Röportaj/Sinan KESKİN

Çeşme'de bugün Marina'nın bulunduğu alanın bundan 200 yıl önce deniz olduğunu bilmeyen yoktur sanırım. Günümüzde Marina'nın arka kısmında Çeşme Kalesi'ne doğru giden yolun kenarında bulunan eski yapılar ise Çeşme'nin nufüzlu kişilerinin yaşadığı yalılardı. Bugün artık önünden her gün yüzlerce araç geçse de eskiden kapılarının önünde sandallar bağlı olurmuş. Çeşmeliler bu yalıların önünden denize girerlermiş.

Neredeyse son 40 yıldır harabe bir halde olan ve içi çöplüğe dönen bu yalılardan biri 200 yıl önceki görkemli günlerine yeniden döndü. Artık önünde deniz olmasa da Çeşme'nin tarihini solumak isteyenlere hizmet veren bir butik otel oldu. Türkiye'nin en büyük tarım fuarı olan Agroexpo'yu düzenleyen Orion Fuarcılık'ın sahibi olan Tan ailesi 1821 yılında yapılmış, onlarca anıya tanıklık etmiş yapıyı 3 yıl süren titiz bir restorasyon ile hayata döndürdü. Laledan Konağı Butik Otel ismiyle bu sezon misafirlerini ağırlamaya başlayan tarihi bina anı biriktirmeye devam ediyor.

200 yıllık tarihe can veren Nazlı, Fatih ve Irmak Tan ile restorasyon sürecini, turizm sektörünü ve hedeflerini konuştuk.

Türkiye'nin en büyük tarım fuarı olan Agroexpo'yu düzenliyorsunuz. Bu alanda oldukça başarılısınız. Turizm sektörüne girmeye nasıl karar verdiniz?

Fatih Tan: Fikir Nazlı hanımdan çıktı.

Nazlı Tan: Yaz aylarında sık sık Çeşme'ye geliriz. Her gelişimizde bu binanın önünden geçerken hep dikkatimi çekerdi. Yıkık, harabe bir haldeydi. Üzerinde satılık tabelası vardı. Ne kadara sattıklarını merak edip sormuştum. Yüksek bir fiyat istemişlerdi. Sonra Çeşme'ye geldikçe ara ara fiyatını sormaya devam ettim. Aradan bir yıl geçmişti ve fiyatını öğrenmek için tekrar aradığımda önemli bir indirim yapıldığı öğrendim. Binayı satın almayı düşündüm ve konuyu eşimle paylaştım. Ve binayı ev olarak kullanmak düşüncesiyle satın aldık. Satın aldığımızda otel yapma düşüncemiz yoktu. Sonradan fikrimiz değişti. Yeni insanlarla tanışalım, dostluklar kuralım, emeklilik işi gibi olsun dedik.

Fatih Tan: Devamlı çalıştığımız için artık evde oturamıyoruz. Bu işi yapabileceğimizi düşündük. Fuarcılığa göre daha hafif bir iş gibi gördük.

Fuarcılığa göre kolay bir iş mi?

Fatih Tan: Bence öyle. Tabi zorlukları da var. Yeni insanlarla tanışmak, yeni çehreler görmek, dost edinmek çok keyifli. 2 aydır hizmet veriyoruz. Ordu'dan tutun da İsviçre'ye hatta Çin'e kadar dostumuz oldu.

Binanın tarihi hakkında bilginiz var mı?

Irmak Tan: Eskiden burası yalıymış. Hatta söylendiğine göre altında kayık bağlamak için kayıkhanesi bile varmış. Binanın hemen önü sahilmiş. Sonraki yıllarda dolgu yapılmış. Şuan o doldurulan alanda marina var.

Fatih Tan: Binayı aldıktan sonra hemen restorasyona başlayamadık. Aslında Anıtlar Yüksek Kurulu bir önceki bina sahibine bir takım izinler vermişti. Ama biz sağlam yoldan gidip yeniden izinlerimizi aldık. Bu da birkaç ay zamanımızı aldı. Sonra bir mimarla anlaşıp çalışmalara başladık. Binanın gerçek tarihini de o zaman öğrendik. Bizim düşüncemiz binanın 100 yılı aşkın olduğu yönündeydi. Tadilat sırasında bir taş bulduk. Üzerinde 1871 gibi bir rakam okunuyordu. Ama 7 çok net değildi. Ama biz yapım yılını 1871 olarak kabul etmiştik. Sonra binanın arka sokaktaki cami ile aynı tarihte inşaa edildiğini öğrendik. Gidip caminin tarihine baktık. 1821 yazıyordu. Yani bizim net olarak okuyamadığımız rakam 7 değil 2 imiş. Bina iki yıl sonra 200 yaşına girecek.

Restorasyon süreci nasıldı? Çok zamanınızı aldı mı?

Irmak Tan: İzin almadan bir çivi bile çakamıyorsunuz. Anıtlar Yüksek Kurulu iki defa projeyi kontrol etti. Restorasyon 3 yıla yakın sürdü. Bizi çok yordu. Fakat buradan geçenler böylesine kıymetli bir tarihi yapıyı Çeşme’ye tekrar kazandırdığımız için bize teşekkür ettiği zaman tüm yorgunluğumuz gidiyor.

Fatih Tan: Binanın altyapısı çok ciddi zaman ve emek harcamamıza neden oldu. Taşların rölevesi çok uzun sürdü. 2 yıllık restorasyon süresinin yarısını taşların tek tek temizlenmesi aldı. Bu kadar uzun süreceğini düşünmemiştik. Her şeyi Anıtlar Yüksek Kurulu'nun isteği doğrultusunda yaptık. Hatta onların bilmediği bir pencereyi de ortaya çıkardık.

