obuz, hastanedeki odasında Gazete 9 Eylül'ün sorularını yanıtladı, projelerini anlattı.

ÖNCE İNSAN HAKLARI


Niye göreve talip oldunuz?

Varolan yönetimden memnun değildik. Türkiye genelinde yaşanan sağlık sorunlarına duyarsız kalmayacak bir yönetim hedefledik. Önümüzdeki günlerde bütün sağlık kuruluşlarını dolaşarak hem kendimizi tanıtacağız, hem de hekimlerin sorunlarını birebir dinlemeye başlayacağız. Yeni komisyonlar kurmak da hedeflerimiz arasında. Daha önceki dönemde bulunmayan Asistan Hekimler, İnsan Hakları, Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı, Tıpta Uzmanlık Eğitimi Komisyonlarının da eklenmesi ile hekimlerle işbirliği içinde çalışmalar yapacağız. İnsan Hakları Komisyonuna özellikle önem veriyoruz. Çünkü İzmir Tabip Odası’nda bu komisyon 10 yıldan bu yana yoktu.


HEKİM KORUYAMIYOR


Sağlık Bakanlığı tarafından bir süredir uygulanan Sağlık Dönüşüm Sistemi için neler diyeceksiniz?

Ülkemizde bir süredir Sağlıkta Dönüşüm Programı uygulanıyor. Birinci basamak sağlık hizmeti olarak nitelendirdiğimiz Aile Hekimliği sisteminde koruyucu hekimlik ikinci plana itildi. Artık başvuruda bulunursanız muayene edilebiliyorsunuz. Anayasa Mahkemesi'nin 26 Ekim 2016 tarihinde aldığı karar ile çocuk felci dışındaki aşıların zorunlu tutulamayacağı bildirildi. Aileler artık çocuklarına aşı yaptırmak istemiyor. Çocukluk döneminde yapılması gereken 13 aşı var. Aşıların yan etkileri olduğu söyleniyor, ama bu iddiaların hiçbiri şimdiye kadar kanıtlanmadı. Aşılar aslında sadece aşı yapılan çocuğu değil bütün toplumu koruyor. Ancak aşı yaptırmak anne ve babaların kararına bırakılınca toplum sağlığı da riske girmiş oluyor. Aşılama sisteminin eskiden olduğu gibi uygulanabilmesi için Türk Tabipleri Birliği olarak bir yasa değişikliği önerisi verdik. Şimdi sonucunu bekliyoruz.

Bu sistemde başka mağdur olanlar da var mı?

Ülkemizde Genel Sağlık Sigortası 6.4 milyon kişiyi kapsamıyor. Yani 6.4 milyon kişi sağlık sorunlarına karşı güvencesiz. Normalde yıllık sigorta primi 53 lira ama bunu ödeyemeyecek durumda olanlar var. Hastanelerde ücretsiz tedavi olamıyorlar. Prim ödeyenler de hastaneye her gidişlerinde 14 ayrı kalem hizmet için katılım payı ödemek zorunda bırakılıyorlar.

İŞ BARIŞI BOZULDU


Performans sistemiyle ilgili neler diyebilirsiniz?

Performans sistemi sağlıkta iş barışını bozuyor. Performans sistemi hekimler üzerinde iş baskısı yaratıyor. Bu sistem aynı zamanda hasta bakımını rakamlara indiriyor. Belirli sayıda hastanın aynı gün içinde bakılması isteniyor. Bu yüzden hekimin hastasını dinlemek için ayıracak zamanı kalmıyor. Hekimle hasta ilişkisi yalnızca reçete yazmaktan ibaret kalıyor. Sağlık sisteminde sevk zinciri ortadan kalktı. İkinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarına herhangi bir sevk olmaksızın başvurulabiliyor. Üniversite hastaneleri zarar ediyor. Tek gelir kaynakları bakılan hasta üzerinden SGK’dan alınan geri ödemeler. Bu yüzden döner sermayeye katkısı olsun diye kaç hasta gelirse kabul ediliyor. Çünkü hastanelere devletin hemen hiç katkısı yok. Bu arada hastalar da katkı payı ödememek için acil servislere yöneldi. Ülkenin 81 milyon nüfusu var. Geçen yıl acil servislere 110 milyon başvuru yapılmış. Bir yılda kişi başına hekime başvuru sayısı 8.6. Acillere yoğun başvuru olduğu için gerçek acillere yer kalmıyor. Hastalıkların önem sırasına göre acilde gruplandırma yapılıyor. Bu nedenle hekimler diğer hastalarla ilgilenmediği gerekçesiyle sık sık saldırıya uğruyor. Biz buna kışkırtılmış sağlık talebi diyoruz. Zaten toplumumuz şiddete eğilimli. Günümüzde şiddetin sağlık kurumlarında da yaşanması neredeyse sıradan hale geldi.


4 BİN HEKİM İŞŞİZ


Sanırım bu sistem hekimleri de pek mutlu etmiyor...

Sağlık sistemini yürütmekle görevli hekimler çok mutsuz. Performans baskısı altında oldukları ve hastalarıyla iletişimi istedikleri şekilde kuramadıkları için tükenmişlik yaşıyorlar. Hekimler ve sağlık çalışanları arasında intihar olguları hızla çoğalıyor. Olağanüstü hal döneminde pek çok hekim arkadaşımız işsiz kaldı. Yaklaşık 4 bin hekim anlaşılabilir hiçbir gerekçe gösterilmeden işten atıldı. Yaklaşık 120 bin kamu çalışanı KHK’lar ile işinden oldu. İşten atılanlar aklansa bile mesleğine geri dönemiyor. Özel kuruluşlar meslektaşlarımızı işe almaya korkuyor. Mecburi hizmete giden meslektaşlarımız görev yaptıkları yerlerden dönemiyor. Atanamayan pratisyen hekimler var. Yaklaşık 300 pratisyen hekim güvenlik soruşturması olumsuz olduğu gerekçesiyle işe başlatılmadı.

İTİRAZ EDECEĞİZ


İzmir Tabip Odası olarak neleri planlıyorsunuz?

Biz Demokratik Katılımcı Hekimler, iktidarın saydığımız bu sağlık politikalarına muhalif olan bir grubuz. Türk Tabipler Birliği'ni temsil ediyoruz. Şimdiye kadar İzmir Tabip Odası’nda varolan yönetim ülkemizde yaşananlara anlamlı bir ses çıkarmıyordu. Biz görev yaptığımız süre boyunca İzmir’de emek ve demokrasi güçleri ile birlikte hareket edeceğiz. Uygulanan yanlış sağlık politikalarını ortaya koymak zorundayız. Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının özlük haklarını sürekli gündemde tutacağız. Liyakata bağlı olmayan atamaları eleştireceğiz. Sağlık Bakanlığı’nda görevlere hak edenler atanmıyor. Yaşanan sorunların bir kısmı da buradan kaynaklanıyor. 694 sayılı KHK ile Sağlık Bakanlığı teşkilat yapısında 2011 yılındaki 663 sayılı KHK ile yapılan değişiklikler geri alındı. Bu durum, sistemden iktidarın da çok memnun olmadığını gösteriyor. Ancak sistemin temelini değil de küçük bir kısmını değiştirmek çözüm olmuyor. İktidar meslek örgütlerini kendine bağımlı kılacak değişiklikler yapmaya çalışıyor. Biz buna itiraz ediyoruz ve meslek örgütlerinin iktidardan bağımsız ve özerk olması gerektiğini savunuyoruz.