Irmak Tan: Binayı yaparken Anıtlar Yüksek Kurulu'nun istediğinden fazlasını yaptık. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nden ve Ege Üniversitesi İnşaat Mühendisliği'nden birer hocaya kendimizi denetlettirdik. Bu yaptığımız kurul yetkililerini inanılmaz derecede şaşırttı. Çünkü kimse daha önceden kendini denetlettirmek adına böyle bir çalışma yapmamış.

Otelin ismini kim koydu? Özel bir anlamı var mı?

Irmak Tan: Annem antikalara çok meraklıdır. Gittiği her seyahatten bir antika ile döner. bu antika koleksiyonundan çok nadide bir 200 yıllık Fransız opal laledanlığı var. Oradan yola çıkarak Laledan isminde karar kıldık.

Otelinizde sadece 8 oda bulunuyor. Binanın satın alınması ve restorasyonu oldukça yüksek bir rakama mal olmuştur. 8 oda ile bu maliyeti çıkarmanız çok uzun zaman alacaktır.

Irmak Tan: Annemle babamın hayalini gerçekleştirdik. Emekliliklerini burada geçirmek istediler. Onlara da iyi geldi. O nedenle buradan para kazanmak gibi bir beklentimiz yok. Bizim istediğimiz nitelikli misafirler gelsin yeni dostluklar kuralım, hayatımıza tatlı anılar katalım.

Eskiden Çeşme'ye tatil için geliyordunuz. Şimdi bir oteliniz var. Eski Çeşme ile şimdiki Çeşme arasında fark var mı?

Irmak Tan: Artık Çeşme'ye sadece tatil yapmak için değil çalışmak için de geliyoruz. Bir sorumluluğumuz var. Erkenden işimizin başında olmamız gerekiyor. Misafirlerin ihtiyaçlarıyla ilgileniyoruz. Ama çok iş gibi de göremiyoruz. Evimize gelen misafir gibi ilgileniyoruz. Aşkla yapılan iş, iş değildir.

Fatih Tan: Turizm sektörüne en az 10 sıfır önde başladığımızı düşünüyorum. 30 yıl önce fuarcılık sektörüne girdiğimizde işi kademe kademe öğrendik. İnsan ilişkilerimiz, çevremiz çok gelişti. İş adabını öğrendik. Fuarcılıktaki çözüm odaklı iş anlayışımızı otelde de rahatlıkla kullanabiliyoruz. O deneyimlerimiz burada hemen fark ettirdi. İnsan olgusunu hep ön planda tutan bir aileydik. Burada da buna dikkat ediyoruz. Egolarımız yok. Karşımızdaki insanları her zaman dostumuz olarak görmek en önemli ilkemizdi. Her zaman da öyle olacak.

Otel kışın da açık olacak mı?

Irmak Tan: Şimdilik sezonluk düşünüyoruz. Eylül sonu gibi kapatacağız. İleride güven veren çekirdek bir kadro kurduğumuzda belki tüm yıl boyunca açık tutabiliriz. Ama yılbaşı gibi özel günlerde açabiliriz.

Fatih Bey Orion sizin çocuğunuz gibi. Ama artık işleri tamamen devredip burada emekliliğin tadını çıkarmayı düşünür müsünüz?

Fatih Tan: Mümkün değil. Orion'da işimiz çok yoğun. Irmak Hanım ve Burak Bey'in çok fazla yurtdışı seyahatleri oluyor. Kadromuz çok tecrübeli ama yine de bize danışma ihtiyacı hissediyorlar. Ekim ayında mutlaka işimizin başına geçmemiz lazım.

Turizm sektöründe başka yatırım yapmayı ya da farklı bir sektöre daha girmeyi düşünüyor musunuz?

Fatih Tan: Sinancım benim yaşım 63 oldu. Burak Bey'in ve Irmak Hanım'ın yaşları henüz genç. İnanıyorum ki burada buldukları mutluluğu devam ettirmek isteyeceklerdir.

Irmak Tan: Otelcilik çok emek isteyen bir sektör. Şimdilik keyifli gidiyor. Aile işi olmasının avantajlarını kullanıyoruz. Bir yandan diğer işimiz var. Başka bir sektöre girmek gibi bir planım yok. Ama fuarcılık alanında bir takım düşüncelerim var. İki yıldır aklımdaydı ama piyasa çok iyi olmadığı için ertelemiştim. Ama önümüzdeki fuardan sonra bu konuyla ilgileneceğim. Şimdilik sürpriz.

Agroexpo ile ilgili çalışmalar nasıl gidiyor? Bu yılki hedefleriniz nedir?

Irmak Tan: Piyasadaki durgunluk biraz etkiledi ama şimdi yeniden hareketlenme başladı. Agroexpo, Türkiye'nin en büyük ve Avrupa’nın da en büyük dördüncü tarım fuarı olduğu için her sene beklentiler de yükseliyor. Yine birçok ülkeden bakanlık düzeyinde katılım olacak. Sürpriz aktivitelerimiz olacak. 70’e yakın ülkeden alım heyetleri gelecek. 15. Agroexpo Tarım ve Hayvancılık Fuarı'nda 950 katılımcı ve 350 bin ziyaretçiyi hedefliyoruz. Geçtiğimiz yıl 650 milyon dolar olarak gerçekleşen iş hacmini ise 700 milyon doların üzerinde olmasını bekliyoruz.

Fatih Tan: Biz klasik emekliliği sevmiyoruz. Aktif yaşamdan kopamayız. Nazlı hanım hiç boş durmayı sevmez. Orion'u kurmadan önce de evde atom karınca gibi çalışırdı.